Paylaş
-Bir iktidarın uygulamalarına, politikalarına, hatta gittiği yöne en radikal bir şekilde itiraz etmek bile, o iktidarın yaptığı iyi işlerin görülmemesini ve takdir edilmemesini gerektirmez.
-“Marmaray”ın sadece bugünün iktidarının projesi olmaması da mühim değildir. Önemli olan bugünkü iktidarın bu projeye sahip çıkması, bu projeyi yapması ve bu projeyi tamamlamasıdır.
-Ama bundan da önemlisi şudur: En baştan bugüne projede en küçük emeği bulunanların bile saygıyla anılması...
-Hükümetin “Marmaray” projesiyle övünmesi hakkıdır. Ancak “asrın projesi”, “yok böyle bir şey”, “Fatih Sultan’dan beri böylesi yapılmadı” türü abartmalara girmemek koşuluyla... Sonuçta 12 yıla yaklaşan tek parti iktidarı var başımızda ve yine sonuçta bu denli güçlü bir iktidardan, bu denli uzun bir zamanda, bu denli büyük projeleri gerçekleştirmesi beklenir.
-Bir proje, gereğinden
fazla abartılırsa değeri artmaz. Tam tersine azalır.
-“Marmaray”ın açılır açılmaz İstanbul’da hayatın akışını değiştirmesi, trafiği rahatlatması falan beklenemez. “Marmaray”, raylı sistemlerle ilgili öngörülen tüm projeler tamamlandıktan sonra esas anlamını kazanacaktır.
-“Marmaray”, her türlü hükümet eleştirilerine geliştirilmiş bir cevap olamaz. Hükümete özgürlük, demokrasi ve ifade hürriyeti gibi alanlarda eleştiri getirenlere “Biz Marmaray’ı yapmış bir hükümetiz, siz ne konuşuyorsunuz” denmez. Daha doğrusu denilir de doğru dürüst bir cevap olmaz.
Makale sayılarındaki süper dengesizlik
MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında Amerikan basınında çıkan makale sayısı: 2.
*
Peki bu iki makaleye karşılık...
Türk basınında kaç makale çıkmıştır dersiniz?
Benim saptayabildiğim kadarıyla...
İki yüzün üzerinde...
*
Soruyorum:
Bir Amerikan makalesi, kaç Türk makalesine bedel?
Biz Türkiye ahalisi
-Ya güldüren filmler çekeriz ya da ağlatan... Ortamız yoktur.
-Ya çok severiz ya da öldürürüz... Ortamız yoktur.
-Ya en ağır müzikler yaparız ya da fena halde oynak...
Ortamız yoktur.
-Ya göklere çıkarırız ya da yerin dibine batırırız...
Ortamız yoktur.
-Ya aşırı milliyetçi oluruz ya da içimizden 6 yüz bin asker kaçağı çıkarırız... Ortamız yoktur.
-Ya yükleniriz ya da el etek çekeriz... Ortamız yoktur.
-Ya “dünya bize hayran” deriz ya da “dünya bize düşman”... Ortamız yoktur.
Fazlası bıktırır
“MUSTAFA Sarıgül CHP’den aday olacak mı” tartışması var ya...
Şu ana kadar hem Mustafa Sarıgül’e, hem CHP’ye yaradı.
Bu sayede...
-Sarıgül efsaneleşti, CHP dikkat merkezi oldu.
-Sarıgül’ün adı dolaşıma girdi, CHP’nin kazanma ihtimali olduğu algısı yaratıldı.
-Sarıgül’ün kişisel tanıtımına katkı sunuldu, CHP’nin propagandası yapıldı.
Kısacası...
Hem CHP, hem Sarıgül...
“Olacak mı, olmayacak mı” geriliminden fazlasıyla beslendiler.
*
Fakat...
Şu saatten sonra...
Eğer bu iş öyle ya da
böyle bir neticeye varmayıp
bu süreç uzatılırsa...
Bıkma olur, usanma olur, “ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar” algısı ortaya çıkar, “bu işi de beceremeyecekler galiba” yaklaşımı ortaya çıkar, umut kabarması inişe geçer, efsaneleşme etkisi tersine döner, iniş başlar, düşüş başlar...
*
Nereden mi biliyorum
böyle olacağını?
Söyleyeyim:
Kendimden biliyorum.
En azından bendeki etkisi bu şekilde olmaya başladı bile.
Yeni politika belirlendi:O kadar da yalnız değiliz
-Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bir günde altı devletin dışişleri bakanı ile telefonda görüşüyor ve bu görüşmelerle ilgili anında medyaya bilgi veriliyor.
-Hükümet, Irak yönetimine yönelik tüm eleştirilerini unuttu... Irak’la temaslar kuruluyor ve bu bir “diplomasi atağı” olarak takdim ediliyor.
-Dışişleri Bakanı’nın Amerika’dan alabildiği randevu, Türkiye’deki muhalefete “yalnız kaldınız diyordunuz, bakın Amerika’dan aldık randevuyu” edasıyla sunuluyor.
-Ahmet Davutoğlu, Başbakan Erdoğan’ın gidebildiği ülkeleri sayıyor ve ardından ekliyor: “Nerede yalnızlık? Nerede yalnızlık?”
-Ahmet Davutoğlu gidebildiği ülkelerin sayısının ne kadar da çok olduğunu kanıtlamak için sürekli yeni ülkelere sefer eyliyor.
*
Bütün bu olup bitenlerin ardından...
“Değerli yalnızlık” sözü de muhalefetin üstüne kalırsa hiç şaşırmayacağım.
BDP’li eşbaşkanlarla Bebek’te buluştuk
BULUŞMA yeri Bebek Oteli’nin altında yer alan ünlü Ambassador adlı balıkçıydı.
Davet sahibi Sedat Ergin’di.
BDP’den üç isim vardı buluşmada: Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak ve Filiz Koçali.
*
Önemli başlıklar...
Ve BDP’lilerin söyledikleri...
Aktarıyorum:
-SÜREÇ: Bir zamanlar düşük yoğunluklu savaş vardı, şimdi ise düşük yoğunluklu barış süreci var. Hükümet barış sürecini düşük yoğunluklu bir şekilde götürmek istiyor.
-KANDİL: Kandil’den gelen sert açıklamalar, Öcalan’la yapılan müzakerelerin kalitesini, değerini arttırmak ve kapsamını geliştirmek amacıyla yapılan açıklamalardır.
-İMRALI: Öcalan gün geçtikçe daha karamsar... Ama süreci bitirmek istemiyor. Eğer gidişat böyle olursa bir süre sonra Öcalan “ben bu işte yokum” diyebilir.
-BDP: Hükümet, süreci Kürt siyasi hareketinin bitirmeye çalıştığı algısını yaratıyor. Bunun için elinden geleni yapıyor. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz.
-ERDOĞAN: Başbakan Erdoğan bize “Adalet Bakanı ile iyi geçinin yoksa ipler kopar” diyor. Buradan süreci kimin bitirmek istediği gayet iyi anlaşılıyor: Eğer biz Adalet Bakanı ile iyi geçinmezsek koskoca barış süreci bitermiş... Görüyor musunuz Erdoğan’ın yaklaşımını!
-HDP: “Halkların Demokratik Partisi” adı altında yeni bir parti kuruldu. Bu partinin amacı bu coğrafyada yaşayan herkesin demokrasi ve özgürlük taleplerini dile getirmek olacak... Bunu BDP ile yapmak mümkün değildi... Bu misyonu HDP üstlenecek.
-SEÇİM: Yerel seçimlere Güneydoğu’da BDP ile, Batı’da ise HDP ile gireceğiz. HDP’nin bu pazar kongresi var. Çok sürpriz isimler yer alacak partide.
-ROJAVA: Türkiye El Kaide militanlarına destek verdi ve bu desteğini sürdürüyor. Bunun doğrudan etkisi de Rojava’ya oluyor.
-DİYARBAKIR: Diyarbakır adayımız kadın olacak...
-DUVAR: Suriye sınırına duvarlar örülüyor. Bu konudaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Duvarları istemiyoruz.
Yoga fetvası
DİYANET’e sormuşlar:
“Yoga caiz midir” diye...
Diyanet de cevap vermiş:
“Dini kurallar gözetilir ve spor amaçlı yapılırsa caizdir”.
*
Fetvayı aldım:
En kısa zamanda dini kuralları gözeterek ve spor amaçlı olarak yogaya başlıyorum.
*
Bu arada Diyanet’ten bir de “pilates fetvası” rica ediyorum.
Paylaş