Paylaş
Görüşmede Iraklı bir parlamenter şunu söyledi:
“Türkiye istihbaratı Irak’ın içişlerine karışıyor. Bundan vazgeçilsin. Türkiye hükümeti Iraklı teröristleri eğitip saklıyor. Bunu da kabul edemeyiz”.
Maliki bu sözleri dinledi ve şu değerlendirmeyi yaptı:
“Buna aynen katılıyorum”.
*
Maliki’nin üzerinde durduğu konular şunlar:
-İŞADAMLARI: Türk işadamlarının Irak’taki sorunlarının giderilmesi için CHP’nin çağrılarını dikkate alacağız ve bu çağrılara kuvvetli karşılık vereceğiz.
-İÇİŞLERİ: Ülkelerin içişlerine karışılmamalı... Karışıldığı takdirde Mısır ve Suriye gibi tablolarla karşı karşıya kalıyoruz.
-SURİYE: Suriye’de Türkiye ateşleyicidir ama bu ateş hepimizi yakıyor, yakacak. Biz Suriye’de halkın yanındayız. Halk derken kastettiğimiz Nusra, Kaide ve cihadçılar değildir. Bu gruplar Suriye halkının bir parçası değil ki.
-CHP’NİN GEZİSİ: Bu gezinin Türk hükümetinin gerek Irak, gerek bölgeyle ilgili siyasetlerini değiştirmesi için olumlu baskı oluşturacağı kanaatini taşıyoruz. Bu ziyaret Türk halkının aslında barış, huzur ve istikrar istediğinin göstergesidir.
*
Ve bir espri...
Maliki, “Biz de Türkiye’de sizi ziyaret etmek isteriz ama Türk hükümetinin buna izin verip vermeyeceğini bilemiyoruz” diye espri yapınca...
Kılıçdaroğlu, “Her zaman bekleriz, hükümet de bu konuda ters bir tutum almaz” diye
karşılık verdi.
Irak Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Fayyaz:
Siyasi ilişkilerimiz iyi gitmezse ekonomik ilişkilerimiz de iyi gitmez
IRAK Mili Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri ile bir görüşme yaptık.
Irak’ın en önemli ve etkili isimlerinden biri olan Genel Sekreter’e Türk işadamlarının Irak’ta son iki yıldır yaşadıkları sıkıntıları sorduk.
Genel Sekreter Türk işadamlarına sorun çıkardıklarını gizlemedi ve şunları söyledi:
“İki devlet arasında ilişkiler iyi giderse Türk işadamlarının işleri de iyi gider. Ama sorunlar çıkarsa bir takım hassasiyetler olur. Türk yetkilileri Irak’ta bir tarafın yanında yer almamalı... Bütün taraflarla diyalog kurmalı.”
IRAK: BİR SAVAŞ ALANI
-SANKİ savaş bitmemiş gibi Irak’ta.
-Öyle alışmışlar ki bombalara...
Hayatın doğal bir parçası olmuş patlamalar...
-Elektrik sıkıntısı var ülkede...
-En büyük sorun güvenlik... En fazla para güvenliğe harcanıyor.
- Bağdat’ta başa gelebilecek felaketler beşe ayrılıyor: 1- İntihar bombacısının pimi çekmesi sonucu meydana gelen patlamada can vermek... 2- El Kaide usulü uzaktan kumandalı araçların patlatılması sonucu ölmek... 3- Kaçırılmak... 4- Yabancılar açısından sokakta faili meçhul bıçaklanmaya maruz kalmak... 5- Yine yabancılar açısından kafası bozuk bir Iraklıdan yumruk yemek.
-Kalabalık bir pazar yeri... Aniden bir patlama oluyor. En az 50 ölü... Bir kargaşa yaşanıyor ilk etapta... Sonra toparlanma... İki saat sonra hiçbir şey olmamış gibi o pazar yeri yeniden kalabalıklaşıyor ve alışverişe devam. Irak’ta hayat böyle bir şey.
-Dünyanın en büyük Amerikan elçiliği Bağdat’ta... Devlet içinde devlet gibi bir yapı... İçinde 17 bin personelin görev yaptığı söyleniyor. Elçilikten pek çıkmıyor Amerikalılar. Çıkmak durumunda kaldıklarında ise olağanüstü güvenlik önlemleriyle çıkıyorlar.
-Kör terör var Irak’ta... Nerede ve ne zaman patlayacağı belli olmayan bombalar... Ancak kendi içinde bir ritmi varmış bu patlamaların... Bağdat’ın yerlileri bu ritmi içgüdüsel olarak anlayabiliyorlarmış. Ben söyleyenlerin yalancısıyım.
-Amerikalılardan kalma bir “Yeşil Bölge” var Bağdat’ta... Elçilikler, devlet daireleri ve oteller bu bölgede... Burası süper güvenli bir alan... Giriş-çıkış kontrol altında... Özel izinle girilebiliyor bölgeye... Kalan alan ise “Kırmızı Bölge”... O bölge için kimse kimseye garanti veremiyor.
-Bağdat’ta bir yerden bir yere gitmek mesele... Adım başı kontrol noktaları... Buralarda Amerikan komandolarına öykünen Irak askerlerinin uzun süren kontrolleri söz konusu...
- Bağdat’ın eğlence hayatı da var... Dicle kenarındaki nargile kafeler falan... Saat 22.00’de paydos ama.
-“Millette para var ama harcayacak yer yok”. Bağdat’ta en çok söylenen cümle bu.
-Hep tenha, hep köhne, hep tedirgin, hep tetikte bir yer Bağdat. Az sonra kötü bir şey olacakmış duygusuyla yaşıyor günün her saati...
Irak hükümetinin Türk hükümetinden beş şikâyeti
BİR: İçişlerimize karışıyor.
İKİ: Devletimizi kendi vilayeti gibi görmek istiyor.
ÜÇ: Osmanlı’yı yeniden canlandırmak istiyor.
DÖRT: Yargımızın aradığı şahsı koruyor.
BEŞ: Bizimle üst perdeden konuşuyor.
CHP’lilerin Bağdat macerası
ARAPLAR ‘KEMALOĞLU’ DEDİLER
- “KILIÇDAROĞLU” Araplar açısından kolay telaffuz edilir bir kelime değil. Bu nedenle bütün Arap yetkililer Kılıçdaroğlu yerine “Kemaloğlu” demeyi tercih ettiler.
-CHP heyetinin iki kanadı vardı: Faruk Loğoğlu/Osman Korutürk kanadı temkin ve soğukkanlılığı temsil ederken Gürsel Tekin/Erdoğan Toprak kanadı atak ve hareketi
temsil ediyordu.
-Organizasyon fena değildi.
Fakat Irak gibi en büyük sorunu güvenlik olan bir ülkeye organizasyon mu işler? Bu nedenle CHP’nin programı çok sık değişti.
-CHP’liler “Türkmen vurgusu” yapmaya özen gösterdiler. Türkmen temsilcilerinin gezi boyunca CHP heyetinin etrafından ayrılmaması da dikkat çekti.
-İlk başta biraz acemiydi CHP’liler... Selamünaleykümlerle karşılanmalar, besmeleler ile başlayan konuşmalar falan... Sonra alıştılar ama... Birinci günün sonunda onlar da “Selamünaleyküm” demeye başladılar.
-Kılıçdaroğlu farklı yerlerde yaptığı konuşmada tam 6 kez Atatürk’e referans verdi.
-Kılıçdaroğlu Irak gezisinde “halklar” demeye alıştı.
-Taşkın bir tutum izlemedi Kılıçdaroğlu... Irak hükümet yetkililerinin Türk hükümetine yönelik eleştirilerini soğukkanlılıkla karşıladı. Genellikle “yurtta sulh/cihanda sulh” çizgisinde kaldı.
Şİİ, KÜRT, TÜRKMEN SÜNNİ VS
-ŞİİLER kalabalık ama Sünniler de az değil.
-Türkmenler sayıca az ama bazı Türkmenler Şii...
-Kürtler rahat ama sadece kendi bölgelerinde...
-Sünniler illallah etmişler, ayrı devlet istiyorlar.
-Şiiler birlik değil: Sadr yanlıları, El Hakim grubu, Sistani etkisi falan.
-Başbakan Maliki Şii ama Meclis Başkanı Sünni...
-Türkmen bakan var ama Cumhurbaşkanı Kürt...
-Herkes “kardeşiz” diyor ama herkes kendi grubunun etkinliği peşinde.
-Bir arada yaşamaktan çok diğerlerini ezerek yaşamak...
Temel şiar bu.
Paylaş