Paylaş
Burhan Kuzu hocamız coşmuş da coşmuş.
*de uçmuş.
Uçarken de ağzından çıkanı kulağı duymamış.
*
Söylediği şu Burhan Kuzu’nun:
“Savaş meydanlarında kazandığımız başarıyı Lozan masasında kaybetmiştik. Barış Pınarı operasyonu, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ABD’ye adeta diz çöktürdü. Hem sahada hem masada kazandık”.
*
Burhan Hoca!
Burhan Hoca!
Lozan olmasaydı...
Barış Pınarı operasyonunu yapacak bir vatanımız bile olmayacaktı.
*
Titre ve kendine gel Burhan Hoca!
MUHALEFETİN HAREKÂT KONUSUNDAKİ YANLIŞI
MUHALEFET, Barış Pınarı harekâtına...
Ne tam olarak sahip çıktı.
Ne de tam olarak karşı çıktı.
*
İki arada bir derede kaldı. Gönlü bir şey derken oy verdiği eli başka şey dedi. Resmi görüşünü söylerken kendi görüşünü gizledi. Dili destekliyor gibi yaparken gönlü köstekliyor gibi yaptı. İçi kan ağlarken dışı destek oyu verdi.
*
Oysa...
Sahip çıkacaksa... Gürül gürül sahip çıkmalıydı... Harekâtın haklılığını en güçlü şekilde vurgulamalıydı. Harekâtı, kendinin kılmalıydı.
Karşı çıkacaksa... Yiğitçe karşı çıkmalıydı. İnandığını gür bir seda ile haykırmaktan çekinmemeliydi. Hesapsız kitapsız dimdik itiraz etmeliydi.
*
Türkiye’de 17 senedir muhalefetten bir şey olmuyorsa...
İşte bu pısırıklık, işte bu ikirciklilik, işte bu çekingenlik, işte bu cesaretsizlik, işte bu özgüvensizlik, işte bu kekremsilik yüzünden...
SCHADENFREUDE TÜRKİYE’M
Mehmet Ali Erbil’in çaptan düşmesinden gizli bir mutluluk duyuyor gibiyiz.
*
Şeyma Subaşı’nın iflasın eşiğine gelmesini büyük bir hazla izliyor gibiyiz.
*
Okan Bayülgen’in boyamayı bıraktığı saçlarının haline gülüyor gibiyiz.
*
Türkçede karşılığı olmayan Almanca bir kelime var:
“Schadenfreude”.
*
Anlamı:
“Başkalarının mutsuzluğundan mutlu olmak”.
*
Schadenfreude Türkiye’m!
ARINÇ’IN DAMADININ BERAAT ETMESİNE DAİR
GÖZÜMÜZLE gördük: Bülent Arınç’ın damadı, FETÖ’ye ait sivil toplum örgütlenmelerinin göbeğinde yer alan bir isimdi.
Aklanmış, paklanmış, beraatlar etmiş.
*
Tam, “Hukuktur, yargıdır, karar vermiştir, bize susmak düşer” falan diyeceğim.
Sırf FETÖ’nün gazetesine abone oldular diye, sırf FETÖ’nün bankasına para yatırdılar diye...
Bir türlü aklanıp paklanamayanlar geliyor aklıma.
HINCAL ULUÇ’UN SORUSUNA VERECEK CEVAP BULAMADIM
ŞÖYLE yazmıştım:
*
Gazeteci dediğin kişi devlet başkanı gibi, general gibi, diplomat gibi, bakan gibi konuşmaz. “Harekâta ara verdik” demez, “ABD ile anlaştık” demez, “Sahada kazandık” demez, “Masada kazandık” demez.
*
Hıncal Uluç’tan bir mesaj geldi.
Kısa, basit ve vurucu bir mesaj.
Şöyle diyordu Hıncal Uluç:
*
“Gazeteci ‘Yunanı denize döktük’ demez... Öyle mi dostum?”
*
Bir dakika düşündüm. İki dakika düşündüm. Beş dakika düşündüm. Bir saat düşündüm. Yedi saat düşündüm. Kısacası mesajı aldığımdan beri düşünüyorum.
Yok, bir cevap bulamadım, bulamıyorum.
*
Yok mu bana yardımcı olacak bir fikir babayiğidi?
BİR TUĞÇE KAZAZ STRATEJİSİ ÖNERİYORUM
Eline balta alıp birkaç Atatürk heykeline saldırsa bile zerre kadar dikkatimizi vermesek...
Sokaklarda Nutuk’un üzerinde tepinme eylemi yapsa bile kafamızı çevirip bakmasak...
Gece rüyasında sürekli bir şekilde Kemalistleri sayıklasa bile hiçbir şey olmamış gibi yapsak...
Kısacası...
Görmesek. Yok saysak. Dikkate almasak. Onu kendi sesiyle baş başa bıraksak...
*
Hem sahada hem masada kazanmış olmaz mıyız?
DİYARBAKIR VE SOSYAL DENEY
BİRKAÇ genç, Diyarbakır’da sosyal deney yapmışlar.
*
Gizli çekimde kendilerini muhtaç olarak gösteriyorlar ve karşılarındakilerin tepkilerini ölçüyorlar. Diyarbakır ahalisi de büyük bir yüce gönüllülük göstererek hemen yardıma koşuyor.
*
İyi de bunun için sosyal deney yapmaya gerek yok ki... Diyarbakır’da birkaç saat geçiren bile anlar bunun böyle olacağını.
Paylaş