Paylaş
Şiddetle tepki gösterilmesi gereken bir hareket.
Kabul edilemez bir eylem.
Eşine ender rastlanan türden büyük bir saygısızlık.
*
Ne yapacağız bu olay karşısında?
Hep beraber “kışkırt babam kışkırt” oyunu mu oynayacağız?
Ölçüsüz ve zıvanadan çıkmış bir tepkisellikle her şeyi darmadağın mı edeceğiz?
*
Altı sene önce yine bayrağa yönelen çirkin bir hareket karşısında Leyla Zana’nın ne dediğini hatırlayan var mı?
Hatırlatayım.
Şunu demişti Leyla Zana:
“O bayrak bizim de bayrağımız. Bayrak, uğrunda can verilen en önemli ortak değerdir.”
*
Rahmetli Orhan Doğan da şunu söylemişti:
“Bayrak ortak vatanımızın ortak değeridir.”
*
Bayrağa el uzatan birkaç kendini bilmezin de, bu olayı kışkırtıcılık dürtülerini harekete geçirmek için mükemmel bir fırsat olarak görenlerin de heveslerini kursaklarında bırakacak temel çıkış...
Orhan Doğan ile Leyla Zana’nın geçmişte yaptıkları bu tür çıkışlarla mümkün olacaktır.
*
Ne yazık ki Orhan Doğan bugün benzer bir çıkışı yapamayacak.
Çünkü bu kıymetli siyasetçiyi hem de erken bir yaşta kaybettik.
Ama Leyla Zana ne güne duruyor?
Leyla Zana bugün bir kez daha haykırmalıdır:
“O bayrak bizim de bayrağımız.”
“ORTAK DEĞER” VURGUSU:
2005’in Mart ayı... Mersin’de bir gösteride bayrak yakılmış. Tepki büyük... İşte tam bu sırada Leyla Zana’nın yaptığı açıklama Hürriyet’e manşet oluyor. Zana’nın “Bayrak uğruna can verilen en önemli ortak değerdir, bu olup bitenler provokasyondur” açıklaması o dönem tepkilerin dinmesine yol açmıştı.
Ah komutan ah
Bir göstericinin, üstelik çocuk yaştaki bir göstericinin Diyarbakır’da 2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın bahçesine girebilmesi ne iştir ağalar?
O komutanlığın komutanı nasıl bir komutandır?
*
Biliyoruz:
Hiçbir şey insan hayatından daha değerli değildir.
O komutan, tabii ki vur emri vermemeliydi, tabii ki öldür emri vermemeliydi, tabii ki hassasiyet göstermeliydi.
Ama bahçesindeki bayrağa da sahip çıkabilmeliydi.
Gereken önlemi alabilmeliydi. Şiddet kullanmadan göstericilerin komutanlığın bahçesine girmelerine mani olabilmeliydi. Yine şiddet kullanmadan bayrağın indirilmesini engelleyebilmeliydi.
Al sana hoşgörü
NE deniyordu?
Şu deniyordu:
Ülkenin batısındaki gösterilere karşı gayet gaddar olan devlet, ülkenin doğusundaki gösterilere karşı gayet hoşgörülü...
*
Gördünüz mü hoşgörüyü?
Devletimiz Lice’deki gösterilere müdahale etti.
Sonuç:
İki gösterici öldürüldü.
*
İki göstericinin öldürülmesi karşısında “Ama devlet doğudakilere ses etmiyor, onlara bir şey demiyor” diyenler utanmışlar mıdır acaba?
Ya da...
Artık “Doğuda da batıda da hiçbir gösteride insanlar ölmemeli” demeyi öğrenmişler midir acaba?
Ruhani’yi sevmemin yedi nedeni
BİR: Üzerinden bir türlü atamadığı bir mahcubiyeti var ya... Biraz ondan severim.
*
İKİ: Batı’nın kendini hemen ele vermeyen zalim insancıllığının karşısına Doğu’nun anında fark edilen irfanla bezeli güler yüzünü ortaya koyuyor ya... Azıcık da ondan severim.
*
ÜÇ: Yaptığı açıklamalarla ülkesinin kaba softa ve ham yobazına Şirazlı Sadi misali ders üstüne ders veriyor ya... Bir miktar da ondan severim.
*
DÖRT: Eline satırı aldı mıydı sokağa fırlayan alçak lümpenlerin “Müslüman” diye tanımlandığı küresel bir ortamda “İslam” ve “barış” sözcüklerini yan yana getiriyor ya... En çok da bundan severim.
*
BEŞ: Bir liderin başka ülkeler nezdinde etkileyici olabilmesi için ille de meydan okumasının, ille de bağırıp çağırmasının, ille de içe kapanmasının şart olmadığını kanıtlıyor ya... Bir de bundan severim.
*
ALTI: Bir Yahudi hastanesine 4 yüz bin dolar bağışta bulunmak, ülkesindeki Hıristiyanların Noel’ini kutlamak, sosyal medyada ergenlere özgü şakalar yapmak, ülkesinin ceberut zihniyetlilerine “kimseyi döverek cennete götüremezsiniz” demek... Kısacası ezberleri bozuyor ya... Bir de bundan severim.
*
YEDİ: Çok kısa bir süre öncesine kadar “Amerika İran’ı vurdu vuracak, hedef İran” yorumları alıp başını giderken... Uyguladığı diplomasiyle bu yorumların tümünü geçersiz kılabildi ya... Biraz da bu diplomatik başarısı nedeniyle severim.
Kendime tavsiyeler
NURİ Bilge’nin Altın Palmiye’li filmi “Kış Uykusu”, bu cuma vizyona giriyormuş. Ne “yaz günü kış filmi mi izlenir?” demen caizdir, ne de “Üç buçuk saat, çok uzun, çekemem” demen. Gidecek ve izleyeceksin. Nokta.
*
Betonların arasında sıkışıp kalmış bünyen, toprağa basmaya hasret kaldı. En kısa zamanda münasip bir toprak parçası bul, bas ve at elektriği üzerinden.
*
Gezi’de demokrat olup Lice’de faşist olandan kimseye bir hayır gelmez... Bu tipleri hemen hayatından çıkar.
*
“Tatil planı yapmak, tatil yapmanın yarısı gibidir” demiş Honore de Balzac... Madem tatil yapamıyorsun, o halde tatil planı yap... Bol miktarda... Uzak diyarlara... Gece denize girmelik falan...
*
Vedat Milor abimizin “İstanbul’un En İyi 100 Lokantası” konulu yeni eseri raflara çıkmış. Satın al, oku, uygula.
*
Geçenlerde Doğan Bey yazdı... Kalan Müzik’ten “Alevilere Kalan” adlı şahane bir albüm çıkmış... Bul, dinle ve bir Alevi gibi ol.
*
Yeryüzünün en renkli, en cafcaflı, en heyecanlı yürüyüş yollarından biridir Harbiye’den yola çıkıp Karaköy üzerinden Sultanahmet’e ulaşmak... Yürü, yürü, yürü ve keyfini çıkar.
Paylaş