Paylaş
Ben izledim.
Coşkuyla, duygulanarak, ayakta alkışlayarak.
*
Külliye duvarına asılan devasa Atatürk portresinin ve Türk bayrağının gölgesinde gerçekleşen 30 Ağustos konseri, bu toprağın tüm renklerini içeriyordu.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşmayı dikkatle dinledim. “Büyük Taarruz” ile ilgili söyledikleri, tüm siyasi farklarına rağmen halkımızın tamamının “ortak metni” olabilecek nitelikteydi.
*
30 Ağustos konserinde...
Kuran’ı Kerim de okundu, dualar da edildi. “Askerinle bin yaşa Mustafa Kemal Paşa” diye marşlar da söylendi, içli türküler de söylendi.
*
Türkü deyince sanatçı Gülay’a bir parantez açmalıyım. Gülay’ın türkü söyleyişine öteden beri meftunum. Külliye’deki konserde sahne alan Gülay, sanat hayatının en güçlü performanslarından birini gerçekleştirdi. Hele “Hey On Beşli” türküsünü, gerçekten yaşayarak okudu.
*
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ndan Milli Savunma Bakanlığı Armoni Mızıkası’na kadar devlet kurumlarına bağlı 913 kişilik devasa orkestra, unutulmaz marşlar seslendirdi.
*
Her anı, her vurgusu, her melodisi, her kelimesi birliğe, beraberliğe, ortak tarihe, ortak gurura, ortak zafere işaret eden bu muhteşem konsere katılan tüm sanatçılarımıza binlerce teşekkür.
Konseri düzenleyen, akıl eden, tıkır tıkır işlemesine katkıda bulunan bütün görevlilere de bin selam.
*
Ve bir temenni: Keşke bir televizyon kanalımız, bu muazzam konserin tamamını bir kez daha ekrana getirse.
ŞEYTAN BUNUN NERESİNDE
EKRAN vaizleri türedi son zamanlarda. İnternetten yayın yapan televizyon kuruyorlar, bir stüdyo ayarlıyorlar ve geçiyorlar kameranın karşısına. Dini konularda vatandaşlardan gelen sorulara cevap veriyorlar.
*
Geçenlerde bu şekilde yayın yapan bir ekran vaizine rastladım. Vatandaşın teki, “Müzik aletleri satmak caiz midir?” diye soruyor kendisine. Sarıklı, cübbeli ekran vaizi de “Katiyen caiz değildir” diye cevap veriyor.
Niye? Çünkü müzik, şehvet uyandırırmış. Saz, bağlama falan... Hepsi günahmış. Almak, satmak zinhar caiz değilmiş.
*
Bizim iki asır evvel Anadolu topraklarında yaşamış Âşık Dertli isimli bir halk ozanımız vardır. Onun zamanında da bağlamanın “şeytan işi” olduğunu söyleyen kaba softalar ve ham yobazlar çıkmış. Âşık Dertli’nin bu tür yaklaşımlara asabı fena halde bozulmuş olacak ki vurmuş sazının teline ve şöyle şeyler söylemiş:
*
Venedik’ten gelir teli / Ardıç ağacından kolu / Be Allah’ın sersem kulu / Şeytan bunun neresinde
*
Abdest alsan aldın demez / Namaz kılsan kıldın demez / Kadı gibi haram yemez / Şeytan bunun neresinde
*
İçinde mi dışında mı / Burgusunun başında mı / Göğsünün nakışında mı / Şeytan bunun neresinde
*
Dertli gibi sarıksızdır / Ayağı da çarıksızdır / Boynuzu yok kuyruksuzdur / Şeytan bunun neresinde
*
Kaba softa ve ham yobazlar, varlıklarını sürdürdükleri müddetçe...
Âşık Dertli’nin türküsü geçerliliğini koruyacaktır.
EVİN BALKONUNDAN ÇEKTİM BU FOTOĞRAFI
ŞİŞLİ Belediyesi’nin organize ettiği Zafer Bayramı yürüyüşünün güzergâhı, bizim evin önünden de geçiyordu. Marş, slogan ve kutlama sesleri eşliğinde yapılan bu tamamen sivil yürüyüşü, evin minik balkonundan izledim. Türk bayraklarıyla yürüyüşe katılan tüm vatandaşlarımızı coşkuyla alkışladım. Tam o sırada “Dur, bir de fotoğraf çekeyim” dedim. Ve ortaya bu kare çıktı.
İMAM HATİPLER MUKADDES Mİ SORUSUNUN CEVABI
- SORU: İmam hatipler mukaddes mi? Orada okuyanlar kutsal mı?
*
- CEVAP: Tabii ki değil. İmam hatipler de imam hatipliler de kutsal değil. Ama sen bu okullarda okutulan kutsalları göz önünde bulundurarak bu okullara dil uzatıyorsan, senin asıl derdin imam hatipler değil, kutsallardır. Bunu geçelim. Herhangi bir okulla ilgili sonsuz genelleme yaparak bu okuldan mezun olanların tümüne, bu okullarda okuyan çocukların hepsine dil uzatamazsın. Dil uzattığında da sana güçlü bir tepki gösterildiğinde “Ne yani? Bu okul mukaddes mi?” diye karşılık veremezsin.
ETHEM SANCAK BİLİR BU İŞLERİ
DOĞU Perinçek, yaptığı bir konuşma sırasında...
Hz. Muhammed’in mücadelesini, dünyevi bir mücadeleyle eşdeğer tutup kendi mücadelesiyle mukayese etmiş.
Tabii ki bu yaklaşımı nedeniyle inananların tepkisiyle karşılaştı.
*
Doğu Perinçek, yaptığının neden yanlış olduğunu anlamamış olabilir.
*
Kısa bir süre önce yanı başına aldığı Ethem Sancak, bu işlerin inceliklerini, adabını falan gayet iyi bilir.
*
Perinçek’e tavsiyem, “Ethem Yoldaş, ben nerede yanlış yaptım?” diye sormasıdır.
HÜKÜMET EĞER 10 AYLIK SÜREÇTE BAŞARI KAZANMAK İSTİYORSA
ŞU dört şeyi hayata geçirmeli:
*
- BİR: Tabii ki önce ekonomi... Büyüme rakamları güzel. Ama asıl önemlisi, bu büyümenin halkın hayatına dokunması şart.
*
- İKİ: İyi bir iletişim dili... Kuşatıcı, kapsayıcı, her kesimi etkileyici bir dile acilen geçişin sağlanması şart.
*
- ÜÇ: Suriyeli mülteciler için bir plan açıklanmalı. “Tatlı dille, güler yüzle eve dönüş planı” yapılması ve bunun hayata geçmesi şart.
*
- DÖRT: Kapsamlı ve enerjik bir sahaya çıkma seferberliği başlatılmalı. Bu işin sosyal medyadan olmayacağını, sahadan olacağını anlamak şart.
Paylaş