Paylaş
SORU: Öcalan neden açlık grevi yapmıyor?
CEVAP: Keşke Öcalan’a uygulanan tecrit kaldırılsa da bu soruya ne cevap vereceğini kendi ağzından öğrensek.
.............................................................
SORU: Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül karşı karşıya gelirler mi?
CEVAP: Gelirler mi, gelmezler mi bilmem ama AK Parti’den kurtulma umutlarını ikisinin kapışmasına bağlayanlar sittin sene bir yere gelemezler.
.............................................................
SORU: Birine Ergenekoncu denilince neden eskisi gibi ortalık karışmıyor?
CEVAP: Kıvam kaçması diye bir şey var ya... Ondan galiba.
.............................................................
SORU: Barikatı kim kaldırdı?
CEVAP: Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var: Herkes kendi barikatını kaldırırsa mahallelerimiz tertemiz olur.
.............................................................
SORU: Mardin Yeşilay Başkanı’nın “Şehre üniversite geldi, ahlak elden gitti, gençler ulu orta öpüşüyor” açıklaması hakkında ne düşünüyorsun?
CEVAP: Küçük bir kız çocuğunun ırzına geçen şehir ahalisinden zerre kadar şikayetçi olmayıp bütün motivasyonlarını gençlerin ulu orta öpüşmesine harcayanları ciddiye almıyorum.
.............................................................
SORU: Ne diyorsun Sibel Üresin’e?
CEVAP: Ben onu “Türkiye’nin en iyi kıtır atma şampiyonu” olarak görüyorum. Atıyor kıtırlarını ve hop gündemin tepesine yerleşiveriyor. Bu açıdan başarılı...
SORU: Gerçekten de kasımda aşk başka mıdır?
CEVAP: Yok yahu... Ne ilgisi var? Hepsinde aynı.
.......................................................
SORU: Burhan Kuzu “Abdullah Gül, Erdoğan’ın karşısında aday olacak kadar vefasız biri değildir” demiş. Sence ne demek istiyor?
CEVAP: Mesajı sadece Abdullah Gül’e. “Aday falan olmaya kalkarsan seni ‘vefasız’ ilan ederiz” demeye getiriyor.
.......................................................
SORU: Turgut Özal gerçekten de zehirlenmiş olabilir mi?
CEVAP: Bunu henüz bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey var: Adli Tıp, bu konuda toplumu zehirledi.
.......................................................
SORU: Uludere
aydınlatılabilir mi?
CEVAP: Barikatı kimin kaldırdığını bile aydınlatamamış bir yönetim Uludere’yi nasıl aydınlatacak?
.......................................................
SORU: Salih Memecan’ın karikatürlerine gülüyor musun?
CEVAP: Karikatürlerine değil de kendisinin karikatürle muhalefete muhalefet etme çabasına gülümsüyorum. Bu acıklı bir gülümsemedir ama...
.......................................................
SORU: Obama mı, Romney mi?
CEVAP: Romney denilen adamda bir ‘Ceyar’ potansiyeli var gibi... Bu nedenle Obama diyorum. Hem “Yok artık” LeBron James bile Obama’yı destekliyor.
.......................................................
SORU: Mehmet Ali Birand’ın fosforlu saatleri çakma mı?
CEVAP: Bilmiyorum. Ama geçen gün Eminönü’nde Senegalli Musa isimli Afrika kökenli Türkiyeli işportacı, “Mehmet Ali Birand, o saatlerin alayını bizden alıyor abi” dedi. Ben Musa’nın yalancısıyım.
.......................................................
SORU: Taksim Meydanı düzenlemesi hakkında ne düşünüyorsun?
CEVAP: Bitmiş halini kâğıt üzerinde gördüm. İyi görünüyordu. Kâğıt üzerinde ama...
‘Babamın Sesi’ filmine dair notlar
‘İki Dil Bir Bavul’u yapanların yeni filmi.
Altın Koza’da en iyi film ödülü aldı.
Filmin en değerli tarafı şu: Sömürülmeye çok müsait politik bir konuyu hiç sömürmeden aktarmak ve bu şekilde çok daha dokunaklı bir öykü ortaya çıkarmak.
Eskiden teypler vardı, kasetler doldurulurdu ve gurbettekilere sesle ulaşılırdı. ‘Babamın Sesi’ işte o eski gelenekten son derece zekice yararlanmış.
Türkiye’de hem Kürt, hem de Alevi olmanın ne demek olduğunu anlatan bir cümle var... Filmde baba, çocuklarına şöyle nasihat ediyor: “Topluma uyum sağlayın, kendinizi gizleyin”.
Çok güzel kareler var filmde.
Ama dikkat! Nuri Bilge Ceylan filmleri gibi ağır akıyor.
Filmin iki yönetmeni var: Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan... Anlatılan öykü Zeynel Doğan’ın öyküsü imiş... Filmde Zeynel’in annesi Asiye Doğan da oynuyor... Pardon! “Oynuyor” demeyelim, resmen ‘yaşıyor’.
- ‘Babamın Sesi’ filmiyle birlikte yeni Kürt yönetmenler ustalık dönemi eserlerini vermeye başladılar diyebiliriz.
MHP’nin önünde iki seçenek var
Ya...
Dini değerlere daha fazla vurgu yaparak AK Parti’ye kaptırdıkları Orta Anadolu’nun milliyetçi mukaddesatçı duyarlılığını yeniden temsil etme şansı yakalayacaklar.
Ya da...
Ulusal değerlere daha fazla vurgu yaparak CHP ile ortak bir havzaya gözlerini dikip kıyaları paylaşacaklar.
Keşke MHP Büyük Kongresi’nde asıl kavga, bu iki yaklaşımdan hangi birinin benimseneceği üzerine yapılabilse...
Vize istemeyen ülkeler rehberi
BOLİVYA: Evo Morales’in ülkesi... Gidilir, bir adet Evo Morales kazağı alınır ve memlekete dönüşte Cihangir’de süper hava atılır.
KOSTA RİKA: Teneke evleriyle meşhurdur. Fotoğraf sanatına yeni başlayanlar için bol miktarda yoksul ve sümüklü çocuk çekme fırsatı sunar.
LİBYA: Kaddafi sonrası gelen demokrasiyi yerinde gözlemlemeye ne dersiniz? Ama dikkat! Amerikan elçiliği civarına fazla yaklaşmayın.
GUATEMALA: Vize falan istediği yok. Ancak ülkeye kalkan uçak bulmak zor.
EL SALVADOR: Gerilla savaşlarının anavatanı... 1970’lerde siyah beyaz televizyonda iç çatışma haberlerini izleyenler açısından nostaljik olabilir.
SURİYE: Macera turizmine açık bir ülke... Gidersiniz ama döner misiniz bilmem.
MAKAO: Hong Kong yakınlarında bir özel bölge... Küçük bir şehir... Kumarhaneleriyle ünlü... Tam Serdar’lık yani...
NİKARAGUA: Yoksul, onurlu ve yalnız bir Orta Amerika ülkesi... İsrail’e kafa tutar, Kaddafi’ye yardım eli uzatır... Politik açıdan ilginç gözlemler yapabilirsiniz.
HONDURAS: Kahve içersiniz, muz yersiniz... Mutfağı da gayet iyidir... Tek kusuru askeri darbelere çok sık sahne olması.
Nimet Baş’ın başarısı
Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı olmanın Milli Eğitim Bakanı olmaktan daha popüler bir iş olduğunu kanıtladı Nimet Baş.
Renkli konuklar, sıkıştırıcı sorular, süper polemikler...
Nimet Hanım aldı başını gidiyor.
Konuk olarak gelenlerle ayrı bir haber oluyor, gelmeyenlerle ayrı bir haber oluyor, gelip de protesto edenlerle ayrı bir haber oluyor.
Komisyon eleştirisi yapanlara, “Al sana cevaplayamayacağın dört soru” diye mektuplar yazıyor.
O mektuplarla da ayrıca ve yine haber oluyor.
Yani her daim haber oluyor.
Bence o da sevdi bu işi.
Sanırım artık bakanlıktan alındığına o kadar çok üzülmüyordur.
Paylaş