Paylaş
SORU BİR: Eğer “Çözüm Süreci”, sizin dediğiniz gibi bir çözülme ve ihanet süreciyse... Neden çıkıp da “AK Parti ile HDP koalisyon kursun” diyorsunuz... Bu ikisi koalisyon kurarsa... Çözülme ve ihanetin hızı daha da artmaz mı? Memleketini seven, milliyetçi bir lider, kendi açısından en kötü senaryoyu milletine reva görür mü? Çözülme ve ihanet diye nitelendirdiği bir sürecin önünü
açmak yerine, böyle bir sürecin önüne geçmeye çalışmaz mı?
Nedir bu işin izahı?
*
SORU İKİ: “Saray’la görüşen bir MHP’li varmış, onu arıyorum, tespit edersem partiden atacağım” diye açıklamalar yapıyorsunuz. Hakikaten de varsa böyle bir MHP’li... Ve bu MHP’liyi tespit edip partiden atarsanız... Partinizin milletvekili sayısı 79’a düşecektir... Bu durumda “ana muhalefet partisi” olma durumu, ismini bile telaffuz etmek istemediğiniz partiye geçmiş olmaz mı? HDP’yi ana muhalefet haline getirecek de olsa... O MHP’liyi partiden atar mısınız? Bunu yapar mısınız gerçekten?
7 Haziran’ı işte bu yüzden sevdim
-Deniz Baykal, tarafsızlık sözü veriyor ya...
-AK Parti adayı, MHP’nin kapısını çalıyor ya...
-CHP adayı, Başbakan’ı ikna etmeye çalışıyor ya...
-Adaylar, HDP’nin de kapısına gitmek zorunda kalıyor ya...
-Her parti, içinden en uzlaşmacı şahsı seçip aday gösteriyor ya...
-Mağrurluk ve küshahlık yerini tevazu ve alttan almaya bırakıyor ya...
-Milletvekillerine başkan olacak şahıs, kendini milletvekillerine beğendirmek zorunda hissediyor ya...
İşte bu yüzden...
Sırf bu yüzden...
7 Haziran’ı pek sevdim.
Aranıyor
-Avrupa yakasında ve mümkünse Karaköy civarındaki camilerde görev yapan...
-Teravih namazının ilk sekiz rekatını çok hızlı bir şekilde kıldıran...
-Fatiha’dan sonra çok kısa sureler okuyan...
-Adı civarda “jet imam”a çıkmış...
Bir hoca arıyorum.
*
Bilenler yardımcı olabilir mi?
Kısa ama önemli tespitler
-Tayyip Erdoğan’ın bir medyası var ama Ahmet Davutoğlu’nun yok.
*
-AK Parti’yi hiçbir şey bitirmese bile... Parti içinde özeleştiride bulunanları “hainlik” ile damgalayanların azgınlığı bitirecek.
*
-Uzun bir sessizlik devresinden sonra Cumhurbaşkanı’nın yeniden eskisi gibi konuşmaya başlaması...
Kendine bir çıkış yolu bulduğunun kanıtı gibi...
*
-Partilerle polemiğe giren bir Cumhurbaşkanı’nın, Meclis’te tüm partiler tarafından ayakta karşılanmamayı içine sindirmesi şarttır.
*
-“Erdoğan hatadan münezzehtir ve asla pişman olmaz” diyenlerden değilseniz... Erdoğan’ın seçim öncesi sahaya çıkmaktan pişman olduğunu söyleyebilirsiniz.
*
-Yeni milletvekili olanlardaki heyecan ve sevinç öyle aşırıydı ki... “Bu Meclis’ten erken seçim kararı zor çıkar” dedirtti.
*
-Size de Abdullah Gül bütün iddialarından vazgeçmiş gibi gelmiyor mu?
Koalisyon ne değildir
-İki partinin her konuda aynı çizgiye gelmesi demek değildir.
-İki partinin tek parti halini alması demek değildir.
-İki partinin birbirleriyle ihtilaflara son vermesi demek değildir.
-İki partinin birbirinde erimesi demek değildir.
-İki partinin hatalarını örtmek üzere kirli ittifak yapması demek değildir.
Ramazanın hocaları
-BAYRAKTAR BAYRAKLI: Duygu kabartan kıssalar anlatamıyor ve rasyonaliteyi hep başrolde tutuyor. Bu açıdan hiç şansı yok... Sesini indirip alçaltsa... Sahabe hayatından levhalar sunsa... Azıcık gözyaşı dökse... Şu ankinden en az seksen sekiz kat daha fazla izlenir.
-FATİH ÇITLAK: Nezaketi ve efendiliğiyle dikkat çekiyor. Tevazu ve takva şiarı gibi... Sunuculukla hocalık arasında gidip gelişleri güzel... Konuklarını ağırlama biçiminde de sorun yok. Ve fakat biraz fazla düz... Esprisiz gibi... Duygulu şiirlere biraz daha fazla mı ağırlık verse acaba?
-MUSTAFA KARATAŞ: Derin bilgisi, konulara hâkimiyeti, anlatım biçimindeki öğretici edası ve tavizsizliğiyle... Tam da halkımızın azıcık okumuş kesiminin beğeneceği türden bir hoca... Kendine özgü bir tarzı var ve bu tarzı asla bozmamalı... Duygulanmak isteyenlerin değil, bilgilenmek isteyenlerin hocası...
-NİHAT HATİPOĞLU: Biraz da belki haksız biçimde öyle bir hale geldi ki iş... Ben artık Nihat Hatipoğlu dinleyemiyorum. O yoksulları anlattıkça... Sultanahmet’teki otel geliyor gözüme... O mala mülke önem vermeyen sahabelerden söz ettikçe... Televizyon kanalından aldığı paraları sayışı geliyor aklıma... Allah affetsin. Beni, beni... Onu değil tabii.
-ÖMER DÖNGELOĞLU: Ben bu hocamızın İslam tarihi anlatmasına hastayım. Öyle bir Uhud anlatıyor ki... Kendini Uhud’da
buluyorsun. Mekke’nin fethini öyle bir anlatıyor ki... O anda fethin içindeymiş gibi hissediyorsun. Öznesi, nesnesi, yüklemi asla bozuk olmayan cümleler kurabilmesi ise başlı başına bir yeteneğe işaret ediyor. Allah razı olsun.
-NECMETTİN NURSAÇAN: Soyadıyla müsemma bir hoca... Gerçekten de nur saçıyor. Çok tatlı bir anlatım tarzı var.
Mütebessim. Ben tebessüm eden hocaları pek severim... Öfkesi yok... Ben öfkesiz hocalara bayılırım. Yüzünden merhamet akıyor. Merhametli hocalara ayrı bir düşkünlüğüm vardır. “Dua et bize hocam” diyorum, başka da bir şey demiyorum.
Paylaş