Paylaş
*
- Asla tek taraflı atış yapılmasına izin vermedim. Asla tek yanlı bir bakışla çıkmadım izleyicinin karşısına...
*
- Muhalefet perspektifine sahip konuklara iktidara yakın kişiler kızdılar. İktidar perspektifine sahip konuklara muhalefete yakın kişiler kızdılar.
*
- Kulağımda hep aynı sesler: İsmail Saymaz’ı niye çıkarıyorsun? Mehmet Metiner’i niye çıkarıyorsun? Falan...
*
- Hiçbirine aldırış etmedim. Farklı görüşlerin bir araya gelip tartışmalarının mümkün olduğunu göstermeye çalıştım.
*
- Bu programlar nedeniyle bir zamanlar iktidarın hışmını çektim üzerime... Şimdi de muhalefetin çekiyorum.
*
- Ama değişmeyen tek bir şey var: Farklı görüşlerin tartışmasına zemin olmak! Asla tek taraflı yayın yapmamak!
*
- Eskiden böyle yapıyordum... Şimdi de böyle yapıyorum... Ve bundan sonra da böyle yapmaya devam edeceğim.
*
- Aşırı kutuplaşmış memleket atmosferinde yaptığım işin ne derece zor ve çetin olduğunun sımsıkı bilincinde olarak...
NE İŞ?
Tüm CHP yönetiminin...
- “Boykot edin” diyecek kadar...
- “Su bile vermeyin” diyecek kadar...
- “Bütün can damarlarını kesin” diyecek kadar...
“Yanlı” bulduğu bir televizyon kanalına...
CHP’nin en önemli belediye başkanı...
Neden...
“Sizin kanalınıza çıkıp İstanbul’a yaptığım hizmetlerimi anlatmak istiyorum” der.
*
Yoksa... Yoksa...
O kadar da “yanlı” değil mi bu kanal?
Ne iş Tuncay, ne iş?
İLKER BAŞBUĞ BU SORULARIN CEVABINI MUTLAKA VERMELİ
Sabah yazarı Şebnem Bursalı, dünkü yazısında İlker Başbuğ ile ilgili bir iddiayı gündeme getirdi.
*
İddia şu:
*
“2007 yılında o dönem gazeteci olan Tuncay Özkan’a tanımadığı bir kişi, bir flash bellek vermiş. Bu bellekte 15 bin subay ve astsubayın FETÖ’yle bağlantılarına dair bilgiler varmış. Bellekte ayrıca FETÖ’ye karşı olan subaylarla ilgili olarak karalamalar yer alıyormuş. Tuncay Özkan, bu belleği dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’a vermiş. Başbuğ bellekte yer alan bilgilerle ilgili hiçbir işlem başlatmamış”.
*
Şebnem Bursalı, tüm bu bilgilerin CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açıklandığını, İlker Başbuğ’un da ancak bu açıklamadan sonra söz konusu trafiğin yaşandığını kabul ettiğini söylüyor.
*
Ardından da İlker Başbuğ’a...
- Neden o bellekle ilgili hiçbir işlem yapmadınız?
- Kara Kuvvetleri Komutanı iken yapmadığınız işlemi, Genelkurmay Başkanı olduğunuzda niye yapmadınız?
- O gün 15 bin kişilik liste konusunda işlem yapsaydınız, 15 Temmuz gerçekleşir miydi?
Gibi sorular soruyor.
*
İddia gayet somut ve net.
Bu tür iddialar karşısında hassas olduğunu bildiğim İlker Başbuğ’un, bu somut iddia karşısında bir cevap vermesi şart.
*
Bu konuda bir de çağrım olacak:
Mümkünse vaktiyle FETÖ’nün tam göbeğinde yer alan ve FETÖ’yü canhıraş biçimde savunan tipler...
İlker Başbuğ’a FETÖ konusunda ders vermeye kalkışmasınlar.
İKİ ÜÇÜNCÜ SAYFA HABERİ
- KIZINI ÖLDÜREN BABA: 17 yaşındaki kızını “erkeklerle geziyor” diye soğukkanlılıkla öldüren baba olayı var gündemde. Nedense ben bu işin içinde başka işler olabileceği kanaatindeyim. Daha feci bir şey... Bir hissiyat bu... Ama çok baskın bir hissiyat...
*
- KATİL OLAN GENÇ: Bir erkeğin, bir kadına uyguladığı şiddete müdahale ederken katil olan genç olayı var gündemde... Bu konuda bir endişem var: Bu olay nedeniyle kadına şiddete müdahale etmekten vazgeçilebilir. Böyle bir etkisi olmamalı bu olayın. Kararında ve dikkatli bir müdahale insanlık görevidir.
HATAY’DAKİ İNTİHAR OLAYIYLA İLGİLİ HATAY’DA NELER DENİYOR?
Hatay Valiliği’nin önünde “işsizim, açım” falan diyerek kendini yakan ve hastaneye kaldırılırken ölen adamın görüntülerini izlediğim günden beri kendime gelmiş değilim.
Bütün siyasi kaygıların ötesinde derin, depderin bir üzüntü ve sorumluluk hissediyorum.
*
Dün bir vesileyle Hatay’a gittim.
Aklım fikrim hep o görüntülerdeydi.
*
Hatay’daki yetkililerle konuştum, ahaliyle konuştum, intihar eden adamın eşinin beyanlarına baktım, annesinin söylediklerine kulak kesildim.
Ve rast geldiğim Hataylılara “Şehrinizde nasıl böyle bir olabilir? Kendini yakacak denli aç ve işsiz bir insan var aranızda. Nasıl yardım etmezsiniz?” dedim.
*
Aldığım cevapları yazıyorum...
Yorumsuz olarak...
*
- Valilik önündeki eylem, bu kişinin ilk eylemi değilmiş. Daha önce de belediye önünde benzer bir eylem yapmış.
*
- Ailesi, devletin sosyal yardımlarından yararlanıyormuş. Çocuklarının ve eşinin yaşadığı evi gördüm. Orta halli bir evdi.
*
- Adama 2010 yılında Antakya Devlet Hastanesi tarafından “özürlü” raporu verilmiş. Teşhis olarak da “Antisosyal kişilik bozukluğu” teşhisi konmuş. “Bağımlılık sendromu” da varmış. Bu da raporda yer alıyor.
*
- Bir ay önce bir milletvekili aracılığıyla bir iş bulunmuş kendisine... Ancak o işi yürütmemiş, beğenmemiş.
*
- Eşine şiddet uyguluyormuş. Bu nedenle uzaklaştırma verilmiş kendisine... Boşanma davası açılmış. Dava devam ediyormuş.
*
Hatay’da işittiklerim bunlardı.
Bu işittiklerimin üzüntümü hafiflettiğini söyleyemem.
Sonuçta kaskatı bir hakikat olarak “ölüm” var karşımızda.
Hiçbir gerekçe, bu feci ölümün ağırlığını hafifletmeye yetmiyor maalesef.
Paylaş