Paylaş
Parti liderleri, yakında bu sistemle ilgili ortak açıklama yapacaklarmış.
*
Fakat şöyle bir sorun söz konusuymuş:
Ortak açıklama yapılırken, liderler hangi düzene göre oturacaklar?
*
Alfabetik sıraya uygun bir düzen geliştirilirse...
Ahmet Davutoğlu birinci, Ali Babacan ikinci sırada oturacakmış.
*
Yaş durumu temel alınarak bir düzen geliştirilirse...
Temel Karamollaoğlu birinci, Kemal Kılıçdaroğlu ikinci sırada oturacakmış.
Bu iki yöntem de pek içe sinmiyormuş.
*
Evet... Haber, tam olarak bu.
Ve ben bu haberi okuduğum andan itibaren kara kara düşünüyorum.
*
Henüz ittifakın ilk adımı bile sayılmayacak bir toplantıdaki oturma düzeni bile bunca sorun oluyorsa...
Bu iş nasıl gelişecek, nasıl ilerleyecek, sonu nasıl gelecek?
*
Hadi Temel Bey’in egosunu yönettiniz... Ahmet Davutoğlu’nun ele avuca gelmez egosu nasıl yönetilecek?
Hadi Meral Hanım da ikinciliğe evet dedi, Ali Babacan kaçıncı sıraya evet diyecek?
Hadi Kemal Kılıçdaroğlu, ittifakı ayakta tutmak için en sona razı oldu, birincilik koltuğu kimin olacak?
*
“Kısa çöpü çeken en sona otursun” diye bir öneride bulunmak isterim.
Ama bu durumda da kısa çöpü çeken liderimiz...
“Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak amenna” diyen o meşhur Ahmet Kaya şarkısıyla isyan bayrağını açarsa ne olacak?
KAVGALI İDAM İPİ ATMALI TAKSİCİ GENEL KURULU
İSTANBUL Taksiciler Esnaf Odası’nın genel kurulundan yansıyan görüntülere bakıyorum:
Patırtı var, beş aday arasında kıyasıya rekabet var, idam ipi atma var, kavga dövüş var.
*
İstanbul’daki taksi sorunu ve taksiciler sorunuyla ilgili beş günlük bilimsel çalıştay düzenlense...
Bu görüntülerin ortaya koyduğu netlikte bir sonuca varılamazdı.
*
Bizdeki taksi ve taksici sorunu, bu Genel Kurul’daki görüntülerde en çarpıcı biçimde ortaya çıkmış oldu.
İLK OKUDUĞUM ROMAN: MİNYELİ ABDULLAH
ŞU hayatta ilk okuduğum romanlardan biri “Minyeli Abdullah”.
*
Ortaokul talebesiydim. Evdeki kitaplıkta yer alan üç beş romandan biriydi bu. Okuduğumda hastası olmuştum. Henüz roman gerçeğiyle tam olarak karşı karşıya gelmemiş olan zihnim, bir ideolojisi ve bir tezi olan bu romandan bir macera tadı çıkarmıştı.
*
Ve fakat....
Yıllar yıllar sonra tuttum Minyeli Abdullah’ı, yeniden okumaya kalkıştım.
Hay kalkışmaz olaydım!
*
Ortaokul talebesinin zihninde macera tadı bırakan bu roman, meğer ne kadar da maceradan uzakmış. Meğer ne kadar da didaktikmiş. Meğer bir dünya görüşünün propagandasını, çaktırmamaya hiç kalkışmadan nasıl da paldır küldür yapıyormuş. Meğer karakterler ne kadar da karton, sahicilikten uzak ve yapaymış.
*
Eyvah! Yıkılmıştı hatıram.
*
Minyeli Abdullah’ın yazarı Hekimoğlu İsmail’in vefat haberini işitince...
Bu tatsız deneyimimi hatırladım.
*
Ama buna rağmen...
Hekimoğlu İsmail’i minnetle, şükranla ve rahmetle andım.
“Hiç değilse bana roman okuma alışkanlığı kazandırdı, hiç değilse onun romanından daha iyi romanlara açılmasını bilebildim” diyerek yaptım bunu.
PAPANDREU, LİVANELİ VE NAFTALİN KOKUSU
ÇANKAYA Belediyesi’nin düzenlediği bir törenle Yunan politikacı Papandreu ve bizim Zülfü Livaneli’ye “Barış ve Dostluk” ödülü verilmiş.
*
Her tarafından buram buram “İnsanlar el ele tutuşsa/Birlik olsak/Uzansak sonsuza” şeklinde özetlenebilecek çocuksu bir bayram özlemi akan bu törenin görüntülerine bakarken burnuma keskin bir naftalin kokusu geldi.
*
Nasıl gelmesin?
30 sene öncesine gittim.
Aynı görüntüler, aynı birliktelikler, aynı pozlar, aynı sözler, aynı temenniler, aynı sloganlar...
*
Peki 30 sene sonra geldiğimiz yer neresi?
Şurası:
*
Yunanistan, Sevilla haritası diye ucube bir harita yayınlayarak...
Türkiye’ye, “Ege’de denize adımını bile sokamazsın” dedi, diyor.
*
Çok merak ediyorum:
Barış ve dostluk ödülüne layık görülen Papandreu, Sevilla haritası adlı ucubeyle ilgili ne dedi ki barışın ve dostluğun ödülünü aldı?
CHP’Lİ YILDIRIM KAYA: SÖYLEMEYEBİLİRDİM
DÜNKÜ yazımda eleştirmiştim CHP’li Yıldırım Kaya’yı... Aradı. Konuştuk. Kendisini ifade etti. Söyledikleri şunlar:
*
“Televizyon programında CHP’nin dinle problemli olduğuna dair bir tez önüme kondu. Ben de CHP’nin böyle bir sorunu olmadığını ifade ederken söyledim o sözleri. Belki söylemeyebilirdim. Ama biraz fazla ısrar edilince söyledim. Durup dururken anlattığım şeyler değildi onlar. Amacım, bizim dini değerlerle sorunumuz olmadığını ifade etmekti.”
*
Cevap hakkına duyduğum saygı gereği Yıldırım Kaya’nın bu açıklamasına yer veriyorum.
NEŞELİYKEN DİNLENECEK ÜÇ ŞARKI
- BİR: Kovaladıkça Kaçan Ateş Böceği Misin? (Güzin ile Baha. Dünkü Kelebek’te varlardı.)
- İKİ: Affetmem (Funda’nın şarkısı... Aynı adlı başka şarkılarla karışmasın lütfen.)
- ÜÇ: Baksana Talihe... (Eskiden Ajda da söylemiş ama ben Göksel’in söylediğini öneriyorum.)
Paylaş