Kılıçdaroğlu’nun işi gerçekten çok zor

Zor çünkü...

Bir “B planı”na sahip olmadıkları ortaya çıktı. Düşünsenize: Altılı Masa, ilk şoku seçimden ancak üç gün sonra atlatıp toplanabildi.

*

Zor çünkü...

Dümeni milliyetçilere kırsa... HDP seçmenini sandığa nasıl taşıyacak? Dümeni milliyetçilere kırmasa... Oylarını nasıl arttıracak?

*

Zor çünkü...

Parti içi tartışmaların 28 Mayıs’tan sonraya bırakılmasını sağlayamıyor, tabandaki kaynamayı bastıramıyor.

*

Zor çünkü...

Bütün söylemleri, bütün yaklaşımları, bütün stratejileri denedi. Yepyeni bir söylem, çok etkili bir yaklaşım, dikkat çekecek bir strateji bulamıyor.

*

Zor çünkü...

İlk turda kendisine oy veren seçmenin, ikinci turda yeniden sandığa koşacak motivasyonu kalmadı. Bunu aşacak çareler bulmak kolay değil.

*

Zor çünkü...

“Altılı Masa” kurgusu, kendisi açısından bir ayak bağı haline geldi. Bu saatten sonra atsa atılmaz, satsa satılmaz.

*

Zor çünkü...

Deva, Gelecek, Saadet, Demokrat... Bu partilere verilen 40’a yakın milletvekilliğinin boşa gittiği duygusu, örgütlerin moralini bozmuş durumda.

*

Zor çünkü...

Terör konusunda etkili, inandırıcı bir çıkış yapması gerektiğinin farkında. Ancak bunu nasıl yapacağının yollarını tam olarak bulabilmiş değil.

*

Zor çünkü...

Anketlerle, sosyal medya kampanyalarıyla yeniden “Kazanıyoruz” dalgası yaratabilmesi, artık neredeyse imkânsız.

*

Zor çünkü...

Moral üstünlük rakibinde. Psikolojik üstünlük rakibinde. Motivasyon gücü rakibinde. Kazanma inancı rakibinde.

İLK ÇIKIŞLA İLGİLİ DÜŞÜNCELERİM

İLK çıkışını yaptı Kemal Kılıçdaroğlu. Sert bir çıkış.

*

BOP eşbaşkanı, mülteciler, kozmik oda falan diyerek yaptı ilk çıkışını.

*

Fena değil ama kurtarmaz.

Çünkü bunlar, bayatlamış sosyal medya ezberlerini çağrıştırıyor.

*

- Kandil’den yapılan destek açıklamalarıyla açıkça hesaplaşılmadıkça...

- PKK terörü konusunda radikal ve etkili bir çıkış yapılmadıkça...

- Seçim sürecini zehirleyen FETÖ’cü unsurlara “Çekin elinizi ülkemizden kalleş fareler” diye seslenilmedikçe...

- “Aman HDP seçmenini ürkütmeyelim ama milliyetçi seçmeni de kazanalım” hesabı yapıldıkça...

Kurtarmaz.

*

“İyi ama bu söylediklerini yaparsa o zaman daha kötü bir sonuçla karşılaşmaz mı?” diye sorabilirsiniz.

Haklısınız.

Karşılaşabilir.

*

Ta en başta sekiz yamalı bohça ile mücadeleye girişmesinden kaynaklanıyor zorluk.

Birleşe birleşe kazanma planı, iyidir hoştur ama aynı zamanda içinde bin türlü handikap barındırır.

*

Destansı çıkışlar yapman zorlaşır mesela. “Taktik maktik yok, bam bam bam” yapamazsın mesela. Dikine dikine giderken bile sağına soluna bakmak zorunda kalırsın mesela. Hesapsız kitapsız büyük bir kopuş içine giremezsin mesela. Milliyetçiyi tatmin edecek bir haykırış biçimi bulamazsın mesela.

TAM BU SIRADA AKŞENER NELER YAŞIYOR OLABİLİR?

- “Kazanacak aday” şeklindeki uyarılarına kulak verilmemiş olmasının öfkesini yaşıyor olabilir.

*

- “Nereden girdim ben şu Altılı Masa kurgusuna?” diye bir büyük pişmanlık yaşıyor olabilir.

*

- Radikal bir çıkış yapmak isteyip de koşullar gereği yapamamanın sancısını yaşıyor olabilir.

*

- “Başbakan olacağım” iddiasının karşılık bulmamasından kaynaklanan bir can sıkıntısı yaşıyor olabilir.

*

- Konuşmak istemiyor, yorum yapmak istemiyor, yani tam bir “tükenmişlik sendromu” yaşıyor olabilir.

ERDOĞAN İZLENİMLERİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal D – CNN Türk ortak yayınına çıktı. Hande Fırat’la birlikte kendisine merak edilen soruları sorduk. Erdoğan’la ilgili izlenimlerimi aktarıyorum.

İHTİYATLI İYİMSERLİK

Tam bir zafer havasında olabileceğini düşünmüştüm. Evet, avantajının farkındaydı. Evet, iyimser bir havadaydı. Evet, morali yüksekti. Ama ihtiyatı da elden bırakmamaya özen gösteriyordu.

GÜNDEM: REHAVET

En önem verdiği konu: Rehavet. Seçmeninin erken zafer duygusuna girmesini istemiyor. Bu nedenle “Rehavete kapılmayın” mesajının üzerinde duruyor. Seçime kadar da hep bu mesajı verecek sanırım.

KUŞATICI SÖYLEM

“Biz kazandığımızda hiç kimse kaybetmeyecek” mesajının altını çizmeye özen gösteriyor. Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirilerine devam edecek ama daha kuşatıcı bir söyleme yönelecek gibi.

SANDIĞIMIZ GİBİ DEĞİL

Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok az bir farkla birinci turu kazanmayı tercih etmeyebileceğini düşünüyordum. Yanılmışım. Edindiğim izlenim şu: Erdoğan, ilk turda kazanmak istemiş.

HAZIRLIKLIYMIŞ

Fakat şöyle bir durum da var: Erdoğan, her ne kadar ilk turda kazanmayı istese de ikinci tur ihtimalini göz önünde bulundurmuş. Nereden anlıyorum bunu? Şuradan: Hiçbir bocalama yaşamadan ikinci tur planlarını anında devreye sokmasından.

BIKTIK, USANDIK, YILDIK BU KISIRDÖNGÜDEN

- Seçim öncesi büyük bir gazlama: Kazanıyoruz, bu sefer gidiyorlar, bitti artık bu iş falan.

*

- Seçim gecesi suratların düşmesi: İlk şokun atlatılamaması, hayal kırıklığının tavan yapması falan.

*

- “Büyük hile yapmışlar abi” aşaması: YSK’nın önünde toplanalım, ne duruyoruz, ortalığı inletelim falan.

*

- Sandıklara sahip çıkılmadı isyanı: CHP’nin sandıklara sahip çıkma konusundaki yetersizliği falan.

*

- “Bu millet adam olmaz” aşaması: Yenilgiyi kabullenip halk aşağılamasına girişilmesi falan.

*

- Aynı tas aynı hamam aşaması: Kılıçdaroğlu’nun “Kazanamadık ama AKP’nin oylarında da düşüş var” demeci falan.

İHA, SİHA, TOGG, GEMİ

İHA’yla SİHA’yla kavga ediyor görüntüsü verilmemesi gerekiyordu.

*

Çünkü halkın büyük çoğunluğu, bu alanda elde edilen başarıdan gayet memnundu. Hatta muhalif seçmen bile bu konuya pozitif yaklaşıyordu.

*

TOGG’un asla ve kata küçümsenmemesi gerekiyordu.

*

Çünkü halkın yarıdan fazlası, satın alamayacak olsa bile bu otomobilin Türkiye’nin markası olmasından heyecan duyuyordu.

*

TCG Anadolu gemisinin önemini kavramak gerekiyordu.

*

Çünkü halkın önemli bir kesimi, kendiliğinden bu gemiyi ziyaret etmek için kuyruğa giriyordu ve bu geminin varlığından gurur duyuyordu.

YAPILMASI GEREKEN ŞUYDU:

Yerli ve milli teknolojik ürünler konusunda halkın önemli bir kesiminde oluşan duyguyu kavrayıp ona göre politika üretmek gerekiyordu. Halkın duyarlılığını hiçe sayan sosyal medya küçümsemelerine aldırmamak gerekiyordu. Bu alanlarda elde edilen başarıya ortak olmak gerekiyordu. Hiçbir komplekse kapılmadan bu alandaki başarıların arkasında durmak gerekiyordu. “Dokunacağız” falan demek yerine “Daha çok destek olacağız” demek gerekiyordu.

*

Kısacası muhalefet açısından...

Başka bir siyaset, başka bir yaklaşım, başka bir söylem mümkündü.