Paylaş
Türkiye toplumunun mezhep ayrımcılığı gibi bir ilkelliği geride bırakacak olgunluğa eriştiğini düşünenlerdenim.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamasının, bu ilkel yaklaşımı inatla ve ısrarla sürdürenleri hedef aldığını düşünüyorum.
*
Ta en başından beri hep şunu savundum:
Bu tür konularda susup geçiştirmek yerine, üzerine üzerine gitmek gerekir.
Susmak, yutkunmak, geçiştirmeye çalışmak yerine “Evet, Aleviyim, var mı diyeceğin?” denmesinin çok daha anlamlı ve etkili olduğunu düşündüm, söyledim.
*
Bu açıdan Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı, çok yerinde bir çıkıştır.
*
Tek bir eleştirim olabilir Kılıçdaroğlu’na:
*
Keşke bu açıklamayı bu kadar geciktirmeseydi.
10 yıl önce, 5 yıl önce, 2 yıl önce yapsaydı.
ROL ÇALMA DAVUTOĞLU
KEMAL Kılıçdaroğlu “Alevi” diye video çekince...
Ahmet Davutoğlu da “Sünni” diye video çekmiş.
*
Davutoğlu’nun bu videosu, “Ne oluyor ya? Mezheplere göre video çekme modası mı başladı?” dedirtti bana.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Alevi” videosu, ancak böyle bir videoyla sulandırılabilirdi.
*
Davutoğlu’nun söyledikleri arasında en çok şurası dikkatimi çekti:
*
“Kemal Bey’i çok iyi anlıyorum. Ben de bir Sünni olarak bu topraklarda dışlandığımı hissettim. 28 Şubat’ta beni dışladılar. Kızlarıma okul kapılarını kapattılar. Sünni olarak ben de ötekileştirildim.”
*
İlahi Davutoğlu.
28 Şubat’ta hiç kimse seni “Sünni” diye ötekileştirmedi ki.
Seni “Siyasal İslamcı” diye ötekileştirdiler. Seni “Mürteci” diye dışladılar. Seni “Dinci” diye kodladılar.
28 Şubat’ın ayrımcılığı, mezhepsel bir ayrımcılık değildi. Kılıçdaroğlu ile paralellik kuracağım diye bu tür zorlamalara ne gerek var?
*
Davutoğlu’nun, sesine dokunaklı bir tını vererek...
“Ben de bir Sünni olarak çok zulümler gördüm” demesi, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan rol çalma gayretinden başka bir şey değil.
Kılıçdaroğlu’nun “Alevi” videosunun gücü, ancak böyle bir video ile kırılabilirdi.
ERDOĞAN / KILIÇDAROĞLU: İKİ TARZ SİYASETE DAİR
ERDOĞAN’ın seçim çalışmasına baktığımızda şunları görüyoruz:
*
Gündüz mutlaka bir açılış... Bir yatırıma başlama... Bir şehir ziyareti... Deprem bölgesinde bir iftar... Gecenin bir vakti televizyon programı...
*
Kılıçdaroğlu’nun seçim çalışmasına baktığımızda şunu görüyoruz:
*
Saat 22.00’de Twitter’da kısacık bir video paylaşımı.
SAAT TAM BEŞTE OYLAR BALKABAĞINA DÖNÜŞECEK
KOCA koca gazeteciler, koca koca profesörler şöyle bir şey söylüyorlar:
*
“AK Parti, yurtdışından teknolojik bir kâğıt getirdi. Bu kâğıdı oy pusulası yaptılar. Seçim günü saat tam 5’te, yani sandıklar açılırken... Kılıçdaroğlu’na verilen evet silinecek, Erdoğan’ın boş olan bölümünde bir evet belirecek.”
*
Hahahahaha!
İşte bütün bunlar Sindirella masalının etkisinden çıkamamakla ilgili.
*
Bu şapşallığın “Ne yapalım? Her şeyden şüphe duyar olduk” diye izah edilmesi mümkün değil.
Çünkü şüpheci olmanın da bir kıvamı vardır. Aklı, mantığı, izanı dışlayan bir şüpheciliğin varacağı yer, akıl ve ruh hastalıkları klinikleridir.
*
Seçim bitene kadar akıl ve ruh sağlığını koruyabilenlere ne mutlu.
7 BÜYÜK BAYRAM GÜNAHI
- BİR: Seçim gerilimini bayrama taşımak.
*
- İKİ: Bayram ziyaretlerinde kafayı telefondan kaldırmamak.
*
- ÜÇ: Toplu telefon mesajlarıyla bayram kutlamak.
*
- DÖRT: Bayramda şehirden kaçmak.
*
- BEŞ: Bayram sohbetlerinde Muharrem İnce tartışması açmak.
*
- ALTI: Cevizli baklava dururken fıstıklı baklavaya dalmak.
*
- YEDİ: Aziz mübarek gün sosyal medyada sansasyon kovalamak.
O BALYOZ YUMUŞAKÇA KAFANA DOKUNSUN
MUSTAFA Yeneroğlu diye bir siyasetçi var. Eskiden AK Parti’deydi. Şimdi DEVA Partisi’nde. Bu seçimde de CHP listesinden aday.
*
“Balyoz ve Ergenekon yalan mıydı? Askerler siyasete müdahale etmiyor muydu?” falan diye açıklama yapmış Yeneroğlu.
*
FETÖ’cülerin bayıldığı bu söylemi ne zaman işitsem...
Şiddete meylim olmadığı için...
“Hay o balyoz yumuşak biçimde kafana şöyle bir dokunsun” diyorum.
RASİM BEY’İ ANDIK
BORSA Lokantası’nda eşsiz lezzetlere imza atan rahmetli Rasim Özkanca’nın geleneği Galataport’taki Liman Lokantası’nda aynen devam ediyor.
*
Geçen akşam oradaydık. Güneşin sofrasında, dostların arasında. Boş yoktu, tüm yemekler harikaydı. Hepsinde Rasim Özkanca’nın lezzet anlayışının yansımaları vardı. Özellikle yorumlanmamış cağ kebabı ve Süryani usulü içli köfte, tam ‘Vedat Milor’luktu.
*
Bu arada Galataport kıyısından karşıya baktığınızda TCG Anadolu’yu göreceksiniz, sakın şaşırmayın. Sandığımızdan çok daha devasa bir gemiymiş bu.
Paylaş