Paylaş
- Başörtüsü olayında Kemal Kılıçdaroğlu’na tam destek veren iki kişi var: Biri Abdullah Gül. Diğeri Bülent Arınç.
*
- CHP yönetimi bile Gül ve Arınç kadar sahip çıkamadı Kılıçdaroğlu’na. Bakın, trajedi işte tam da böyle bir şeydir.
*
- Taban isyanda. Taban öfkeli. Taban mutsuz. Taban karamsar. Kısacası taban, Kılıçdaroğlu’nu sorguluyor.
*
- Tabanın kafasından geçen tam olarak şu: Gündem ekonomiyken başörtüsü oldu. Ne yapıyor bizim Genel Başkan?
*
- Durup dururken korkunç bir yenilgi duygusunu tattı taban. Üstelik tam da zafere sonsuz inandırılmışken.
*
- Kısa sürede toparlayamazsa... Bu iş Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığını bile tehlikeye sokacak bir boyut taşıyor gibi...
*
- Milletvekilliği seçiminde CHP’den İYİ Parti’ye doğru bir kaçış olabilir. “Kemal Bey’le olmuyor, kurtar bizi Meral abla” olayı yani.
*
- Bundan sonra şu konu hep gündemde olacak: Kim akıl veriyor Kemal Kılıçdaroğlu’na? Bu akıllar kimin aklı?
*
- Tabandaki öfkenin, “Altılı Masa”nın bazı parçalarına uzanması da mümkün bu arada. Özellikle Davutoğlu, kendini kollasa iyi eder bence.
*
- Asap bozan bir durum da şu: Kılıçdaroğlu, AK Parti’ye bedavadan mis gibi bir moral üstünlük kazandırdı. Dışa vuramadığım cümle şu: Gizli AK Partili midir nedir?
NEDEN İNANDIRICI BULUNMUYOR
KEMAL Kılıçdaroğlu’nun liderlik yaptığı geniş kitlenin genel havası, aşağı yukarı şöyle:
*
Başörtüsü denilince yüzlerini buruşturuyorlar. Hoşlanmıyorlar başörtüsünden. Yutkunuyorlar. İçlerine atıyorlar. İdare ediyorlar. Siyaseten tam cepheden karşı çıkmıyorlar ama sindiremiyorlar içlerine bir türlü. Başörtülü subay, başörtülü doktor, başörtülü hâkim... Bu kitlenin büyük çoğunluğu, bunları bir anormallik olarak görüyor. İktidar değiştiğinde bu anormalliğin son bulacağına inanmak istiyorlar.
*
Hepsi için söylemiyorum. CHP içinde kılık kıyafet özgürlüğünü tam olarak içselleştirmiş, bu konuda demokrat yaklaşım içinde olanlar tabii ki var. Ama kitlenin genel havasını onlar belirlemiyor maalesef.
*
Kemal Kılıçdaroğlu’nun inandırıcı olamamasının en önemli nedeni, liderlik ettiği kitlenin yaydığı işte bu genel havadır.
*
Muhafazakârlar, “Kazanımlarımız elden gidecek” diye endişeleniyor ve ürküyorlarsa...
Bunun nedeni de kitleden yükselen bu havadır.
*
Yani Kılıçdaroğlu’nun bu işlere başlamadan önce yapacağı ilk şey, kitlesini dönüştürmek olmalıydı.
*
Başarabilir miydi Kılıçdaroğlu? Zordu ama imkânsız değildi.
NASIL TOPARLAR
- Şu saatten sonra Kılıçdaroğlu’nun AK Parti’nin meydan okumaları karşısında geri adım atma şansı yok.
*
- Hiç sağa sola bakmadan “Getir anayasa değişikliğini, destekleyeyim” demek durumunda. Başka türlü kurtarmaz.
*
- Bu sorunu atlattıktan hemen sonra... “Siyasette bir hamle ötesini görmek” konulu hızlandırılmış bir kursa katılması şart.
*
- “Muhafazakârların oyunu nasıl alırım?” konusunun nasıl çetrefilli ve karmaşık bir konu olduğunun idrakine varmak da çok gerekli tabii.
*
- AK Parti’ye küsmüş üç başörtülü, iki imam hatiplinin, sıradışı örnekler olduklarını, ana akımı temsil etmediklerini idrak etmek de pek mühim.
*
- Eski videoları, eski söylemleri, eski tutumları boşa çıkaracak içtenlikli bir özeleştiri denemesi yapmak, milyon tane kanun teklifinden bile daha bombadır. Bunu da göz önünde bulundursa iyi eder.
*
- “Partiye hâkim oldum, ne yapsam gidiyor” havasına fazla kaptırmıştı kendisini. Bu havadan biraz uzaklaşıp tabanla aynı dalga boyuna gelmesi de şart.
*
- Başörtüsü gibi konularda bu iktidara meydan okumadan, fazla iddialı olmadan irade beyanlarında bulunmak yeterli. Fazlasının neye yol açtığı test edilip görüldü zira.
SOKAK RÖPORTAJI YASAKLANSIN
HAYATIMDA hiçbir zaman yasakçı bir tutumum olmadı.
Tek istisnası var bunun:
Sokak röportajları.
Yokluğunu her geçen gün daha çok aradığımız biricik Latif’imiz de bir zamanlar bu sokak röportajı işini Hürriyet’in birinci sayfasında işte böyle ele almıştı.
Yasaklansın istiyorum bu röportajlar.
*
Komşuyu komşuya, anayı oğula, amcayı yeğene, dayıyı bütün mahalleye, mahalleyi şehre, şehri ülkeye düşman eden bir fitne odağı sokak röportajları.
*
Öfke, nefret, kin duyguları ekiliyor tüm topluma bu sözüm ona röportajlarda.
*
Nasıl edilir, nasıl yapılır bilmiyorum ama ülkemizin esenliği açısından eline mikrofon alanın dayıları birbirine kırdırdığı bu zıpırlığa bir son vermenin vakti geldi de geçiyor.
NEBATİ VE İMAMOĞLU... BİZE BUNLARLA GELİN
TWITTER’da önce Ekrem İmamoğlu yazdı Nebati’ye... Nebati, gayet güzel bir cevap verdi. İmamoğlu, nezaketle karşıladı bu cevabı.
*
Konu neydi? Konu tabii ki memleketin hayrına bir işti.
*
Okudukça içim açıldı diyalogları...
Bakan Nebati’ye de Başkan İmamoğlu’na da ayrı ayrı teşekkür ve bin tebrik.
ALLAH BELANI VERSİN SENİN E Mİ DAHMER
DAHMER diye bir seri katil dizisine takıldım. Hay takılmaz olaydım.
İzledikçe...
Midem bulandı. Yüzüm asıldı. Tiksindim. Canım sıkıldı. Dünyam karardı. Havam bozuldu. Keyfim kaçtı. Yaşama sevincim gitti. Asabım bozuldu. Kedim Sekter’i bile sevemez oldum.
*
Seri katillerin en karanlığı Dahmer! Allah senin belanı versin. Perişan ettin üç beş saatimi.
Paylaş