BU ANALİZE DİKKAT ET - İşadamı Hamdi Akın’ın yaptığı "Aziz Yıldırım analizi"ne dikkat et! Hamdi Akın’ın, "Aziz Yıldırım stresli... Bu stres herkesi etkiliyor. Aziz Yıldırım herkesle kavga ediyor... Durup dururken kameraman ile kavga ediyor. Lüzumsuz yere tansiyon yükseliyor, huzur kalmıyor. Sıkıntı budur. Bu tavır, baskı ortamı yaratıyor" cümlelerinin altını çiz... Bu analizden, "Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin Başbakanı" ile "Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı" arasındaki yöntem birliğine dair sıkı bir yazı çıkabilir...
KEDİ ÇEŞİTLEMELERİ YAP - Acaba "İslam’da kedi" başlıklı bir makale attırsan mı? Büyük İslam şahsiyetlerinden "Ebu Hureyre"nin kedilere düşkünlüğünden, "Ebu Hureyre"nin anlamının "Kedicik babası" olduğundan falan dem vurabilirsin... İşin sonunu da "Nedir bu kedi düşmanlığı?" diye bağlayabilirsin... Hiç fena olmaz... Memleketteki "kedi düşmanlığı", belki biraz kırılır...
MEHMET ALİ ŞAHİN’İ ÖV - Sen bakma, "Özür yetmez, istifa etmeli" diye yazıp çizenlere... Hiç çekinme! İşkenceyi itiraf etme ve özür dileme babayiğitliğini göstermiş bu mümtaz şahsiyeti göklere çıkar... İnan ki hak ediyor... Böyle bir adalet bakanına sahip olduğun için gururlan...
HINCAL’I UNUTMA - Hafiften bir yer edinmeye başladın... Dostların azalmaya, düşmanların artmaya başladı... Ama kendine güvenin de geldi... Epey bir süredir Hıncal’a bulaşmıyorsun... Yanlış yapıyorsun... Unutma! Türk basınında köşe yazarak köşe kapmaya çalışıyorsan, arada sırada da olsa "Hıncal" yazacaksın... "Ademe mahkum etmek" gibi bir lüksün yok... Henüz o aşamaya gelmedin...
KORSAN TİPOLOJİSİ YARAT - Milletimiz kusursuz cinayet konusunda ne kadar beceriksizse "uçak korsanlığı" alanında da aynı derecede beceriksizdir... Bundan iyi bir yazı konusu çıkabilir... Son 10 yılda uçak kaçırmış beceriksiz Türkler hakkında bir araştırma yap... Ve bir "Türk hava korsanı" tipolojisi çıkar... Sanırım iki belirgin özellikle karşılaşacaksın: Aşırı duygusallık ve aşırı plansızlık...
AKİF BEKİ’Yİ ARA - Tamam, adamın patronuna yönelik ağır yazılar yazdın... Ama iş ayrı, dostluk ayrı... Profesyonel ol... Akif arkadaşın, herhalde "özel hayat"ının çerçevesini, profesyonel yaşamında olup bitenlerle belirlemiyordur...
Gökçek: İdeolojisi olmayan insan ottur
MELİH Gökçek’in şöyle iyi bir tarafı var:
Hakkında ne yazarsan yaz, iletişimi koparmıyor... Ayrıca tahammüllü...
Geçen gün aradı... Uzun konuştuk... Söylediklerinin ayrıntılarını yazacağım...
Bugünlük sadece bu köşede çıkan "Melih Gökçek’in ideolojisi yoktur" saptamasına yönelik itirazına yer veriyorum...
Gökçek’in yanıtı şöyle:
"İdeolojisi olmayan insan ottur. Benim öğrencilik yıllarımdan bugüne çizgimde tek bir değişiklik olmadı. Ben milliyetçi, muhafazakár, demokrat bir insanım... Çağdaşlık bizdedir... Yenilikçilik bizdedir... Ankara’da yaptıklarımın taklit edilmesi bunun en iyi kanıtıdır."
Başbuğ’u dinlerken hissettiğim beş şey
BİR: Öyle sert konuşuyordu ki... Birden kendimi "hazır ol" komutu almış gibi hissettim... "Dikkat" çekilmiş gibi oldum... Kendimi evimin balkonuna bayrak asmaya kalkışırken yakaladım...
İKİ: Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları, öyle bir sıralanmışlardı ki... "Darbe" günlerini anımsadım... Özellikle Hava Kuvvetleri Komutanı’na bakarken, "Yanlışlıkla bir darbe marbe vuku bulursa hepimiz hapı yutarız" diye düşündüm...
ÜÇ: Gözüm öyle korktu ki... Hemen Arif Nihat Asya usulü "Bayraktepe rüzgar bekliyor" başlıklı bir kahramanlık şiiri kaleme almaya başladım... "İyi ki Taraf gazetesiyle bir akrabalığım yok" dedim...
DÖRT: Genelkurmay eleştirisi yapmanın neredeyse "milli spor" haline geldiği yaramazlık dönemimizin sona erdiğini düşündüm... Öfkesinin büyüklüğüne bakınca, General Başbuğ’un bu zamana kadar nasıl sabır gösterdiğini merak ettim...
BEŞ: Bir konuşmada "vurgu"nun ne kadar mühim olduğunu gördüm... "Hepinize teşekkür ediyorum" gibi bir nezaket cümlesinin, İlker Başbuğ’un vurgusuyla ne derece korkutucu hale gelebileceğini gördüm... Titredim, hálá kendime gelemedim...