Kahraman Özgür Bey üç harfli marketlere karşı

Dün de CHP’li Özgür Özel “üç harfliler” dedi.

Ama bambaşka bir kasıtla!

Özgür Özel’in üç harflileri, “cinler” değildi, üç harfli süpermarketlerdi.

*

Söylediği tam olarak şu Özel’in:

*

“İktidar olduğumuzda bu üç harfli marketleri ve AVM’leri şehirlerin sınırlarının dışına yollayacağız. Bu konuda verilmiş bir sözümüz var.”

*

Peki ama neden?

Neden Özgür Özel, üç harfli süpermarketleri şehirlerin dışına süreceklerini ilan ediyor?

*

Neden olacak?

Bakkalları ezdirmemek için.

Yani 30 yıl öncesinin “Kahraman bakkal süpermarkete karşı” olayını 30 yıl sonra canlandırma peşinde Özgür Bey.

*

Oysa CHP açısından bu vaat, tam bir ayağa kurşun sıkma olayı.

Nasıl mı?

Beş aşamada tane tane anlatayım:

*

AŞAMA BİR: Üç harfli marketler, fahiş fiyat olgusuna bulaşmadıkları takdirde vatandaş için bakkaldan daha ucuz alternatiflerdir.

*

AŞAMA İKİ: Üç harfli marketleri şehir dışına sürdüğünüz zaman, vatandaş üç harfli marketlerden daha pahalı bakkallara mecbur kalır.

*

AŞAMA ÜÇ: Bu durumda da vatandaş değil, sadece bakkal lobisi memnun edilmiş olur. Bakkallarımız önemlidir ama oy açısından vatandaş daha önemlidir.

*

AŞAMA DÖRT: İlle de bakkallara sahip çıkılmak isteniyorsa... Bakkalların üç harfli marketlerden daha ucuza satış yapmasını sağlayacak bir zemin oluşturulmalı.

*

AŞAMA BEŞ: “İyi ama bu nasıl yapılacak?” diye soruluyorsa... Vereceğim cevap şu olur: O kadarını bilsem Mahfi Eğilmez olurdum.

MİLLET İTTİFAKI’NIN ADAYI MESELESİ: BU İŞTEN BENİM ANLADIĞIM ŞUDUR

MİLLET İttifakı’nın adayı, şu dört isimden biri olacak:

1) KEMAL KILIÇDAROĞLU

Son anda ben yokum diyebilir

Şu an itibarıyla adaylığa en yakın isim gibi görünüyor. Fakat her an her şey olabilir. “Anketlere baktık, Mansur Bey daha önde çıktı, ben feragat ediyorum, Mansur Bey aday olsun” diyebilir. Yani Kılıçdaroğlu şu an için aday ama bu durum her an değişebilir.

2) MANSUR YAVAŞ

Üç nedenle ismi ön plana çıktı

Ne yaptı ne ettiyse anketlerde birinci çıkmayı başardı. Sanırım bunda şu husus etkili oldu: BİR: Pek hevesli görünmedi. İKİ: İşine odaklı bir görüntü verdi. ÜÇ: Nispeten kucaklayıcı bir tutum aldı. Bunların etkisiyle Erdoğan karşısında en fazla varlık gösterebilecek aday algısı yarattı.

3) EKREM İMAMOĞLU

Fazla hevesli görünmesinin etkisi

Mansur Yavaş’ın aksine Cumhurbaşkanlığı adaylığına fazla hevesli göründü. Henüz belediye başkanlığı koltuğuna bile oturmadan etrafındakilerin “İşte adayımız” diye heveslendirmelerine kandı. Bu da dengesinin bozulmasına yol açtı. Seçim kampanyası sürecinde çizdiği portrenin dışında bir portre çizmeye başladı. Fakat bütün bu olumsuzluklara rağmen, adı hâlâ masada.

4) MERAL AKŞENER

En sonunda top ayağına gelebilir

“Ben başbakan olacağım” dedi ama siyaset bu... Her an her şey değişebilir. Şartlar, durumlar, konjonktür kendisinin aday olmasını dayatabilir. O da bu durumda “Genel istek üzerine” adaylığını koyabilir. “E hani başbakan olacaktın?” derlerse... Verecek bir cevap bulur. Dedik ya... Siyaset bu.

*

SON NOT:

Şu anda bu dört isimden birinin aday olmasına kesin gözüyle bakılabilir. Eğer bütün bu tartışmaların ardından bambaşka bir isim çıkarsa... Sadece benim için değil, herkes için büyük sürpriz olur.

GÖBEK ATAN DOKTOR

BİR doktor gülüyorsa, dans ediyorsa, sosyalse, mizah duygusu varsa, göbek atıyorsa, kasmıyorsa, kasıntılık yapmıyorsa, Roman havası duyduğunda dayanamayıp fırlıyorsa, şarkı söyle deyince kafasını gözünü kırarak da olsa şarkıyı söylüyorsa, ağır olma fiyakası atmaya kalkışmıyorsa...

O doktor iyi doktordur.

Ya da şöyle söyleyeyim:

En azından kötü bir doktor değildir.

*

Bir dakika... Bir dakika...

*

Bu sadece doktorluk mesleği açısından da böyle değildir.

Her meslek açısından böyledir.

*

NOT: Bir süre önce “göbek atan spiker” olayında farklı bir tutum sergilemiştim. Bu konuda bir doktrin değişikliğine gitme kararı almış bulunmaktayım. Çok sekter davranmışım spiker olayında. Pişmanım ve pardon diyorum.

TAM YETKİSİZ POLİTİKANIN P’SİNİ BİLE YAPMAYACAK

SİSTEM tartışmaları, bazılarının gözünü karartmış durumda.

*

Bir gazeteci çıkmış şöyle diyor:

*

“Yeniden başbakanlık modeli gelecekse cumhurbaşkanı tam yetkisiz olmalı, politikanın p’si bile Çankaya’ya taşınmamalı.”

*

Komediye bakar mısınız?

*

Oy verilecek... Seçilecek... Temsil makamında olacak... Cumhurbaşkanı diye saygı duyulacak... Törenlerde en önde olacak...

Ama hiçbir yetkisi olmayacak ve politikanın p’sine bile karışamayacak.

*

İyi de bu durumda...

Böyle bir cumhurbaşkanına...

Ayrılan bütçeye, ayrılan kadroya yazık değil mi?

İsraf denilen şey, bu değilse nedir?