İtirafçılardan hiç hoşlanmam

TAMAM...Gülen cemaatinin şeffaf olmayan yapısı beni de rahatsız ediyor.

Tamam...

Gülen’in "Bir altın nesil" arayışı içinde olması, bana da ham hayal olarak geliyor.

Tamam...

Gülen’e yakın olan kişilerin, kişiliklerini Gülen cemaati içinde eritmeleri karşısında benim de canım sıkılıyor.

Tamam...

Tanzanya’dan Vietnam’a dünyanın uzak mı uzak ülkelerinde açılan okullarla milletin "emperyal hisleri"ni okşama çabası bana da saçma geliyor.

Tamam...

Tevazu sahibi olma iddiasındaki bir cemaat önderinin, bu derece güçlü bir para imparatorluğuna hükmetmesi benim açımdan da dikkat çekici.

Ancak...

Durum böyle diye, Gülen’i bir "itirafçı" eliyle vuracak mıyım?

Bir "itirafçı"nın kişisel hesaplaşmasına ve intikam alma arzusuna gözüm kapalı alet mi olacağım?

***

Mesele şudur:

Nurettin Veren diye bir adam var...

Birkaç yıldır, şu gazete senin, bu televizyon benim dolaşıp duruyor.

Diyor ki:

"Ey ahali! Duymadık demeyin! Elimde Fethullah Gülen’i yerin dibine batıracak öyle malzemeler var ki aklınız durur. Ben 35 yıl Gülen’in baş yaverliğini yaptım. Aklım başına geldi. Her şeyi itiraf edeceğim."

Ve başlıyor itiraflara...

Bir elinde Fethullah Gülen’le geçirdiği iyi günlerden kalma fotoğraflar...

Diğer elinde geçmiş günlerden kalma vesikalar...

Dilinde her türden tezvirat.

"Fethullah Gülen CIA ajanıdır" diyor.

"Kendisini yarı Tanrı olarak görmektedir" diyor.

"Amacı üç dini yakınlaştırıp kendisini dinler üstü bir konuma yükseltmektir" diyor.

İdeolojik açıdan itiraflar kesmeyince bu kez "parasal" işlere giriyor:

"Bu bir gizli örgüttür" diyor.

"Milyarlarca dolara hükmetmektedir" diyor.

"Şirketleri benim üzerime kurdular" diyor.

Yetinmiyor:

Hangi iddia, hangi zinde güçleri harekete geçirecekse, o iddianın üzerine gidiyor.

Elde etmek istediği sonuç şu: Gülen’den şöyle temiz bir intikam almak!

***

Peki... Bizler, yani bazı açılardan Gülen’e itirazı olanlar, Nurettin Veren adlı şahsın tezviratını sorgusuz sualsiz kabul edip, "malzeme malzemedir" mi diyeceğiz?

Şu Veren denilen adama sormayacak mıyız:

Kardeşim, sen hayatının tam 35 senesini Gülen’e adamışsın.

Dile kolay, tam 35 yıl, Fethullah Gülen’e baş yaverlik yapmışsın.

6 çocuğunun adını Gülen vermiş.

"İkinci adam" olarak önemli temaslar yürütmüşsün.

Hocaefendi’den aldığın yetkiyle başbakanlarla, cumhurbaşkanlarıyla görüşmüşsün.

Sana "pek mutemet bir adam" gözüyle bakılarak trilyonlar emanet edilmiş.

Orta Asya Cumhuriyetleri’nin parlamentolarında konuşma yapma hakkı tanınmış.

Cemaat şirketlerinde tam yetkili olmuşsun.

Mutlu mesut günlerde "sorgulama" falan yapmak hiç aklına gelmemiş de...

Kapının önüne konulunca mı aklın başına geldi.

"Ben artık uyandım. 35 yıl hipnoz edilmişim. Bu Fethullah Gülen dünyanın en tehlikeli adamıymış" demek için neden kovulmayı bekledin?

Ayrıca madem geçmişte sana itimat etmiş adamları satabilecek tıynettesin...

O halde hadi git başka kapıya!

Tatlıses: Bitti kardeşim bitti

İbrahim Tatlıses aradı.

Söylediği özetle şu: "Asena olayı benim için bir buçuk yıl önce bitti. Babalar Günü nedeniyle televizyonda konuşuyordum. Kendi annemden, babamdan söz ediyordum. Asena’nın ’Babamın yerdeki paspas kadar değeri yok’ sözü aklıma geldi. Duygulanmamın nedeni babalar içindir. Gözyaşımı babalar için akıttım. Tepkim ise babaya yapılan saygısızlığa karşıdır."

Cevap hakkına duyduğum saygı gereği Tatlıses’in bu açıklamasına yorumsuz yer veriyorum.
Yazarın Tüm Yazıları