Paylaş
“Tabii ki efendim, getirin derhal imzayı basalım” mı demeliydi? “Hiç merak buyurmayınız, hemen onaylıyoruz” mu demeliydi? “Pazarlık konusu yapmak bize yakışmaz” mı demeliydi?
*
Mesela eski büyükelçilerimizden Namık Tan’a göre Türkiye böyle yapmalıydı.
*
Ama Türkiye böyle yapmadı.
İşi epey yokuşa sürdü. Muhatapları endişeye sevk etti. Konuyu elinde bir koza dönüştürdü. Haklı taleplerini en yüksek sesle haykırdı.
*
Ve son aşama gerçekleşti:
Meclis, İsveç’in NATO üyeliğine vize verdi.
*
Peki onca mırın kırının, onca pazarlığın, onca sözlerin ardından Türkiye ne kazanmış oldu?
*
Mesela İsveç bağlamında şöyle şeyler kazanmış oldu:
*
İsveç’e hayatında görmediği terör baskısı yapılmış oldu. İsveç, anayasasında terörle ilgili değişikliklere gitti. Bazı PKK’lıların İsveç’e girişleri yasaklandı.
Bütün bunlardan sonra İsveç, PKK’ya destek olmaktan tamamen vazgeçecek mi? Tabii ki vazgeçmeyecek. Ancak en azından eskisi gibi küstah ve pervasız bir şekilde PKK’ya alan açamayacak.
*
Mesela ABD bağlamında şöyle bir şey kazanmış oldu:
*
Yılan hikayesine dönen F-16 meselesi var ya.
İşte bu konuda da net bir kazanım elde edecek Türkiye.
Çok yakında göreceğiz bu kazanımı.
*
Kısacası Türkiye, bir NATO üyesi olarak ne kadar direnç gösterebilirse o kadar direnç gösterdi.
“Asla geçit vermeyiz” tutumunu sürdürseydi eksenini kaydırmış olurdu.
*
Hepsinden önemlisi şudur:
Türkiye’nin pazarlık gücü yüksek bir ülke olduğu dost düşman herkes tarafından görüldü.
*
Siz bakmayın içeriden çıkan bazı çatlak seslere.
O çatlak sesleri çıkaranlar...
Türkiye, İsveç’in NATO üyeliğine geçit vermeseydi de aynı çatlak sesleri çıkaracaklardı.
*
Çünkü onlar için konunun, gündemin, meselenin falan hiçbir önemi yok.
Onlar için önemli olan şu:
Hükümet ne yaparsa yapsın ona sonsuz biçimde, sımsıkı biçimde karşı çıkmak.
MELONİ HANGİ İSTANBUL LOKANTASINI TERCİH ETTİ
AKM’nin en üst katında “BİZ” isimli şahane bir restoran var. İstanbul’un çok kültürlü yapısına uygun lezzetler sunuluyor bu restoranda.
Sokak lezzetleri, esnaf lokantası yemekleri ve saray mutfağı...
Hepsi var.
*
İtalya Başbakanı Meloni, işte bu restoranı tercih etmiş akşam yemeği için.
Heyetiyle birlikte restorana gelmiş.
Daha çok sokak lezzetlerine ağırlık vermiş Meloni.
Kokoreç, köfte, midye, ıslak hamburger falan. Bol bol da şampanya yuvarlamışlar.
*
İlber Hoca, bu yemeğe katılmamış.
Fakat Hoca’nın sokak lezzetlerinin yanında şampanya içildiğini öğrendiğinde fena halde yadırgadığına bizzat tanık olduğumu belirtmeliyim.
BİR TEST SORUSU
HDP yani DEM, İstanbul’da aday çıkarırsa...
Aşağıdaki isimlerden hangisi en çok ama en çok üzülür?
*
- A: Ekrem İmamoğlu.
*
- B: Şirin Payzın.
*
Testimizin doğru cevabını veriyorum:
B şıkkı.
BUĞRA KAVUNCU’NUN EN BÜYÜK SORUNU
İYİ Parti’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Buğra Kavuncu oldu.
*
Kavuncu’nun adı geçtiğinde herkes gibi benim de aklıma...
- Canan Kaftancıoğlu ile olan yakın işbirliği geliyor.
- Ekrem İmamoğlu’na verdiği full destek geliyor.
- 2019 kampanyasında üstlendiği rol geliyor.
*
Böyle bir imajı var Buğra Kavuncu’nun.
Bu imajdan nasıl sıyrılacak?
Kendisine nasıl yeni bir imaj inşa edecek?
*
Üstüme vazifeymiş gibi oturmuş kara kara bunu düşünüyorum.
HAFIZAMDA YER EDEN BAZI TUHAF ŞEYLER
- SERPİL ÖRÜMCER: Sene 1980’lerin başı. Serpil Hanım o zamanlar yeni popüler olmuş. Ben de Balıkesir’deyim. Bir futbol maçına gitmişim. Maçın başlama vuruşunu “bayan bacak” diye bilinen Serpil Örümcer’e yaptırıyorlar. Kahkahalar, şaka şenlikler arasında. Serpil Örümcer’in bugünlerde geçim derdine düştüğünü anlatan videosu, işte bunu getirdi aklıma.
- KATİA HAKKO: Cemiyet hayatının en önemli habercisi Mehmet Üstündağ’ın dünkü Kelebek’te yayınlanan haberinin başlığı şuydu: “Paris’te yaşayan Katia Hakko anne oldu.” Yıllar öncesine gittim. Vakko, “Katia” marka bir parfüm çıkarmıştı. Süper bir lansman yapıyorlardı bu parfüme. Her tarafta bu parfümün haberleri. “Parfümün ismi Vitali Bey’in torunu Katia’dan” diye bir notu nedense hiç unutmamışım.
ÇOK KÖTÜ BİR FİKİR DEMİŞTİM AMA
“Gökyüzüne bir sürü dron’la bozuk belediye otobüsü şekli çizmişler” diyerek...
Murat Kurum’un kampanya ekibini eleştirmiştim.
*
Ah ki ah!
Meğer trollenmişim. Meğer bunu yapanlar, gençlermiş. Meğer Kurum’un kampanya ekibinin bununla ilgisi yokmuş. Meğer gökyüzünde gerçekten de yüzlerce dron uçurmamışlar. Meğer bunu bilgisayarda yapmış gençler. Meğer bunu yapmanın maliyeti iki demlik çay ve 45 dakikaymış.
*
Arıza yapan belediye otobüslerine dikkat çekmek için yapılan bu hınzırlığın kurbanı oldum.
Bir yandan utanıyorum bir yandan da bunu yapan zekâ karşısında şapka çıkarıyorum.
Paylaş