Paylaş
*
İsmail Kahraman, açıklamasında...
- 99 yıl önce başlatılan mücadelen söz etti.
- Samsun’dan yola çıkan heyetten söz etti.
- Amasya, Erzurum, Sivas kongrelerinden söz etti.
- Ankara’da karar kılınmasından söz etti.
- İzmir’de düşmanı denize dökmekten söz etti.
- Zaferden söz etti.
Ve şimdi sıkı durun.
Tüm bunlardan söz ederken...
Ne Mustafa’dan ne Kemal’den ne de Atatürk’ten söz etti.
*
Var ya...
Bunu başarmak...
Samsun’a çıkıp kurtuluşu sağlamaktan bile çok daha zor!
*
İşte bu zoru başardığı için kahramandır İsmail Kahraman.
Tabii tersten.
CELALETTİN CAN 20 YILINI VERDİ, YETMEDİ Mİ?
CELALETTİN Can kimdir?
- 12 Eylül darbesinin üzerinden silindir gibi geçtiği bir adamdır.
- Tam 20 yıl, 12 Eylül zindanlarında yatmıştır. 20 yıl! Aloooo!
- Hapisten çıktığı günden beri demokrasi, barış, adalet peşinde koşmuştur.
- Bu hükümetin başlattığı Çözüm Süreci’nde “Akil İnsanlar” arasında yer almıştır.
- İç Anadolu Bölgesi’nde milletimizi barışa, çözüme ikna etmek için uğraşmıştır.
- Erdoğan’ın da katıldığı “Akil İnsanlar” toplantısında konuşma yapmış, söyledikleri Erdoğan tarafından not edilmiştir.
*
İşte böyle bir adam, yüz gündür Silivri zindanında.
Suçlamaların tümü uyduruk... Kendisine sorulan soruların tümü Çözüm Süreci’nde yaptığı çalışmalarla ilgili... Ortada şiddete, şiddet övgüsüne dair tek bir harf bile yok...
*
Tanıdığım, sohbet ettiğim, merhametine şehadet ettiğim, insanlığına şapka çıkardığım, dostluğuyla şeref bulduğum, toplumsal barışı korumak için titizlendiğini bizzat gördüğüm, kutuplaşmaya karşı mücadelesine tanık olduğum Celalettin Can’ı daha hâlâ ne diye içeride tutuyorsunuz?
*
Yahu ömrünün tam 20 yılını verdi hapislere adam.
Yetmedi mi?
‘AHLAT AĞACI’NIN AYAKTA ALKIŞLANMA SÜRESİ
NURİ Bilge Ceylan’ın “Ahlat Ağacı” filmi Cannes’da ayakta alkışlanmış.
Fakat alkışın süresi ile ilgili ihtilaf var:
- Adil Gür diyor ki: 3 dakika 2 saniye ayakta alkışlandı.
- Hakan Bayrakçı diyor ki: 45 dakika ayakta alkışlandı.
- Faruk Acar diyor ki: 15 dakika ayakta alkışlandı.
- Tarhan Erdem diyor ki: 33 dakika 22 saniye ayakta alkışlandı.
- Özer Sencar diyor ki: 15 dakika ayakta alkışlandı.
*
Hangisi doğru acaba?
SONAR ANKETİ
RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Yüzde 42...
MUHARREM İNCE: Yüzde 21.9...
MERAL AKŞENER: Yüzde 21...
SELAHATTİN DEMİRTAŞ: Yüzde 11...
TEMEL KARAMOLLAOĞLU: Yüzde 2.1...
DOĞU PERİNÇEK: Yüzde 2...
İnsan tam inanacakken...
Doğu Perinçek için verilen “yüzde 2” rakamını görünce...
Ne bileyim...
Bir gülme geliyor.
ENGİN ALTAY’A DİKKAT!
TAMAM, Muharrem İnce kişisel olarak gerçekten de beklenin üzerinde bir performans gösterdi, gösteriyor. Hakkını teslim ediyorum.
*
Ama bir hakkı daha teslim etmemiz şart.
İnce’nin adının açıklandığı andan itibaren İnce’nin yanından hiç ayrılmayan Engin Altay’ın hakkını...
*
O Engin Altay ki...
- Merkez siyasete çok yakın bir siyaset anlayışıyla...
- Halkın duyarlılıklarını iyi hesap etmesiyle...
- Fanatizmden, marjinallikten, rövanşizmden uzak durmasıyla...
- Ezber bozucu çıkışlar yapma cesaretiyle...
Bildiğim bir siyasetçi.
Bu açılardan Muharrem İnce için büyük şans.
BİR MUHARREM İNCE FOTOĞRAFI ELE GEÇİRDİM
- Eşeğe tersten binen...
- Tek şekerli çayını eline alan...
- İspanyol paça pantolon giyen...
- Yan taraftan bir heybe sarkıtan...
- Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Külhöyük köyünden şehre doğru yola çıkacak gibi duruş sergileyen...
Bu adam, Muharrem İnce’nin ta kendisidir.
*
İnce’nin fotoğraf albümünü eline geçiren bir dostumdan aldım bu fotoğrafı...
Arkadaşım “Elimde çok daha bomba fotoğraflar var” dedi ve ama göndermeyi reddetti. Tabii şimdilik.
MUSTAFA ŞENTOP’A ATILAN İFTİRA
“MAHALLESİZ” olmanın en güzel tarafı şudur:
İftira atanın da, iftira atılanın da kimliğine bakmaksızın aslanlar gibi “bu bir iftiradır” diyebilme özgürlüğüne sahip olmak.
*
İşte bu özgürlüğe yaslanarak söylüyorum ki:
Vaktiyle Abdullah Gül’e danışmanlık yapan Ahmet Sever, yeni çıkan kitabında AK Partili Mustafa Şentop’a iftira atmıştır.
*
Olay şu:
Ahmet Sever kitabında Mustafa Şentop’un yabancı bir gazeteciye, “Gül ve Davutoğlu’nu FETÖ’cülükle suçlar hapse atarız” dediğini iddia etmiştir.
Mustafa Şentop da çıkıp bunun dört dörtlük bir yalan ve iftira olduğunu kanıtlamıştır.
Hem somut delillerle, hem de yabancı gazeteciden aldığı kapı gibi yazılı açıklamayla.
*
Buradan Ruşen Çakır’a da inceden bir seslenmek isterim:
Ruşen! Bana verdiğin gazetecilik dersinin minnacık bir bölümünü Ahmet Sever’e de vermek ister misin? Yoksa “arkadaşlık hatırı” diye bir şey mi var?
Paylaş