SEFA Kaplan’ın, "Kentli İslam Köylülüğe Yenildi mi?" başlıklı yazı dizisini, iki gündür büyük bir heyecan ve merak duygusu ile okumaktayım...
Neden mi?
Sefa’nın mükemmel bir şekilde ifade ettiği şu sorunun yanıtını bulmak amacıyla:
"Şairi Şeyh Galip, mimarı Sinan, bestecisi Itri, meczubu Neyzen Tevfik olan İslam, nasıl oldu da, gecekondudan beter camilerin, ipe sapa gelmez şarkıların dini haline geldi?"
Fakat... Heyhat!
Maalesef iki gündür, bu esaslı sorunun esaslı yanıtını bulamamaktayım...
Mehmet Altan’ın söylediklerinde yok... Ahmet Turan Alkan’ın söylediklerinde yok... Hüsrev Hatemi’nin söylediklerinde yok... Dücane Cündioğlu’nun söylediklerinde yok...
* * *
Konuşanlar, "Ay şekerim, bu köylülerin dindarlıkları da pek köylüce oluyor" tarzında, "kuaför kulisi sosyolojisi" yapmışlar...
Kimi "kent dindarı" diye bir tabirden söz ediyor, sanki ortada böyle bir "dindar tipi" varmış gibi...
Kimi "Cumhuriyet geldi / din şehirlerden kovuldu / böyle oldu" diyor...
Kimi "İslam medeniyet üretir, şehirlidir" diyor...
Kimi "Din bu değil" diyor...
Kimi "Bozulma Menderes ve Demirel’le başladı" diyor...
Kimi de "Ne yazık ki İslam, Hassolar ile Memolar’a kaldı" havasında şikáyetlerde bulunuyor, "1940 model seçkinci CHP’li" ağzıyla...
Kısacası...
"Bu işe parmak bassınlar" diye konuşturulanlar, maalesef parmaklarını bir türlü işin aslına basmıyorlar...
Madem öyle, o zaman bırakın da raconu, bu fakir kessin...
* * *
Baylar ve bayanlar!
19. yüzyılın ikinci yarısında, öyle bir "modernleşme / Batılılaşma" cereyanı ortalığı sarmıştır ki, Osmanlı coğrafyasındaki üst / orta sınıf şehirli Müslüman ahali, bu cereyana kapılmışlardır...
Cereyan o kadar güçlüdür ki, Osmanlı coğrafyasının dışındaki Müslüman coğrafyalar da etki altına girmiştir...
Açın bakın, o dönemde yayınlanan cicili bicili mecmualara...
"Nü" resimler yapan İslam Halifesi’ni görürsünüz... Afganistan’da Batı özentisiyle tenis oynayan şeyh çocuklarını görürsünüz... Ürdün’de peygamber soyundan gelen papyon kravatlı asilzade beyler görürsünüz... Bugün bile fazlasıyla dekolte bulunacak kıyafetler içinde hanedan kadınlarını görürsünüz...
Dikkatinizi çekerim: Bu görüntülerin ortaya çıktığı dönemde, Cumhuriyet devrimleri falan yapılmamıştı...
Ne devrimi yahu! Atatürk Samsun’a bile çıkmamıştı...
Modernleşme kaçınılmaz bir şekilde kendisini dayatmış, İslam topraklarındaki Müslüman şehir ahalisi de bu kaçınılmaz dayatmanın etkisi altına girmişti...
Girmişti de ne olmuştu? Ne olacak?
Şehirliler dinden / diyanetten uzaklaşmış, dini sembolleri hayatlarından çıkarmışlardı... Modernlik adına İslam ve İslam’ın estetik formları hor görülmeye başlanmıştı... Din / diyanet kırsal kesime, köylülere terk edilmişti...
Demem o ki:
"Köylü İslam / Kentli İslam" meselesi, bu çok ciddi tarihsel süreç es geçilerek konuşulamaz...
Bu süreç es geçilirse...
Gecekondudan beter camiler inşa eden zavallı köylüye, ikide bir, "Senin dedelerin Süleymaniye’yi yapmış... Sen ne yapıyorsun? Mimar Sinan’dan utan be adam" diye fırça atmak zorunda kalırız...
Halbuki o garibanın suçu değildir bu... Ne yapsın zavallı köylü?
Kenarda köşede kalmış adam, ancak bunu üretir...
"Onun adı Hıdır / Elinden gelen budur..."
* * *
Bir de şu var:
Muhafazakár camianın içinden gelip de bir adım daha şehirli olabilenler, "köylü İslam"a özgü zevk dünyasının bir adım ötesine geçebilenler, hemen kendilerini "kent dindarı" olarak değerlendirip başlıyorlar "köylü İslam" şikáyetlerine...
Sanırım şöyle düşünüyorlar:
Marka eşarp kullandık, iki üç ebru çerçevelettik ve yırttık! Biz artık şehirliyiz...
Keşke bu işler bu kadar basit olsaydı... Ama maalesef değil...
Zevkler, para bulununca incelmiyor... Burjuvalaşmak, AKP hükümetinden iki ihale kaparak gerçekleşmiyor...
Maalesef işin bu kısmı da, çok ciddi bir tarihsel süreç gerektiriyor...
Fırlatılan pabuç esprileri
Anne terliği değil bu, öfkeli Iraklının kitle imha pabucu....
Hasan Tahsin’den ilham alarak: Bağdat’ın ortasına "İlk Pabuç Anıtı" dikilsin...
Hamdolsun, pabuç teğet geçti.
Çok güzel hareketler bunlar.
Övün Amerika! Refleksi sağlam bir başkanın var...
Pabuç atışını Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu televizyonda "oynat" nidaları eşliğinde yorumlasınlar.
O gazetecinin Ergenekoncu olma ihtimalini Şamil Tayyar araştırsın...
Hepimiz ayakkabıyız...
Liberaller, "Bush’tan özür diliyoruz" bildirisini ne zaman imzaya açacaklar?