Paylaş
Bu nedenle anlayamıyorlar Instagram yasağının nedenini.
*
Doğrudur.
Instagram, utanç verici bir sansür uygulamıştır.
İşlerine gelmeyen paylaşımlara sansürü bastıkları ortaya çıkmıştır.
Bu tutumlarıyla hiç de özgürlükçü bir mecra olmadıklarını göstermişlerdir.
Hepsi doğru.
*
Ama şöyle bir acı gerçek var:
Apolitik kullanıcılar, maalesef bu utanç verici sansürle ilgilenmiyorlar.
*
Alabildiğine apolitik bir mecrayı, alabildiğine politik bir nedenle yasaklarsanız...
Apolitik kişileri kendinize düşman edersiniz.
*
Instagram’ın egemen dünyası, tam bir apolitik gayya kuyusu.
Politik bir duruşun karşılık görebileceği bir yer değil orası.
İsrail’in çocuk katili oluşuyla pek de ilgilenmeyenlerin toplaştıkları bir yerde Haniye’nin öldürülmesinin kınanmasının bir karşılık bulması çok zor.
*
Ben olsam bu tür apolitik mecralara, politik duyarlılıkları bulaştırmam.
Çünkü bir karşılığı yok. Çünkü bir etkisi yok. Çünkü bir alıcısı yok.
*
Instagram kapandı diye...
Düğününü erteleyenler var, tatil planlarından vazgeçenler var, hayattan tat tuz alamayanlar var.
Göstermek istiyorlar, gösteremeyince yaptıklarından zevk alamıyorlar.
Yasak nedeniyle muhatap olduğunuz kitle bu.
*
Bu kitleye istediğiniz kadar “İyi ama Instagram da çok sansürcü” deyin.
Bir etkisi olabilir mi?
BİR ANLAYIŞ ABİDESİ: ROBLOX
YEREL bir mahkeme, çocuk istismarına neden olacak içerikler barındırdığı gerekçesiyle dijital oyun platformu Roblox’un erişimine engel getirme kararı aldı.
*
Roblox’tan konuyla ilgili yapılan açıklama tam olarak şöyle:
*
“Dün Türkiye’de Roblox’a erişim engeli geldi. Roblox’u en kısa süre içinde tekrar kullanılabilir hâle getirebilmek için ilgili yetkililerle birlikte çalışıyoruz.”
*
Açıklamadaki yüksek anlayış, sizin de dikkatinizi çekti mi?
Yasağa isyan yok. “Haksızlık yapıldı” demek yok. “Çocuk istismarı ne alaka” tepkisi yok.
Peki ne var?
Çözüm için sonsuz bir işbirliği arzusu var.
*
Roblox, içimizdeki Roblox’çulardan çok daha sakin, çok daha anlayışlı, çok daha uzlaşmacı, çok daha çözümcü.
Keşke bizdeki Roblox’çular da Roblox gibi olsa.
KALDIRIP ATTIM KİTABI
BİR polisiye kitap aldım elime.
İskandinav polisiyesi.
*
Kitabın konusu, arka kapakta anlatılıyor:
Bir kadın, Helsinki’deki evinde ölü bulunuyormuş. Sonra başka bir kadının cesedi daha bulunuyormuş. Sonra cinayetlerin bir seri katilin işi olduğu ortaya çıkıyormuş. Sonra travmatik geçmişi olan bir dedektif devreye giriyormuş. Falan filan.
*
“Filmi izlenecek şeyin kitabını mı okuyacağım” diyerek kaldırıp attım kitabı.
*
Biraz daha ileri gidiyorum:
Filmi de izlenmez bunun. Çünkü onlarca film yapıldı bu konuda.
Yeterince izledik. Enteresan bir tarafı kalmadı konunun. Hatta biraz da sıktık, sıkıldık.
ÜÇ GÜNLÜK YURTDIŞI TATİLİNDE NELER OLUR
BİRİNCİ GÜN: İyi ki gelmişiz nidaları. “Gün kaçmasın” diye çırpınmalar. Her yeri göreyim coşkusu. “Yapılacak 10 şey”den ilk beşini hemen yapma çabası. “Aynı yemeği Türkiye’de yeseydik” diye başlayan cümlelerle konuşmalar.
*
İKİNCİ GÜN: Birinci günün yorgunluğuyla dopdolu olma durumu. Tembellik ile aksiyon arzusu arasında gidip gelme kararsızlığı. Seyahat ekibiyle ufak tefek anlaşmazlıkların başlaması. İkili / üçlü gruplaşmalar. “Hiç Türk yok abi” diye sevinmek.
*
ÜÇÜNCÜ GÜN: Biraz durulma. Magnet falan almak için hatıra dükkanlarına dadanmalar. Japon turistler gibi kendini fotoğraf çektirmeye vurmalar. Her görülen şeyin Türkiye’yle kıyaslanması. Karşılaşılan her incelik karşısında “bizde olsa” falan diye hayıflanmalar.
DÜNYAYA ARMAĞAN ETTİĞİMİZ İKİ HAREKET
BİRİNCİ HAREKET
NUSRET’İN SALTBAE’Sİ
BİR ara tüm dünya bizim Nusret’in tuz atma hareketiyle çalkalanıyordu. Resmen fenomen olmuştu Nusret. “Saltbea” diyorlar, ardından da Nusret’in tuzlama hareketini yapıyorlardı.
*
İKİNCİ HAREKET
DİKEÇ’İN COOL TARZI
ŞİMDİ de tüm dünya Yusuf Dikeç’in el cepte nişan almasıyla çalkalanıyor. Resmen fenomen oldu. Kısa bir süre içinde yapmayan kalmayacak o hareketi.
*
Olimpiyatlarda altın madalya alamıyoruz ama dünyaya hareket armağan etme konusunda maşallah altın madalyalarla dopdoluyuz.
PEKER AÇIKALIN ÜZERİNE NOTLAR
DÜN öğleden sonra bir Peker Açıkalın fırtınası esti sosyal medyada. ‘Beyin kanaması geçirdi, konuşma yetisini kaybetti’ diye bir söylenti. Neyse ki eşi yalanladı bu söylentiyi. Yokmuş öyle bir şey.
*
- Bu vesileyle biraz Peker Açıkalın’dan söz edelim: Ne zaman izlesem gülerim Peker Açıkalın’a. Çılgın, deli, psikopat tiplemelerini başarıyla canlandırır. O kadar ki “gerçek hayatta da böyle mi acaba” dedirtir.
*
- Avrupa Yakası’ndaki pijamalı tiplemesini unutamıyorum. Galiba Gaffur’du adı. Arıza bir tiplemeyi canlandırıyordu. Pardon, canlandırmıyordu, yaşıyordu.
*
- Avrupa Yakası’ndan sonra çok ünlü oldu. Ama bir anda da sevimsizleşiverdi. Çıktığı televizyon programlarında zapt edilemiyordu. Lüzumsuzluklar yapıyordu.
*
- Geçimsiz bir tarafı da var galiba. Beklenen çıkışı yapamamasının nedeni de galiba bu. Söylenenlere göre istikrarsızmış, disiplinsizmiş, profesyonel davranmıyormuş.
*
- Uzun zamandan beri ortalıkta görünmüyor Peker Açıkalın. Adının olumsuza çıkmasının rolü büyük galiba bunda. Neyse... Ben en iyisi şöyle bir dilekte bulunayım: Biraz istikrar kazansın ve yeteneğinin hakkını versin.
Paylaş