İler tutar yanı yok

BEN eskiden dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’ndan hiç hazzetmezdim.

Kemalist olduğu için mi? Hayır.
Ulusalcı takıldığı için mi? Hayır.
İrtica karşıtı olduğu için mi? Hayır.
Kemal Alemdaroğlu’ndan hiç hazzetmezdim çünkü...
Resmen despotik biriydi... Akademisyenleri çile çiçeğine döndürürdü... Öğrencilere göz açtırmazdı... Slogan attırmazdı... Üniversiteden öğrenci atmayı milli spor haline getirmişti...

Kemal Alemdaroğlu gitti...
Peki kurtulduk mu?
Ne gezer!
İşte buyurun:
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Mehmet Pakdemirli...
Birkaç Atatürkçü öğrenci, üniversiteyi ziyareti edecek olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı protesto edecek.
Rektör Mehmet Pakdemirli’yi almış bir telaş.
Üniversitede “çıt” çıkmasın, Bülent Arınç üzülmesin, protesto olmasın istiyor.
Bu nedenle gitmiş protestocu öğrencilerin yanına...
“Bir tane bile slogan atamazsınız” diyor. “Dağılmazsanız hepinizi üniversiteden atarım” diyor. “Burası benim üniversitem” diyor. “Cumhuriyeti ben korurum” diyor. “Atatürk size böyle bir görev mi vermiş” diyor.

Peki bütün bu söyledikleriyle, tarzıyla, tavrıyla Mehmet Pakdemirli’nin Kemal Alemdaroğlu’ndan ne farkı var?
İkisi de despot değil mi?
İkisi de tahammülsüz değil mi?
İkisi de “atarım ha” diye tehdit etmiyor mu?
Despot “Kemalist” olunca kötü de, “muhafazakâr” olunca iyi mi?
Ya da şöyle sorayım:
Biz hep despotlardan despot beğenmek zorunda mı kalacağız?

Protestocu öğrencilere gelince...
Onlar da şaşkın...
Rektör’e “Biz görevi Atatürk’ten aldık” diyorlar...
“Bursa Nutku”ndan, “Gençliğe Hitabe”den söz ediyorlar...
“Cumhuriyeti koruyoruz” diyorlar...
Rektör’ün karşısına “Atatürk” gibi, “Cumhuriyet” gibi değerlerle çıkarak meşruiyet elde edeceklerini sanıyorlar.
Meşruiyetin yegâne kaynağının “demokrasi” olduğunu düşünmüyorlar.
Rektör Pakdemirli’ye “Burası demokratik bir ülke... Protestomuzu yaparız, sen de bize karışamazsın” demek yerine, “O kadar da muzır bir iş yapmıyoruz, resmi ideolojiyi savunuyoruz” demeye getiriyorlar.

Kısacası Ahmet Kaya’nın şarkısında dendiği gibi...
Nereden baksan tutarsızlık...
Nereden baksan ahmakça...

Eyvah yılbaşı

“İslam’da yılbaşı kutlamasının hükmü” üzerine yine bin türlü fetva dinleyip ortadan çat diye bölüneceğiz, eyvah!
Cüppeli Ahmet Hoca yine, “Her gece çekirdek çitliyorsan o gece de çitle... Ama her gece çitlemiyorsan o gece de çitleme” diye vaaz verecek, eyvah!
Taksim’de yine geleneksel yılbaşı gecesi tacizi yaşanacak, eyvah!
Yılbaşı gecesini en iyi şekilde geçirme umudunun yarattığı gerginlik nedeniyle yine harap olacağız, eyvah!
Teşvikiye sokaklarındaki kutlamalara katılmak ile Mekke’nin fethi törenlerine katılmak arasında yine sıkışıp kalacağız, eyvah!
Televizyonlarda eğlence programı adı altında her türden şaklabanlığa maruz kalacağız, eyvah!
Eğlence mekânlarında eğlenmekten ziyade “Bakın ne de çok eğleniyoruz” diye hava basan kasıntı tiplerle muhatap olacağız, eyvah!

Olay adam

ARTIK herhangi bir eğlence mekânına gittiğimde kapıdaki görevlilere mutlaka “İçeride Efe Önbilgin var mı?” diye soracağım.
Neden mi?
Çünkü “Deniz Akkaya’nın eski sevgilisi” diye nam yapan bu Efe Önbilgin denilen arkadaş, Kibariye’nin deyişiyle resmen “olay adamsın anacağım” kıvamına gelmiş durumda.
Adamcağız “Hiç bitmeyen bir ergenlik” sorunundan mustarip...
Geceleri “hatırlı” anne baba tarafından karakollardan toplanan haylaz yeni yetmelere benziyor.
İstanbul’daki eğlence mekânlarını lise yatakhanesine çevirmiş durumda.
Gittiği her mekânda...
Kavga çıkıyor, o da olmazsa yangın çıkıyor, o da olmazsa sorun çıkıyor, o da olmazsa gerilim çıkıyor.
Rahmetli dedem bu tipler söz konusu olduğunda “Hafazanallah... Hafazanallah...” derdi.
Ben de aynısını diyorum.

CHP’lilere üç altın öğüt

BİR: Pek de sizin kafadan olmayan biri partinizde önemli bir makama geldiğinde hemen telaşlanmayın. Aklınıza şarap içen AK Partili bakanı getirin.
İKİ: Parti içi sorunlara harcanan enerji, lüzumsuz yere sarf edilmiş bir enerjidir. İsraftır. İsraf da günahtır.
ÜÇ: Bir halkı ikna ettiğinizde nasıl başarı sizin başarınız oluyorsa, bir halkı ikna edemediğinizde de, sorun halkta değil sizde olur.

Galiba hiç bitmeyecek

AK Parti’nin İzmir takıntısı...
Muhafazakâr medyadakilerin bir türlü yatışmayan öfke ve nefreti...
Elif Şafak’ın firar arzusu...
Ferhat Göçer’in düet yapma azmi ve kararlılığı...
Türk seyircisinin diziler karşısında gözyaşı dökme alışkanlığı...
Nişantaşı’nın süse doymaması, hep takıp takıştırması...
İzzet Çapa’nın mekân açılışları...
Canan Arıtman’ın arıza çıkarması...
Başbakan Erdoğan’ın gerginliği...

Göstericileri vurun

ADI lazım değil, “Türkiye’nin en müptezel gazetesi” diyeyim, hemen anlaşılır.
İşte bu gazetede bir yazı çıkmış.
Yazar diyor ki:
“İyisi mi göstericilerin üzerine vurmak, öldürmek gayesiyle ateş açmak... Kaçan gösterici nerede bulunursa zımbalanmalı.”
Bu yazı, şimdi internette dolaşıyor.
Herkes şaşkın, herkes öfkeli...
Bilmeyenler bilsin...
Necip Fazıl var ya Necip Fazıl...
27 Mayıs’tan sonra yazdığı bir yazıda...
Adnan Menderes hükümetinin yaptığı hatalardan söz ederken...
Şöyle demişti:
“Hükümet kuvvetlerine karşı duran, Halk Partisi’nin sevk ve idaresindeki sözde gençlik yığınlarına bir buçuk ölü yerine 150 ölü verdirilseydi, ortada bir hükümet bulunduğu anlaşılır ve hiçbir şey olmazdı.”
Yazarın Tüm Yazıları