Huzur bozmaya övgü

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, “Köşe yazarları ne kadar az yazarsa ülke o kadar huzur bulur” dedi ya...

Önce aklıma bin bir türlü espri geldi:

Haberin Devamı

Mesela...

“Fehmi Abi de az yazacak mı?” dedim.

Mesela...

“Başbakan haftada altı gün köle gibi yazıp çizen bizim gibi emekçilerin acıklı halini nihayet gördü” dedim.

Mesela...

“Bakalım bizim Mustafa, Başbakan’ın sözlerini talimat addedip Star yazarlarının yazı sayısını ikiye düşürecek mi?” dedim...

Mesela...

“Ben haftada iki gün yazsam... Diğer günler fotoğrafımı koysam... Yani ben sussam, gözlerim konuşsa...” türünden zorlama şakalar bile yaptım.


* * *


Ama hayır, hayır...

Aslında her ne kadar mavraya epey açıkmış gibi gözükse de, bu işin şaka kaldırır tarafı kalmadı.

Gerçi ciddi olsak ne diyeceğiz, onu da bilemiyorum.

Ne yani?

Bu saatten sonra “Biz mükemmeliz, her yaptığımız doğrudur... Arıza çıkarmayın kardeşim...” tarzı racon kesmenin demokrasiyle bağdaşır bir yanının olup olmadığını mı tartışacağız?

Haberin Devamı

Ya da...

Bu saatten sonra “Arıza çıkaranlar olmazsa aksayan yönleri kim seslendirecek? ‘Evet’ diyenler korosuyla nereye kadar gidilebilir ki...” diye akıllı uslu itirazlarda mı bulunacağız?


* * *


Belki de en iyisi Başbakan’ı kendi geçmişiyle yüzleştirip şöyle seslenmek:

Sayın Başbakan... Köşe yazarları çok itiraz ederek, arıza çıkararak, iktidara kafa tutarak falan ülkenin huzurunu bozuyorsa sen iktidarda değilken, o dönemin iktidarlarına neden itiraz ediyordun?

“İktidara itiraz etmek” ile “ülkenin huzuru” arasında doğrudan ilişki var ise...

Sen de geçmişte az huzur bozmadın o zaman...

Mesela...

Din ve vicdan özgürlüğü konusundaki eksiklere dikkat çektin... Özal’a itiraz ettin... Ecevit’e demediğini bırakmadın... Hep sizinkilere haksızlık yapıldığını söyledin. Konuştun, bağırdın, çağırdın...

Kimse de sana “Sen biraz az konuş bakayım, ülkenin huzurunu bozuyorsun” demedi...

Bak fena mı oldu? Sen söylenerek, itiraz ederek, kafa tutarak, yani huzur bozarak Başbakan oldun...

Bırak istersen şimdi de başkaları biraz huzur bozsun...

 

Bu şiir İsviçre’ye gitsin

 

Haberin Devamı

İSVİÇRE’de yapılan bir referandumda “Minarelere yasak” getirildi ya...

“Kolpacı romantik radyo spikeri” edasıyla İsviçre’ye şu şiiri gönderiyorum:

“Minareler süngü / Kubbeler miğfer / Camiler kışlamız / Müminler asker...”

 

Neşeli Hayat’ın karnesi

 

YILMAZ ERDOĞAN: Gerçek sanatçılar bir tipe, bir hikayeye, bir şiveye, bir duyarlılığa takılıp kalmaz... Yılmaz, bunu kanıtladı bu filmde...


HİKAYE:
İyi anlatılmış bir hikayeye canlar kurban! Ama bu çok iyi anlatılmış bir hikaye...


SAMİMİYET:
Hani “Samimiyetiyle dövüyor” diye bir şey vardır ya... İşte bu filmde o var.


İDEOLOJİ:
Çoktandır unutmuştuk sınıf çatışmasını... Vallaha iyi geldi...


OYUNCULUK:
Hepsi ama hepsi rollerinin hakkını vermiş, helal olsun...

Haberin Devamı


CEZMİ BASKIN:
Demek ki çok az görünerek de bir filme damga vurulabiliyormuş... Aşk olsun yani Cezmi Usta...


ÇAĞRIŞIM:
Çöpçüler Kralı’ndaki sert kardeşlerden sonra en iyi sert kardeşler bu filmde...


SELAMÜNALEYKÜM:
Bir Noel Baba’nın diğer Noel Babalara “Selamünaleyküm” demesinin yol açtığı mizaha şapka çıkarıyorum...


MİZAH:
Hadi iddialı bir saptama yapayım: Bu benim en çok güldüğüm Yılmaz Erdoğan filmi oldu...


HİLESİZ:
Cem Yılmaz yok, atraksiyon yok, artistik yok, öyle millete gına getiren bir promosyon çalışması yok... Hilesiz hurdasız bir Yılmaz Erdoğan filmi...


ANA TEMA:
Bazı hayatların en önemli unsuru olan yoksulluk, abartılmadan, sömürülmeden, acındırmadan ne de güzel anlatılmış...

Haberin Devamı


BÜŞRA PEKİN:
Bu ne yaman bir oyunculuktur yahu... Varoştaki sahici kadından bile daha sahici...


CUMA NAMAZI:
Geleneksel İslam’da “cumaya gitmek” diye bir şey vardır... Ne de güzel yakalamışlar bunu...


KIYASLAMA:
Bu Yılmaz Erdoğan’ın en iyi filmi değil. En iyi filmlerinden biri...

 

Kuşaklar çatışıyor

 

* Biz eskiden “dergi çıkarma” projeleri yapardık, şimdiki gençler “internet sitesi” projesi yapıyorlar...


*
Biz eskiden bırakın kısa film çekmeyi sinema eleştirmenliğini bile uzak ihtimal olarak görürdük, şimdiki gençlerin cebinde en az 15 film projesi var.


*
Biz eskiden sırt çantalı, pipolu, entel yazar olmaya özenirdik... Şimdiki gençler köşe yazarı olmak istiyor.

Haberin Devamı


*
Biz eskiden tirajdan, reytingden, popülariteden, popüler kültürden nefret ederdik... Şimdiki gençler hiç vakit kaybetmek istemiyor.


*
Biz eskiden kendimize hemen bir üstat, bir abi, bir şeyh bulmak isterdik... Şimdiki gençler hemen üstat oluyor.


*
Biz eskiden ne kadar uzun, ne kadar karmaşık yazar ve ne kadar lügat paralarsak o kadar iyi derdik... Şimdiki gençler “kısa mesaj” gençleri...
 

Yazarın Tüm Yazıları