Hödüklüğün yol açtığı bir mahcubiyet tokadı

Oynatalım Uğurcuğum Oscar’ın tokat görüntülerini.

Haberin Devamı

Ne görüyoruz? Şunları:

*

Komedyenimiz Chris Bey, oyuncu Will Bey’in eşiyle ilgili densiz bir şaka yapıyor. Herkes gülüyor bu densiz şakaya.

Aaaaa! O da ne?

Bizim Will Bey de gülüyor. Hem de gevrek gevrek.

Hödüklüğün yol açtığı bir mahcubiyet tokadı

Gülmeyen tek kişi var:

Will Bey’in eşi Jada Hanım.

Çok bozulmuş ve buz kesmiş gibi bir şekilde duruyor.

*

Görüntülerin ekrana yansımayan kısmında muhtemelen şöyle bir şey olmuştur:

*

Jada Hanım, bizim Will Bey’e...

“Adam senin karının sağlığından kaynaklanan bir sorunla dalga geçiyor. Sen de keh keh gülüyorsun. Sen nasıl adamsın a be hödük?” demiştir.

*

Yaptığı hödüklüğün ancak bu uyarıyla farkına varabilen Will Bey’in, o dakikadan sonra durumu toparlamak için büyük ama çok büyük bir şey yapması gerekiyordu.

Haberin Devamı

Yüzünü buruşturması, bağırması, olay yerini terk etmesi kurtarmazdı.

*

Yani demem o ki...

Will Bey...

- Eğer hödüklük yapmasaydı.

- Eğer karısıyla ilgili yapılan densiz şakaya gevrek gevrek gülmeseydi.

- Eğer o anda memnuniyetsizliğini gösteren bir yüz ifadesi takınarak eşiyle dayanışmayı becerseydi.

Yani kısacası hödüklük yapmasaydı.

Hödüklüğün yol açtığı bir mahcubiyet tokadı

Kalkıp tokat atmasına gerek kalmayacaktı.

TOKAT NOTLARI


- Herkes yerli ve milli en meşhur tokat olayı olan “Ne dedin sen? Çat!” vakasını hatırladı. Bana göre ise... Küresel tokadın yanında biraz fazla lokal kaçıyor o vaka. O kadar ki... Küresel piyasaya, “Bakın bizde de 90’lı yıllarda böyle bir vaka olmuştu” diye bu olayı sürsek... Dönüp bakan olmaz. Yani Edirne’den öte pek işe yaramaz “Ne dedin sen? Çat!” olayı.

Hödüklüğün yol açtığı bir mahcubiyet tokadı

*

- Milletçe çok çabuk taraf oluyoruz. Bunu bir kez daha anladım. Daha tokadın izi Chris’in yanağında dururken bölünerek tartışmaya başladık: “Şiddet kabul edilemez ama şaka da çok densizdi” diyenler... “Senin bacına, eşine böyle şaka yapsalar durur muydun?” diyenler... “Will de resmen apaçi çıktı” diyenler...

*

- Bir de “Kurgu bu kurgu” diye tutturan külyutmazlarımız var. Tek kaşlarını kaldırıp “Biz yemeyiz bu numaraları” edası takınıyorlar. Sonuçta şu oluyor: Olayın gerçekliğine anında inanan hepimiz, bir anda aptallar sınıfının bireyleri olurken... Bu külyutmaz baylarımız ve bayanlarımız, hepimizden zeki olmanın kıvancıyla başlıyorlar Nutella kaşıklamaya.

*

Haberin Devamı

- Espri de espri olsa bari... Komik desen komik değil. Sakil mi sakil bir espri. En küçük bir zekâ yok espride. Tipik Amerikan kabalığı.

*

- Bu arada “Kardeşim, kadın korunmaya muhtaç değildir. Kadının dili yok mu? Niye onun adına kocası racon kesiyor ki?” diyen sayısı ne kadar da az. Farkında mıyız?

MANDA YOĞURDUYLA MUHALEFET YAPILMAZ

TÜRKİYE Cumhuriyeti topraklarında yaşayan herkes şunu bilir:

Hödüklüğün yol açtığı bir mahcubiyet tokadı

Üç kaşık manda yoğurdu... Bir çay kaşığı bal... İki üç hurma... Azıcık da yulaf ezmesi...

Sadece para babalarının erişebileceği türden gıdalar değildir.

*

Manda yoğurdu, yulaf ezmesi falan... “Ben her akşam azıcık rahatlamak için iki kadeh Hibiki yuvarlıyorum” diyen adamın yaptığı masrafın yanında devede kulak kalır.

*

Haberin Devamı

Yapmayın, etmeyin. Muhalefet yapılacak konularda muhalefet yapın. Muhalefet yapılmayacak konularda muhalefet yapmayın.

*

Ya da siz bilirsiniz. Hangi konuda muhalefet yapıp yapmayacağınıza siz karar verin. Ama sonra “Vatandaş bizim samimiyetimize inanmıyor” diye ağlaşmayın.

AKŞAM’DA YAYINLANAN ÇOK ÖNEMLİ RÖPORTAJ

AKŞAM gazetesinden Şenay Büyükköşdere, muhteşem bir gazetecilik başarısına imza atarak... 1915 Çanakkale Köprüsü’nü inşa eden konsorsiyumun ortaklarından Başar Arıoğlu ile konuşmuş.

Hödüklüğün yol açtığı bir mahcubiyet tokadı

*

Başar Arıoğlu, CHP’li Ersin Arıoğlu’nun oğlu. Ersin Bey, 2002 yılında CHP’den milletvekiliydi. Sonra siyaseti bırakıp işlerinin başına geçti. Şimdi oğluyla birlikte büyük projelerin ihalelerine katılıyor.

*

Haberin Devamı

Gelelim Şenay’ın Akşam’daki röportajına...

*

Bize hep ne söyleniyordu?

Şu söyleniyordu: Büyük ihaleler, hep aynı kişilere veriliyor. İhale falan hikâye...

Oysa Başar Arıoğlu, bambaşka şeyler söylüyor.

Diyor ki:

*

“Çanakkale için dünya çapında bir ihale yapıldı. Dört tane çok ciddi teklif geldi. Mesela Japon firma, çok istekliydi ve rekabetçi bir teklif verdi. Diğer teklifler de çok ciddiydi. Tekliflerden en ucuzu seçildi. Burada sorun ne?”

*

Başar Arıoğlu, bunları söyledikten sonra ekliyor:

“En ucuz teklifi verene vermeyebilirlerdi. İzmir’de öyle oldu mesela.”

*

Şenay soruyor:

“İzmir’de ne oldu?”

*

Başar Arıoğlu’nun yanıtı:

*

“3-4 ay önce yapılan metro ihalesine Nurol ve biz, en düşük fiyatı verdik. Buna rağmen ihaleden atıldık. 500 milyon lira farkla ihale ikinciye verildi. Diyorlar ki bizim için, ‘Bunlar işi bilmiyor’. Nurol Osmangazi’yi, Marmaray’ı yapmış. Biz Avrasya’yı, Çanakkale’yi yapmışız. Bizim için ‘Yanlış fiyat vermişler, işi yapamazlar’ diyorlar. Kendi favorisine verecek ya. O zaman ihale yapma, bizi niye uğraştırıyorsun?”

*

Haberin Devamı

Başar Arıoğlu’nun bu iddiası, pek de yenilir yutulur bir iddia değil. İlgilileri buna bir yanıt vermeliler.

Yazarın Tüm Yazıları