Hiçbir yere sığamamak

Hüseyin Yayman, Türkiye’nin tanıdığı bir isimdir.

Haberin Devamı

Çünkü bir dönem akademisyen kimliğiyle televizyonlardaki tartışma programlarına konuk olurdu. Hükümet yanlısıydı. Kibarlığıyla, centilmenliğiyle, üslubunun temizliğiyle dikkat çekerdi.

*

Sonra AK Parti’den milletvekili seçildi Hüseyin Yayman.

Teori peşinde koşmayı bıraktı, pratiğe yöneldi. Aktif siyaseti seçti, özellikle de yerel siyasete odaklandı. Hatay Milletvekili olarak kendisini tamamen Hatay’a adadı.

*

Hatay’ı yükseltmeyi, Hatay’ı güzelleştirmeyi, Hatay’ı tanıtmayı bir numaralı hedefi haline getirdi. Tanığıyım: Özellikle Hatay’ın çok kimlikli yapısının korunması konusunda titizleniyordu.

*

Deprem, Hüseyin Yayman açısından iki büyük felaket getirdi:

*

- BİR: Bir süredir emek verdiği güzelim Hatay, gözlerinin önünde yıkıldı.

*

- İKİ: İkisi kardeşi olmak üzere ailesinden 11 kişi enkaz altında hayatını kaybetti.

*

Haberin Devamı

Hürriyet’ten Ece Çelik’e konuşmuş Hüseyin Yayman. Dünkü gazetede okudum.

Öyle etkileyici anlatmış ki yaşadığı büyük acıyı... “Hiçbir yere sığamıyorum” demiş.

*

Büyük kayıplar, büyük acılar yaşandığında hissedilen işte tam da budur:

Hiçbir yere sığamamak.

*

Hüseyin Yayman’a kulak verelim:

*

“Biz 9 kardeşiz. 2’si gitti. En yakınlarımdan 11 insanımı kaybettim. Allah kimseye yaşatmasın. Bizim binadan bir ağabeyim ve bir ablam vefat etti. Bir ablam ve bir ağabeyim sağ kurtarıldı.”

*

Hüseyin Yayman, yaşadığı dayanılmaz acıyla baş etmenin yolunu bulduğunu da söylemiş.

Şöyle baş ediyormuş:

*

“Tek başıma kaldığım zaman çok kötü oluyorum. Ama birilerinin yardımına koştuğum zaman acıyı unutuyorum. Tüm gün depremzedelerin ihtiyaçları için koşturuyorum. Bu benim terapi yöntemim oldu. Herkese yardım ettim, ablama edemedim. Kardeş acısı çok zor.”

*

Devasa bir acı. Bunu karşılayacak kelime bulamaz insan. Bu yüzden Hüseyin Yayman’ı aramaya elim gitmedi. Ne desem hafif kalacaktı. Ama buradan kendisine seslenme cesaretini buldum:

*

Tüm Türkiye’nin sizin acılarınızın ortağı olduğunu hiç unutma Hüseyin Yayman. Sizin. Yani tüm depremzede kardeşlerinin.

 Hiçbir yere sığamamak

Haberin Devamı

İMAM DEĞİLMİŞ O ADAM

BİR video geçtiğimiz günlerin gündemindeydi. Şöyle bir video:

*

Cami gibi bir yer. Vaaz veren bir hoca. Hoca açmış ağzını, yummuş gözünü. Haluk Levent’e, Oğuzhan Uğur’a saydırıyor.

*

Bu video çok dolaştı. Herkes bir şey söyledi. Ben de ‘İmamlar Ne Yapmalı’ diye bir yazı yazdım. “Nefret ettirmemeli, sevdirmeli. Uzaklaştırmamalı, yakınlaştırmalı” türü ilkeleri hatırlatan bir yazı.

*

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş, dün bir mesaj attı bana. Mesajda şunlar yazıyordu:

*

“Merhaba Ahmet Hakan Bey. Bugünkü yazınız için teşekkür ediyorum. Tüm imamlarımıza her zaman tavsiye ettiğim hatta talimat verdiğim çok önemli ilkeler. Birkaç gün önce Haluk Levent ile ilgili konuşma yapan kişi bir imam değil, İstanbul’daki bir organize sanayide çalışan bir fabrika işçisi. En kalbi selam ve muhabbetlerimle. Allah’a emanet olunuz. Ali Erbaş.”

*

Haberin Devamı

Ben de Ali Erbaş’a bir mesajla şu soruyu sordum:

*

“Bir fabrika işçisi, nasıl olur da camide vaaz verir?”

*

Ali Erbaş’ın buna yanıtı şu oldu:

*

“Araştırdık Ahmet Bey. Burası ne cami ne de mescit. Fabrikada işçilerin namaz kılması için hazırlanan bir mekân imiş. Beylikdüzü’nde bir OSB olduğunu saptadık. Burası özel mülk sayılıyor. Bizim Diyanet olarak müdahale yetkimiz yok maalesef.”

Hiçbir yere sığamamak

 

İSTANBUL’A DEPREM GELİYOR DENDİKÇE

JEOLOGLAR, “İstanbul’a deprem geliyor. Eli kulağında. 30 saniyede de gelebilir 30 yılda da gelebilir” dedikçe...

Şöyle şeyler oluyor:

*

- Büyük şehirleri terk edip Ege’de bir kıyı kasabasına yerleşme planları havalarda uçuşuyor. Ankara’ya yerleşmeyi düşünenler bile var.

*

Haberin Devamı

- Tıpkı 99 depreminde olduğu gibi “Binam sağlam mı?” endişesi kapladı her tarafı. Binasını kontrol ettirmek için yol yordam arayanlarla dolu etraf.

*

- Bazıları bir “deprem çantası” oluşturmuş. İçinde düdükten protein tozuna kadar her şeyin yer aldığı bir çanta. Bu çantayla uyuyanlar var.

*

- Evinin içinde “yaşam üçgeni” ya da “yaşam dörtgeni” oluşturmak için çabalayanlar var. Gün boyu YouTube videoları izliyorlar bu konuda.

*

- ‘Panik Odası’ filmindeki gibi çelikten bir oda yaptırıp orada uyumak isteyenler bile var. “Etme, eyleme” falan diyorum ama laf dinletemiyorum.

*

BİR HATIRLATMA: Bunların benzerleri, 99 depreminde de yaşanmıştı. Üç beş ay sonra ise unutulup gitmişti tüm bu planlar ve tüm bu önlemler.

Haberin Devamı

Hiçbir yere sığamamak

 

ŞİRRETLİK KAYBEDECEK

- Doğrusunu öğrendiği halde bile bile yalanı sürdürenler...

- Halkın derin metanetinden nefret edip alay edenler...

- Yardımlaşma, dayanışma arzusunu kırmaya çalışanlar...

- Depremi siyasi emellerinin gerçekleşme umudu olarak görenler...

- Sosyal medyada sürekli bir azgınlık içinde olanlar...

Kaybedecekler.

*

Yani şirretlik kaybedecek.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları