Paylaş
Ben ciddiye alınacak biri değilmişim... Dönekmişim... Acınacak herifin tekiymişim... Dikkat çekmeye çalışıyormuşum... Muhatap bile alınmamalıymışım... Geçmişime sövüyormuşum...
Falan filan...
Tamam, kardeşim...
Eğer sizi rahatlatacaksa söylediklerinizin hepsini kabul ediyorum...
* * *
Ama şöyle bir şey var:
Benim “berbat herifin teki” olarak nitelendirilmem, söylediklerimin doğru olmadığı anlamına gelir mi?
Ne yani?
12 Eylül’de solcular ve sağcılar zindanlarda işkenceden geçirilirken, bu memleketin İslamcıları “Kahrolsun halkın katili faşist cunta” diye eylem koydu da benim mi haberim olmadı?
12 Eylül’de Kenan Evren’in kollarına sığınıp “Yaşasın! Paşa’dan iki imam hatip daha koparttık” diye övünen İslami şahsiyetler çıkmadı mı bu memlekette?
28 Şubat’ta “Cuntaya hayır” diye gösteri yaptınız mı kardeşim?
Hapislerde çürüdünüz mü? İşkenceden geçtiniz mi? Hayatınız karardı mı?
Kaçınız sürgün yedi? Kaçınız bedel ödedi?
Bugün çıkmış, “Cuntaya hayır! Darbeciler yargılansın” diye gösteri patlatıyorsunuz...
Sırtınıza polis copu yemeyeceğinizden gayet emin olarak... Ne polis copu yahu! Polisten “aferin” alacağınızı bilerek...
Bugün “Cuntaya hayır/Darbeciler yargılansın” demek kolay...
Çünkü...
Amerika da böyle diyor, Tayyip Erdoğan da böyle diyor, hükümet de böyle diyor, polis teşkilatı da böyle diyor, yargı da böyle diyor, YÖK de böyle diyor, Çankaya da böyle diyor, Hikmet Çetinkaya da böyle diyor...
Madem kendinize “sivil toplum örgütü” diyorsunuz...
Madem delikanlısınız...
Sıkıysa...
“Ey Başbakan! Sana karşı darbe planlayan İlker Başbuğ’u neden görevden almıyorsun...” diye eylem koysanıza...
“Kendisini haklamak isteyen cuntayı çökertemeyen AKP” diye pankart assanıza...
* * *
Hadi hepsini geçeyim... Hepsini ama hepsini...
Yaptığınız eylemin gözümde zerre miskal değeri olmamasının bir nedeni de ne biliyor musunuz?
Metin Göktepe’yi katleden polisleri...
Manisa’da gençlere işkence yapan polisleri...
Karanlık katil Mehmet Ali Ağca’yı...
Alenen arkalamış ve desteklemiş olan, sağcı ve faşist kafalı “Vakitçiler” ile işbirliği yaparak...
İstediğiniz kadar “Cuntaya hayır! Darbeciler yargılansın” diye feryat edin...
Bende en küçük bir saygı bile uyandıramazsınız...
Daral geldi
TURGUT /ROJİN - Hülya Avşar, son noktayı en şahane bir şekilde koymuş... “Esas ben Serdar Turgut’u dağa kaldırırım” demiş... Keşke Rojin de ağlak bir mağdure olmak yerine, “Serdar Turgut’u dağa kaldırmaya bile tenezzül etmem” falan diyerek lafını budaktan sakınmasaydı... İş bu kadar uzamazdı...
ERCAN SAATÇİ OLAYI - Önce “mahrem alan”da edilmiş bir lafı, sanki canlı yayında söylenmiş gibi yansıttılar... Ardından da “eldeki malzeme”yi haset, kıskançlık, yok etme, ortadan kaldırma, köşeye sıkıştırma amacıyla kullandılar... Bence artık yeter... Bundan sonrası “nefret suçu”na girer...
ÖZGE UZUN - “Uzun bacak” ya da “güzel bacak” üzerinden haddinden fazla gitti... Haddinden fazla prim yaptı... Şimdi de kalkmış, “Ben aslında bacaklarımdan söz edilmesine çok ulvi bir nedenden dolayı izin verdim” geyiği yapıyor... Yapabiliyor... Tabii yerseniz...
Nihayet Ümit Besen
PlanImIzI uygulamaya soktuk: Bir grup Ümit Besen hayranı olarak, Yenikapı Sahili’nde “Yeni Mercan” isimli restorana gittik...
Anadolu şehirlerindeki düğün salonlarını andıran restoranın kendine özgü raconları var. Müdavimler racona vâkıf.
İzmir uçağının geç kalkması nedeniyle gecenin çok geç bir saatinde havaalanından koşturarak geldi Ümit Besen... En büyük tezahürat bizim masadan yükseldi. Ümit Besen’i bile şaşırtan bir ilgi...
Ve hemen şarkılar başladı.
“Islak Mendil”... Gittik işte siyah beyaz yıllara... “Çakıl Taşları”... Gittik işte o bezgin Ege kasabasına... “Okul Yolunda”... Gittik işte o umutsuz ve çaresiz lise yıllarına...
Ve Ümit Besen’den harika bir sürpriz:
Sırf bizim için tam üç kez seslendiriyor “Nikâh Masası”nı...
Hareketli şarkılarda piste fırlama konusunda herkes acayip atak... Naz yok, eda yok, kibir yok...
Ümit Besen’de de bunlardan hiçbiri yok...
Mütevazı, kafa dengi, sahici, hakiki, yapaylığa zerre kadar prim vermeyen bir sanatçı o...
Demek ki boşuna sevmemişiz...
Paylaş