Paylaş
ŞÖYLE bir düşünelim: Shakira’nın yaptığını bizimkiler yapsaydı ne olurdu?
*
Mesela... Söz konusu Shakira olunca “Helal olsun sana be Shakira” çekenlerin tümü... “Sen benim dengim misin be” diye şarkı yapan Seda Sayan olsaydı dudak kıvırmaz mıydı?
*
Mesela... Söz konusu Shakira olunca “Lafı nasıl da koymuş” diye kendilerinden geçenlerin tümü... Bizim İrem Derici’miz, tartışmalı ayrılığının hemen sonrasında “Ben BMW’yim, sen Hacı Murat” diye şarkı yapsa “Ay ne kadar da varoş” falan diye laf saydırmazlar mıydı?
*
Tam olarak olay şudur:
*
Hadise yapınca auww! Shakira yapınca alkış!
*
Milli ve yerli varoşluk söz konusu olunca küçümseme ve aşağılamaya doyamayanlar, küresel bir varoşluk karşısında ceketlerini ilikliyorlar.
*
Ben işte tam da bu yüzden Sedacıyım, İremciyim, Hadiseciyim.
MORALLER BOZULUYOR
- Altılı Masa’da gerilim sürdükçe...
- Ahmet Davutoğlu ağzını açtıkça...
- Kılıçdaroğlu her tarafı idare etmeye çalıştıkça...
- Uzun, upuzun toplantılardan pek bir şey çıkmadıkça...
- CHP ile İYİ Parti arasında tansiyon yükseldikçe...
- Masadakiler arasındaki uyumsuzluk arttıkça...
- “Eşgüdüm Konseyi” türü laflar piyasaya sürüldükçe...
- Babacan, Bayraktar’ı hedef aldıkça...
- Herkes kendi parti çıkarını gözettikçe...
- HDP’den yan çizen açıklamalar geldikçe...
- “Yedi kişi beraber yöneteceğiz” dendikçe...
“Bu sefer işi bitiriyoruz” diye umutlanan muhalif kesimlerde moraller bozuldukça bozuluyor.
JÜBİLEDEKİ CHP ELİTLERİ
MÜJDAT Gezen’i çok severim. Son zamanlarda gündelik politikaya aşırı angaje olması bile bu sevgimde zerre kadar azalmaya yol açmadı. Son dönemlerde “sanatçı yetiştiren fabrika” işlevi üstlenmesi ise en takdir ettiğim yönü.
*
Sanatında 70 yılı devirmiş Müjdat Gezen. Cemal Reşit Rey’de büyük bir tören düzenlendi kendisi için.
Gidenlerden işittim: Çok duygulu, çok coşkulu, çok şahane geçmiş tören. Herkes oradaymış. Özellikle CHP elitleri büyük ilgi göstermiş törene.
*
Enteresan bir izlenim: Salona Kemal Kılıçdaroğlu girdiğinde herkes ayağa kalkmış ve alkış kıyamet. “Helal olsun sana” türü haykırışlar falan.
*
Buradan ne çıkar? Tek bir parametreyle tabii ki karar verilmez ama CHP elitlerinin Kemal Bey’i inceden benimsemeye başladığı anlamı çıkar.
YARIN AKŞAM YEMEK?
İSKOÇYALI biliminsanlarının, 798 kadın ve 798 erkek üzerinde yaptıkları bilimsel bir araştırmanın sonucunu açıklıyorum:
*
Araştırmaya katılan erkekler, hiçbir kötü niyet taşımadan ve konuyu en kısa şekilde ifade etmek amacıyla, araştırmaya katılan kadınlara, sadece “Yarın akşam yemek?” diye mesaj attıklarında...
Bunun kadınlar üzerindeki etkisi süper olumsuz olmuş ve kadınlar içlerinden şöyle şeyler mırıldanmışlar:
*
Ne kaba bir mesaj / Önce bir selam versene birader / Uygarlıktan hiç mi nasibini almamış bu / Bu erkekler incelemeyecek, hiç umut yok / Nezaket falan kayboldu gitti / Bunların alayına zorla romantik film izleteceksin.
SADAT SAÇMALIĞI
SİYASETTE eften püften bir mesele, bazen nasıl da gereksiz büyütülüyor.
Bunun sayısız örneğini gördük şu ana kadar.
*
En son örnek şu:
Kemal Kılıçdaroğlu, Uğur Dündar’ın sorularını yanıtlarken...
Televizyon kanalında SADAT’ın altyazılı bir reklamı yayınlanmış.
Toplam beş saniye.
*
SADAT’ın yaptığı gereksiz, lüzumsuz, çocukça bir gol atma çabası.
Gülünüp geçilecek, zerre kadar dikkate alınmayacak, asla büyütülmeyecek bir saçmalık.
*
Ama ne oldu?
Siyaset bunu elbirliğiyle büyüttükçe büyüttü.
Kemal Kılıçdaroğlu bile üstünde hiç de iyi durmayan bir üslupla “Aklınızı alırım, aklınızı” falan türü tepkiler gösterdi.
*
Sonuçta koskoca programda Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin hepsi güme gitti.
Geriye sadece SADAT’ın beş saniyelik saçmalığı kaldı.
*
Sosyal medyada anlık dalgalanmaların koskoca siyaset adamlarını bir anda etkisi altına almasının doğurduğu bir sonuçtur bu.
Kaç defa “Yapmayın, etmeyin. Dikkate almayın şu tuhaf mecraları. Mübalağacı tiplerin gazına gelmeyin” dedik ama dinletemedik.
ÜÇ YENİ FİLM ÜÇ YAKLAŞIM
YILBAŞI GECESİ: Gülse Birsel’in televizyon dizilerinin bile gerisinde kaldı bu film. Bu kadar şişirilmeye karşın gişede çökerdi. O derece yani. Oysa en başında nasıl da umut veriyordu. Oysa ilk 10 dakikasını nasıl da desteklemiştik. Sonra? Sonrası buram buram yavanlık. Yazık yazık.
RECEP İVEDİK 7: Didaktikliğe kaydıkça, araya politik mesaj sıkıştırma kaygısına kapıldıkça, propagandaya dönüştükçe... Herkes esnemeye başlamış. Oysa Şahan, azıcık salsaymış kendini eski filmlerdeki tat yakalanacaktı belki de. Zorlamayacaksın azizim, zorlamayacaksın. Organik akışı ve temayı bozmayacaksın.
BURSA BÜLBÜLÜ: Bu üç film içinde en dürüstü bu film. 80’lere gittik valla. “I love you / I love you” adlı anlamsız şarkıyı dinlemek içimizi ısıttı. “Zeki/Metin” oyunlarını hatırlamak iyi geldi. Tamam, bir başyapıt değildi ama yine de şefkatle yaklaşmamızı gerektirecek bir dürüstlüğü vardı filmin.
EN BÜYÜK TRAJEDİ
BENİM şu hayatta artık hiç dayanamadığım trajediler şunlardır:
*
Hayatını sıcak bir yuvada, el bebek gül bebek geçiren bir kediciğin, bir anda sokağa bırakılması... O hayat acemisi kediciğin soğuk bir gecede, acımasız bir sokağın ortasında bir başına kalması... Ne yapacağını bilememesi...
İzlemeye, düşünmeye bile dayanamıyorum.
*
Kaybolmuş bir köpeğin sağa sola büyük umutlarla atılışı... Umudunu yitirdiği anda ağlar gibi inlemeye başlaması... Uğursuz gecelere mahkûm oluşu... Sahiplerinin kokularının peşinden gitmeye çalışması... Özlemden çıldırması...
İzlemeye, düşünmeye bile dayanamıyorum.
Paylaş