*  Radikal’in bulmacasını çözmeye çalışıyorum. Sorulardan biri şiir..." />*  Radikal’in bulmacasını çözmeye çalışıyorum. Sorulardan biri şiir..." />

Günlerin getirdiği

Haberin Devamı

PERŞEMBE:

*  Radikal’in bulmacasını çözmeye çalışıyorum. Sorulardan biri şiir gibi: “Beraberinde yağmur getirmeyen güçlü fırtına...” 6 harfli... Bulamıyorum yanıtı...

*  Madrabaz bir Vakit okuru telefonda beni işletmeye çalışıyor... Yemiyorum.

*  İşte bir Mehmet Barlas makalesi daha bitirdim... Kafamdaki soru şu: Mehmet Barlas gün geçtikçe neden böyle acımtırak oldu?

*  Tuğçe yazdı, bize “çeteci” diyorlarmış... O zaman sloganımızı patlatalım: “Bize derler çeteci/Yakarız konakları...”

*  Sezai Karakoç için 110 dakikalık bir belgesel çekilmiş... Çok da iyi yapılmış... Ama belgesele onay veren Sezai Bey, kameranın karşısına geçip konuşma yapmayı kabul etmemiş... Huysuzdur Sezai Karakoç ama bunu kendisine yakıştırmasını bilir...

Haberin Devamı

*  Sezai Karakoç susuyor... Sussun bence... “Konuşan bir İsmet Özel”i gördükten sonra “Konuşmayan bir Sezai Karakoç”un değerini daha iyi anlıyoruz.

CUMA:

*  Twitter’da “Cumaya gittim döneceğim” diye yazdım.

*  Mustafa Sarıgül’ün başlattığı yeni hareketin önemli ismi Bülent Tanla ile buluştum Hilton Oteli’nde... Sarıgül, İzmir’de düzenleyeceği miting için akşam saat 23.00’te uçağa atlayıp İzmir’e gidiyor, gece taksicileri ziyaret ettikten ve miting için hazırlıkları yerinde denetledikten sonra sabaha karşı İstanbul’a dönüyormuş... Sarıgül’ün enerjisi, Bülent Tanla’yı büyülemiş...

*  Nilgün Belgün ile Ali Poyrazoğlu’nun oynadıkları “İyi Günde Kötü Günde” adlı oyununu seyrettim... Bir Fransız oyununu nasıl da yerlileştirip bizden hale getirmişler... Genç ve modern bir oyun ve bugünün mizahı... Şu kadarını söyleyeyim: En az Cem Yılmaz gösterisinde, Yılmaz Erdoğan oyununda güldüğüm kadar güldüm... Hem Ali, hem de Nilgün döktürüyor... Seyirci kalitesi de etkileyici... Dopdolu salonda zekice yapılmış esprilerin anında karşılık bulması seyir zevkini daha da artıyor... İyi ki Nilgün’le yakın dost olmuşum da sayesinde böyle bir oyunu izleme fırsatı bulabildim...

CUMARTESİ:

*  “Takiye” diye bir film çekmişler... Almanya’da İslami holdinglere para kaptıranların dramı anlatılıyormuş... Filmden fotoğraflar gördüm... Fahriye Evcen türbana girmiş... Ama beni asıl etkileyen Ali Sürmeli’nin “Tipik Milli Görüşçü Hacı Amca” tiplemesi oldu... Merakla bekliyorum bu filmi...

Haberin Devamı

*  Nil Karaibrahimgil’e ısınıyorum galiba... Bugün bir şarkısını sinirlenmeden dinledim.

*  Özdemir İnce’yi gördüğüm ilk yerde hafız ve din adamı Amir Ateş Hoca’nın bestelediği “Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın...” şarkısını dinleteceğim... “İslam ve sanat” konusunda iki saat konuşmaktan daha etkili olacağına eminim.

 

AKP sayesinde neleri öğrendik

 

*  “Öfke”nin tıpkı “Birinci Yeni”, “İkinci Yeni” gibi sanat akımlarından biri haline gelebileceğini...

*  TÜSİAD’ın bir tür Mazlum-Der havası yayabileceğini... TÜSİAD’a başkan olmanın, ateşten gömleği giymekle eşdeğer olabileceğini...

*  “Cennet anaların ayakları altındadır” anlayışından “Ananı da al git” anlayışına savrulmanın gayet kolay olduğunu...

Haberin Devamı

*  Biber gazı kullanımında artış olabileceğini...

*  İç politikadaki sıkışmanın İsrail’e çakarak aşılabileceğini...

*  Uçakların kalktığı yerde develerin kurban edilebileceğini...

*  “Söz ağızdan bir kere çıkar” şeklindeki kahvehane raconunun, diplomasi kuralı haline gelebileceğini...

*  “Domuz pişmemiş tava” türünden hassasiyetlerin olabileceğini...

*  Satış işlemlerinde “Babalar gibi” şeklinde yeni bir teknik geliştirilebileceğini...

*  İktidarın muhalefetten daha öfkeli olabileceğini...

*  Bir malın imaj değerini düşürmek için, o malın sonuna “cık” eki getirilebileceğini...

*  Başbakan’a vurmanın, Genelkurmay Başkanı’na vurmaktan daha netameli olabileceğini...

Haberin Devamı

*  Ampul şeklinde kol düğmesi...

*  Çoraplara isim yazılabileceğini...

*  Kömür torbalarının demokrasideki yeri ve önemini...

*  Deniz Baykal’ın “öğrenilmiş çaresizlik” hastalığına yakalandığını...

*  Duble yollarla ördük anayurdu dört baştan...

*  Yüzlerce hükümet sözcüsü olabileceğini...

*  Birine kredi verip gazete satın aldırmanın, bir gazeteyi susturmanın en iyi yolu olduğunu...

*  Bakanların kolaylıkla kapının önüne konulabileceğini...

 

Yazarın Tüm Yazıları