Paylaş
- Tayyip Erdoğan neredeyse “başkan” gibi davranan etkili ve yetkili bir cumhurbaşkanı olacak.
- Abdullah Gül ise neredeyse “başkan yardımcısı” gibi davranan sembolik bir başbakan olacak.
Gül’e sunulacak formül bu olacak.
*
Bu durumda...
Gül’ün yapabileceği üç şey var:
- BİR: Etkisiz bir başbakan olmayı kabullenmek...
- İKİ: Erdoğan’la çatışmak...
- ÜÇ: Siyaseti bırakıp eve dönmek...
*
Abdullah Gül açısından üç seçeneğe de bakalım:
- BİR: Etkisiz bir başbakan olmayı içine sindirecek bir siyasetçi değil Abdullah Gül... Bu seçeneğe sonuna kadar kapalı... Bu türden bir başbakanlık yapmak istemiyor. Sırf başbakan olmak adına böylesi bir ilişki biçiminin parçası olmaya gönlü razı olmuyor.
- İKİ: Erdoğan’la çatışmak da istemiyor Gül... Korktuğu, çekindiği için değil... Erdoğan’ın karşısına çıkanları ezip geçmek için neleri yapabildiğini, üslubunu nerelere kadar vardırabildiğini gördü, görüyor. Kendi üslubunun ve tarzının bununla mücadeleye elverişli olmadığını düşünüyor.
- ÜÇ: Etkisiz başbakanlığı kabullenmek ya da çatışmaya girmek... İkisi de uygun değil Gül’e. O zaman geriye kalıyor üçüncü seçenek: Siyaseti bırakıp eve dönme seçeneği... Gül’ün gönlü üçüncü seçenekten yana... Ayrıca dışarıda yalnız kalmış, içeride de gitgide otoriterliğe kaymış bir Türkiye’de kendisine yer olmadığını da düşünüyor.
*
Abdullah Gül’ün dün yaptığı “Gelecekle ilgili siyaset planımın olmadığını paylaşmak isterim” cümlesinin anlamı budur.
*
Madem öyle...
O halde gelsin Namık Kemal’den Abdullah Gül için şu iki dize:
“Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten/ Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten.”
(Genç kuşaklar için anlamı: “Görüp zamanın değer yargılarının doğruluktan ve samimiyetten saptığını/ Ayrıldık kendi arzumuz ve saygınlığımız ile devlet kapısından.”)
İdareimaslahat partisi: CHP
CHP durumu idare ediyor.
*
- Kürtler konusunda durumu idare ediyor.
- Dini özgürlükler konusunda durumu idare ediyor.
- Serbest piyasa konusunda durumu idare ediyor.
- Kalkınma konusunda durumu idare ediyor.
- Sosyal adalet konusunda durumu idare ediyor.
- Ulusalcılık konusunda durumu idare ediyor.
- Laiklik konusunda durumu idare ediyor.
*
Durumu idare ettikçe de...
İdare ettiği konularda taraf olan kitleler tarafından asla benimsenmiyor.
*
Ne demişti Gazi Mustafa Kemal Atatürk?
“İdareimaslahatçılar esaslı devrimci olamazlar.”
Marquez’in ardından
- PAZARTESİLERİMİZİ kırmızıya boyayan...
- Yüzyıllık yalnızlıklarımızın destanını yazan...
- Başkan babamızın sonbaharından söz etme cesareti gösteren...
- Kolera günlerini aşkla süsleyen...
- Albaylara yazılmayan mektuplardan söz eden...
- Melankolik fahişelerin anılarına dalan...
- Acayip kadınların efsununa kapılarak kafayı yiyen tuhaf adamların öykülerini anlatan...
- Gerçekliği büyüyle harmanlayan...
- Ölümü bir masal tadında fısıldayan...
- Mutlu yazların türküsünü söyleyen...
Gabriel Garcia Marquez öldü.
*
Artık biraz daha yalnızız.
Cemaat yenildi mi yenilmedi mi?
BEN diyorum ki: Yenildi. Kesin yenildi.
Neden mi?
İşte şunlardan:
- İktidar ile koalisyon kurarak elde ettiği muazzam gücü kaybetti.
- Devlet katındaki kadroları hallaç pamuğu gibi dağıtıldı.
- Bütün elemanları “uyuyan hücre” haline dönüştü.
- Arkasında önemli bir halk desteğinin olmadığı ortaya çıktı.
- Siyasi atmosferi belirleme, gündem oluşturma yeteneğini yitirdi.
- “Dokunan yanar” olmaktan “her an dokunulabilir” hale geldi.
- 40 yıllık “insan yetiştirerek topluma egemen olma projesi” esaslı bir darbe aldı.
Adalet sistemimizin en kısa özeti
SEÇİMDEN önce...Aziz Yıldırım dışarıda.
*
Seçimden sonra...Aziz Yıldırım içeride.
Gerekçesiz yasak
GEÇEN sene Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs’a açmamışlardı.
Gerekçe sunuyorlardı:
İnşaat var, çukur var, düşersiniz, ölürsünüz.
*
İnşaat bitti.
Taksim Meydanı hiçbir şeye benzemese de şahane bir miting alanı olarak belirdi.
Fakat yine izin yok.
*
Niye?
Gerekçe yok.
Eskiden hiç değilse bahane falan ararlardı, artık bahane de aramıyorlar.
Ekonomi ile demokrasi
ÖZAL’dan önce:
“Ekonomik kalkınma sağlanmadan demokrasi olmaz” denirdi.
*
Özal’dan sonra:
“Demokrasi olmadan ekonomik kalkınma olmaz” denmeye başlandı.
*
Bugün:
“Demokrasi gerilerse ekonomi de geriler” deniyor.
İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar:
AHMET HAKAN’IN GERÇEKDIŞI YAZISINA CEVABIMIZDIR
Hürriyet Gazetesi’nde ve “www.hurriyet.com.tr” internet sitesinde, 06.02.2014 tarihinde Ahmet Hakan tarafından “Yolsuzluklar sandıkta aklanır” başlıklı, gerçekliği ve doğruluğu meçhul bir suçlamaya dayanılarak kaleme alınan yazıda, müvekkil şirketlerin sahip olduğu yayın organları hedef yapılarak karalamak istenmiştir.
Turkuvaz Medya Grubu’nun ortaklık yapısının değişmediği basit bir araştırma ile anlaşılabilecek bir husus iken, sanki grup el değiştirmiş, bu süreçte usulsüz işlemler yapılmış ve müvekkil şirketler de bu usulsüzlüğün bir parçasıymış gibi kaleme alınan yazıda, gerçeklerin “soru sorma bahanesi” altında çarpıtılması, yazının müvekkiller hakkında ne kadar gerçekdışı bilgiler içerdiğini açıkça ortaya koymaktadır.
ATV Televizyonu ve Sabah Gazetesi isimlerinin, çamur at izi kalsın mantığıyla böylesine çirkin iftiralara malzeme yapılması, müvekkil şirketlerin ticari itibarlarının ve marka değerlerinin bu yolla zedelenmeye çalışılması, değişik dönemlerde rastladığımız ve defalarca kınadığımız, dezanformasyon çabalarının bir ürünüdür. Tekzibe konu yazıda yer alan asılsız ve gerçekdışı isnatlar, masabaşı gazeteciliğinin bir ürünü olarak çamur at izi kalsın mantığıyla yapılmış benzeri yayınlardan farkı olmayan ve kamuoyunu bilinçli ve kasıtlı olarak müvekkil yayın organları aleyhine yönlendirme çabasının bir örneğidir.
Her seçim öncesi bu ve benzeri ucuz kurgular yaratan ve yayınlayan kişileri ve tekzibe konu yazısıyla bunlara alet olan Ahmet Hakan’ı, gerçekdışı ve hayal mahsulü yazısından dolayı kınıyoruz.
Turkuvaz Gazete Dergi Basım A.Ş.
Turkuvaz Aktif Televizyon Prodüksiyon A.Ş.
Vekili Avukat Fatih SAVAŞ
Paylaş