Paylaş
*
-İKİ: Kendi içindeki çatışmalara, gerginliklere ve tehditlere kalıcı ve sağlam çözümler bulmalısın.
*
-ÜÇ: İcabında ABD’ye “İncirlik’i derhal boşalt, Suudi Arabistan’dan emmi oğlum geldi” diyebilecek bir yüreğin olmalı.
*
-DÖRT: İcabında Rusya’ya “Aha da sana savaş açıyorum” diyebilecek cesaretin olmalı.
*
-BEŞ: F-16’larını anında şaha kaldırabilmeli, hava savunma sistemlerini falan kurabilmelisin.
*
-ALTI: NATO’ya falan güvenmeni gerektirmeyecek denli güçlü, kuvvetli, paralı falan olmalısın.
*
-YEDİ: Savaşa önce kendini değil, önce halkını ikna etmelisin.
*
-SEKİZ: Sadece Suudi Arabistan ile Katar yetmez! Dünyada biraz daha fazla dostun olmalı.
*
-DOKUZ: ABD, Avrupa, NATO, BM falan... Alayı Rusya karşısında senin yanında saf tutmalı. Bunu sağlamayı başarabilmelisin.
*
-ON: Suriye’de Kürtlere karşı olmadığını, Türkiye’deki Kürtlere anlatmakla mükellefsin... Bunu gerçekleştirmelisin.
Halkımızın feraseti
SURİYE patırtısının çıktığı ilk günden beri...
Ne zaman anket yapılsa...
Hep aynı sonuç alındı.
*
Halkımızın büyük çoğunluğu Suriye işine girilmesine karşı çıktı.
*
Hep Avrupa Birliği’nden yana olur gibi...
Hep TSK’ya güvenir gibi...
Hep başörtüsü yasağına karşı çıkar gibi...
Yüzde 70/yüzde 80 oranında.
Suriye konusundan da uzak durulmasını istedi.
Nerede bu muhalefet
TÜRKİYE neredeyse savaşın kıyısına gelmiş durumda.
Obüsler, fırtınalar falan...
*
Devlet Bahçeli’ye bakıyorsun:
Yazılı bir açıklama yapmış, “vatan elden gider” falan diyor.
Vatanın elden gideceğini düşünen bir muhalefet lideri, yazılı bir açıklamayla yetinir mi yahu!
*
Kemal Kılıçdaroğlu’na bakıyorsun:
Ondan yazılı bir açıklama bile gelmiyor.
Sanki hiçbir şey olmamış gibi, sanki burası Norveç’miş gibi, sanki tarihi bir dönüm noktasında değilmişiz gibi...
*
Selahattin Demirtaş’a bakıyorsun:
“PYD, PKK, YPG, HDP... Hiç farkları yok...” yaklaşımının altında çaresizce eziliyor.
Etkisi, gücü, etkinliği bu çerçevenin santim dışına taşamıyor.
*
Denge yok.
Fren yok.
Kısacası...
Muhalefet yok.
Allah sonumuzu hayretsin.
Muhayyile daraltan az seçenekli saçma sorular
-NE zaman “Issız bir adaya düştüğünde yanına alacağın üç şey” sorusuyla karşılaşsam...
-Ne zaman “Sekter mi, Müezza mı? Seç birini” dense...
-Ne zaman “Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı” sorusunu işitsem...
-Ne zaman “Ya kanser olacaksın ya da kolunu vereceksin... Hangisi?” diye sorulsa...
Cinlerim tepeme çıkıyor.
Acil araştırma yapacağım konular
-SUUDİ Arabistan Silahlı Kuvvetleri’nin durumu... Kaç askeri var, kaç uçağı var, kaç tankı var vs.
*
-14 Şubat Sevgililer Günü nedeniyle tüketim oranlarında geçen yıla oranla yaşanan artış ya da azalış.
*
-Suriye’nin Türkiye’ye yakın kısımlarını köy köy gösteren bir harita bularak... Azez neresidir, o havaalanı nerededir, PYD nereyi almıştır konularına eğilme.
Turizm baskıyla mı Tarkan’la mı kurtulur?
RUSLAR gelmiyor, Avrupalı riskli buluyor.
Arapların bile gelmesi şüpheli.
Antalya’da oteller şimdiden kan ağlıyor.
*
Yabancı turistten umudu kesen Antalya’nın gözü yerli turistte...
Zamanında yerli turiste burun kıvırıp “Bize Ruslar yeter” diyenler, şimdi yerli turistlerin Antalya’ya gelmesini istiyorlar.
Peki ama yerli turist Antalya’ya nasıl gelecek?
*
Belek Turizm Yatırımcıları Birliği Başkanı Cemil Uğurlu’nun bu konuda önerileri var.
Şöyle diyor:
-Yaptırım olmazsa içturizm pazarı canlanmaz. Bir takım yasaklar, vergi yükleri konulmalı. Yoksa tatilci kimseyi dinlemez, alır bavulunu yurtdışına gider.
-Vize zorluğu ve yurtdışına çıkış harçlarının arttırılması tatilciyi otomatikman iç pazara çevirir. Rusya bunu yapıyor. Hatta İran’da bile var.
-Yaptırım olmadan, tedbir alınmadan bu iş olmaz. Biz bu tedbirleri acilen bekliyoruz.
*
Görüyor musunuz Türkiye’de oluşan yeni anlayışı?
Artık her sorunu yasakla, baskıyla, vizeyle, harçla çözmek isteyen bir kafa yapımız var.
*
Hakkını yemeyelim:
Cemil Uğurlu bunca antidemokratik önerinin içine bir de demokratik öneri sıkıştırmış.
Demiş ki:
“Mesela Tarkan çıksa... ‘Ben tatilimi bu sene Türkiye’de yapıyorum’ dese... Süper olmaz mı?”
*
Cemil Uğurlu Bey! Bırakın yasağı, kısıtlamayı, harcı, vizeyi falan da... Sadece Tarkan’lı demokratik seçeneğin üzerine gidin lütfen.
Paylaş