Geçenden otuz üç akçe, geçmeyenden kırk akçe

YENİ Ulaştırma Bakanımız Ahmet Arslan, Osmangazi Köprüsü için şöyle demiş:

Haberin Devamı

“Köprüden geçen de para verecek, geçmeyen de para verecek”.

 

*

 

Ahmet Arslan’ın bu açıklaması...

 

Benim de aklıma Dede Korkut’un meşhur “Deli Dumrul” destanını getirdi.

 

*

 

Dede Korkut’umuz Deli Dumrul’da soy soylayıp, boy boylayıp şöyle demiştir:

 

*

 

“Oğuz’da Duha Koca oğlu Deli Dumrul derlerdi bir er var idi... Bir kuru çayın üzerine bir köprü yaptırmıştı. Geçeninden otuz üç akçe alırdı, geçmeyeninden döve döve kırk akçe alırdı. Bunu niçin böyle ederdi? Onun için ki benden deli, benden güçlü er var mıdır ki çıksın benimle savaşsın, benim erliğim, bahadırlığım, kahramanlığım, yiğitliğim Rum’a, Şam’a gitsin, ün salsın der idi.”

 

*

 

Haberin Devamı

Dede Korkut destanının bu bölümünü okuyunca...

 

Siz de Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan’a karşı minnet hissetmediniz mi?

 

*

 

Düşünsenize:

 

Ya Sayın Bakanımız, “Bu bizim tarihimizde, kültürümüzde ve geleneğimizde vardır” diyerek...

 

Osmangazi Köprüsü için “Geçenden 98 lira, geçmeyenden döve döve 122 lira” diye bir rayiç belirleseydi.

 

Halimiz nice olurdu?

 

*

 

Sadece para alıp dövmediğiniz için...

 

Çok teşekkürler

 

Sayın Bakan.

 

Haberin Devamı

KİRKOR’UN GAYDASI

 

BAŞBAKAN Binali Yıldırım şöyle dedi:

 

“Kemal Kılıçdaroğlu, Kirkor’un gaydasını çalıyor”.

 

*

 

Hemen kafaya taktım “Kirkor’un gaydası” benzetmesini. Nereden çıkmıştır, hangi yörede kullanılır, ne tür durumlar için söylenir, öyküsü nedir falan...

 

Hemen araştırdım. Yok. Hiçbir şey bulamadım.

 

*

 

Genel Yayın Yönetmenimiz

 

Sedat Ergin aradı. O da kafayı takmış konuya... Araştırmış, bulamamış bir şey. Sonra gazetenin birbirinden farklı bölümlerinden haber toplantısına katılan yöneticilere sormuş. Onlar da bilmiyorlarmış, duymamışlar, görmemişler.

 

*

 

 

Öğleden sonra Agos gazetesinde Yetvart Danzikyan’ın “İçeride barış ve Kirkor’un gaydası” başlıklı yazısını okudum. Yetvart da konuya yabancı...

 

Haberin Devamı

“Açıkçası pek duyduğumuz bir laf değil. Herhalde Binali Yıldırım’ın memleketinden filan çıkmış olsa gerek” yazmış.

 

*

 

Erzincanlı sekiz dostumu aradım... “Sizin oralarda Kirkor’un gaydası diye bir laf kullanılır mı?” diye sordum. Sekizi de “ilk defa duyuyoruz” dedi.

 

*

 

Eğer Binali Bey, “Kirkor’un gaydası” lafının kaynağını açıklamazsa...

 

Sadece Türk siyasi literatürüne değil, aynı zamanda Türk Atasözleri ve Deyimleri Sözlüğü’ne de esaslı bir madde armağan etmiş olacak.

 

‘ACİLCİLER’ DİYE BİR ESPRİ ÖRGÜTÜ KURULDU GALİBA

 

BAŞBAKAN Binali Yıldırım’ın saçma, anlamsız, amaçsız, gereksiz, lüzumsuz, ne demek istediği bile belirsiz “Artık acil servislere kız bakmaya geliyorlar” cümlesi, espri yapma gayretkeşliğindeki herkesi harekete geçirdi.

 

Haberin Devamı

Neredeyse “Acilciler” kod adlı bir espri örgütü kurulacak.

 

Değişik WhatsApp gruplarından “acil servis ve kız bakma” konulu laf çakmaya ve mavra yapmaya dayalı çok sayıda özlü söz, fotoğraf, karikatür geliyor bana.

 

“Yeter artık” diye bağırıyorum, sesimi duyan yok.

 

*

 

Hey Efkan Bey!

 

Şu “Acilciler”e bir şafak operasyonu düşünmez miydiniz?

 

ETYEN MAHÇUPYAN’IN İKİ TEMEL SORUNU

 

ETYEN Mahçupyan’ın son yazısında söyledikleri kabaca şunlar:

 

Erdoğan çok sayıda hata yaptı.

 

Davutoğlu’nun görevden alınması, AK Parti içinde birçok kişiyi kopuşun eşiğine getirdi.

 

AK Parti’nin yarısı tam itaat prensibine göre hareket ediyor.

 

AK Parti’nin diğer yarısı ise rasyonel düşünüyor.

 

Haberin Devamı

Rasyonel düşünen AK Partililer, “Son çare olarak acaba yeni bir partileşme ile iktidara ulaşılabilir mi?” diye soruyor.

 

*

 

Mahçupyan’ın söylediklerinin hiçbirine katılmıyorum.

 

*

 

AK Parti tabanının yarısının öyle, yarısının böyle düşündüğüne dair elde hiçbir veri yok.

 

Davutoğlu’nun görevden alınmasının Davutoğlu dahil kimseyi kopuşun eşiğine falan getirdiği yok.

 

“Yeni bir parti” fikrini Arınç, Çelik falan düşünüyor olabilir ama onlar için de “AK Parti’nin yarısı” denemez.

 

*

 

Kısacası Etyen Mahçupyan’ın sorunu şu iki noktada düğümleniyor:

 

BİR: Temennilerini siyasal analiz diye kaleme alıyor.

 

İKİ: AK Parti tabanının en az yarısının kendi gibi hayal kırıklığının pençesinde inlediğini sanıyor.

 

ARAPÇA TABELA

 

İSTANBUL’da yollardaki bazı tabelalarda Türkçe ve İngilizcenin yanı sıra Arapça da kullanılmaya başlanmış.

 

*

 

İyi ama hani Kürtçe?

 

*

 

E hani İstanbul en büyük Kürt şehriydi?

 

TARKAN’IN YENİ ŞARKISI CUPPA’YA DAİR 7 ŞEY

 

BİR: Ajdar şarkılarından sekiz tık yukarıda. Serdar Ortaç şarkılarından yarım tık ötede. Ayşe Hatun Önal şarkılarından üç tık yanda.

 

*

 

İKİ: Şarkıda “cuppa cuppa” yerine “cukka cukka” ya da “cüppe cüppe” denseydi... Türkiye’nin atmosferine daha uygun kaçardı gibi geliyor bana.

 

*

 

ÜÇ: Tam Hadise’nin Bodrum’daki beach’ine göre bir şarkı ama... Turistsiz turizmimize yeni bir ivme kazandıracağı kesin gibi...

 

*

 

DÖRT: Tarkan hayranları olarak tek tesellimiz şu: “Abi dinledikçe kulağa fena gelmiyor, dinledikçe açılıyor, dinledikçe saçmalıklarından arınıyor”.

 

*

 

BEŞ: Şarkının söz ve müziğinin Sezen Aksu’ya ait olması da insanda ikinci büyük bir yıkıma yol açmıyor değil hani.

 

*

 

ALTI: Bizim cool kedi “Sekter”, en süper olağanüstü durumlar karşısında bile istifini bozmazken... “Cuppa” şarkısı çalındığında dolaplara saklanıyor.

 

*

 

YEDİ: Size bir şey söyleyeyim mi? “Aşk Bodrum’da yaşanıyor güzelim” şarkısı var ya... Bundan çok daha güzel...

Yazarın Tüm Yazıları