Paylaş
- BİRİNCİ OLAY: Yangın bölgelerinden birinde bir grup, yaptıkları haberleri beğenmedikleri için TRT ekibine saldırıyor. Fiili şiddet uygulayarak, yumruklar savurarak, hakaretler ederek...
*
- İKİNCİ OLAY: Dün görüntülerini izledim: Bir CHP Milletvekili, Ülke TV ekibiyle ağız dalaşına giriyor, hatta olayı o kadar ileri götürüyor ki... Ülke TV’nin kadın muhabirinin üzerine yürüyor.
*
- ÜÇÜNCÜ OLAY: Ve bir başka vandallık... Bir grup, Halk TV’nin canlı yayın yaptığı alanı basıyor, “Böyle konuşamazsınız” falan diye racon kesiyor. Tehditler, zorbalıklar... Ve tabii şiddet.
*
Birileri TRT’nin söylediğini beğenmez, birileri Ülke TV’nin söylediğini beğenmez, birileri de Halk TV’nin söylediğini beğenmez.
*
Beğenmedikleri sözlere karşı uyguladıkları yöntem ise ortak:
Şiddet, kaba kuvvet, hakaret, üzerine yürüme falan.
*
Bu tür saldırıları, kimden geldiğine ve kime yöneldiğine bakmaksızın hep beraber lanetlemeliyiz.
*
Ancak böyle çıkar karanlıklar aydınlığa.
BİZİM MEMLEKET BİR ALLAMELER DİYARIDIR
SADECE iki örnek vermekle yetineceğim.
*
Birinci örnek:
*
Helikopterle yangın söndürme işinin kıyısından bile geçmemiş bir vatandaşımız şöyle bağırıyor:
*
“Abi bu pilot tam bir facia... Suyu çok yukarıdan atıyor.”
*
İkinci örnek:
*
Hayatında uçak, helikopter ve zemin etütleri konusunda iki saniyecik ders görmemiş bir başka vatandaşımız ise kendinden gayet emin:
*
“Buraya uçak değil helikopter lazım. Zemin uçağa müsait değil.”
ZİYA SELÇUK’UN ARDINDAN KAFAMDAKİ DÖRT DELİ SORU
DAHA geçen hafta eğitimin tam göbeğinde yer alan isimlerden işitmiştim.
Şöyle demişlerdi:
*
“Türkiye’de eğitim işini en iyi bilen üç kişiden biridir Ziya Selçuk.”
*
Ziya Selçuk’un bakanlık görevinden ayrıldığını öğrendiğim anda...
Kafamda dört adet deli mi deli soru belirdi.
*
İşte kafamda beliren dört deli soru:
*
- SORU BİR: Bilmek ayrı, uygulamak ayrı mıdır?
*
- SORU İKİ: Çok bilen mi iyi icraat yapar, çok pratik olan mı?
*
- SORU ÜÇ: Bilmek, örgütlenmeyi kendiliğinden getirebilir mi?
*
- SORU DÖRT: Bazen pratik, teoriyi fena halde dövüyor mu ne?
*
Şunu da söylemeden geçersem hakkaniyetsizlik etmiş olurum:
*
Eğitimde nasıl bir iz bıraktığını bilemiyorum ama nezaketiyle, hep güzel ve olumlu konuşmasıyla, eşsiz anlatımıyla, eğitime insani yaklaşımıyla, inanılmaz bilgisiyle bende olumlu bir iz bıraktı Ziya Hoca...
ÜMİTCAN İSMİNİN YUMUŞATMASI
ÜMİTCAN isminde...
- Bir afacanlık tınısı var.
- Kabul edilebilir oranda bir yaramazlık tınısı var.
- İsmin kendisi ister istemez “Bizim Ümitcan” tınısı yaymakta.
*
İşte bu nedenlerle...
Adı sürekli şüpheli kadın ölümleriyle birlikte anılan adamın haberini gazetede “Ümitcan şöyle yaptı, Ümitcan böyle yaptı” diye vermek içimizden gelmedi.
*
Dünkü Hürriyet’te çıkan...
“Yine O Adam Yine Bir Ölüm” başlığının kısa hikâyesi budur.
IRKÇILAR ÜÇE AYRILIR
BİR radyo programında iki kişi oturmuş leş bir muhabbet çeviriyor.
*
“Afganistan’dan sakallı sakallı leş insanlar geleceğine Ukrayna’dan mülteci kadınlar gelsin” falan türü bir muhabbet.
*
Yaptıkları tam anlamıyla...
Mide bulandırıcı müptezel bir ırkçılık.
Bir de matah bir şey söylemişler gibi...
Kıs kıs gülüyorlar.
*
Şöyle bir baktım suratlarına.
Şunu fark ettim:
*
Bu adamlar, yaptıkları leş gibi müptezelliğin de korkunç ırkçılığın da farkında bile değiller.
“Ne yapıyorsunuz” falan denildiğinde akılları başlarına gelecek türden muazzam bir alıklık içindeler.
*
İşte buradan yola çıkarak ırkçıları üçe ayırdım:
*
BİR: Normal ırkçılar.
*
İKİ: Müptezel ırkçılar.
*
ÜÇ: Müptezelliğinin farkında bile olmayan müptezel ırkçılar.
Paylaş