Paylaş
- Teröre ve teröriste tabii ki lanet okunacak.
- Ellerini tetikten çekmeyenlere tabii ki isyan edilecek.
- Olup bitenlere evladını kaybeden insanların gözünden tabii ki bakılacak.
Kısacası...
Hedefi isabetli bir şekilde belirlenmiş bir şekilde...
En derininden “ah etmek”, en etkileyicisinden “ah çekmek”, en içteninden “lanet okumak”, en vurgulusundan “isyan etmek” sonuna kadar haktır.
Benim itirazım tabii ki bu türden bir içlenmeye, bu türden bir duygusallığa, bu türden insani tepkilere değil.
* * *
Benim itirazım...
- Galeyan ve hezeyanadır.
- “Yüreğimiz yanıyor” gerekçesinin arkasına sığınılarak mantığın, izanın, insafın, insanlığın bir tarafa bırakılmasınadır.
- “Bu Kürtler de artık çok olmaya başladı” tarzı ırkçılığadır.
- Vurma, kırma, yok etme edebiyatının yeniden revaç bulmasınadır.
- “Halk çok öfkeli... Halkın bu öfkesini anlamalıyız” türü hezeyan ve galeyanı meşrulaştıran yaklaşımlaradır.
- “BDP derhal kapatılsın” türü öfkeli önermeleredir.
- Her türden iç savaş kışkırtıcılığınadır.
* * *
Kimse kusura bakmasın.
Galeyan ve hezeyana...
“Kalabalıkların ruhunu okşamak” maksadıyla ya da “halkın öfkesini anlamak” adına...
Anlayış gösteremem.
Unutmayalım:
Yakın tarihimizde meydana gelen her türden melanet, “galeyan ile hezeyan kardeşliği”nden doğmuştur.
6-7 Eylül Olayları’ndan Maraş Katliamı’na, Çorum Olayları’ndan Madımak Katliamı’na kadar bugün unutmaya çalıştığımız, hatırlamak istemediğimiz, utançla andığımız ne kadar olay varsa...
Hepsi galeyanın ve hezeyan kardeşliğinin eseridir.
Hepsinde galeyan ve hezeyan ile kalkılmış, çok keskin bir utanç duygusuyla oturulmuştur.
* * *
Bir de şu var:
Normal zamanlarda demokrat geçinmek, ırkçılık karşıtı olmak ya da kardeşlik edebiyatı yapmak marifet değildir.
Marifet zor zamanlarda demokrat olmaktır, zor zamanlarda ırkçılık karşıtı olmaktır, zor zamanlarda kardeşlik türküleri çığırmaktır.
‘Aynur bir de Türkçe söyleseydi’ ne demek
AYNUR sahneye çıkmış, bir tane Kürtçe söylemiş, bir tane daha Kürtçe söylemiş. Ama üçüncüyü de Kürtçe söyleyince kalabalıktan bazıları dayanamamış...
Tamam, “dayanamayanlar” haksızmış ama bari Aynur da “oluşabilecek duyarlılığı” fark edip bir tane de Türkçe söylemeliymiş. Böyle diyenler var, böyle yazanlar var. Benim asla anlayamayacağım şeyler bunlar.
* * *
Anlayamam çünkü ben “Kürtçe” ile “asker öldürenler” arasında hiçbir parelik kurmam, kuramam.
Anlayamam çünkü ben hiçbir dile “katilin dili” muamelesi yapmam, yapamam.
Bir dil, katil olur mu hiç?
Bir dili kullananlar arasından katiller çıkabilir, teröristler çıkabilir, hırsızlar çıkabilir, insafsızlar çıkabilir...
Ama bir dil, asla ve kata katil, terörist, hırsız, insafsız olamaz.
Bu nedenle...
Aynur’a “Üçüncüyü bari Türkçe söyleseydin” demek ile “bir dili katil olarak görmek” arasında pek bir fark yoktur.
Son tahlilde! Ve de özünde!
Aynur’a çatal atanlara kimse sahip çıkmadı
O kadar da karamsar olmaya gerek yok.
Alın elinize dünkü gazeteleri...
Ve Kürtçe ağıtlar söyledi diye Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’ndaki caz konserinde yuhalanan Aynur için yazılıp çizilenleri okuyun...
Ve şöyle deyin:
“Çok şükür... Çok şükür... Artık medyamız çatal atanların değil çatal yiyenlerin yanında”.
Ve özellikle sana çok teşekkürler Mutlu Tönbekici... Kalemini o denli sivri tuttuğun için...
Bunları biliyor musunuz?
- Güneri Cıvaoğlu’nun bir zamanlar Bodrum’a belediye başkanı olmak için ciddi girişimlerde bulunduğunu...
- Fehmi Koru’nun Papermoon yerine artık Sunset’i tercih ettiğini...
- Ali Taran’ın her sabah uyanır uyanmaz gazeteleri karıştırıp, “Çok şükür bugün yine bizden söz edilmiş” dediğini...
- Alaçatı’daki paparazzi sayısının Bodrum’daki paparazzi sayısını ikiye katladığını...
- Zeytinyağı şişesi alanında Türklerin hakikaten çok olmaya başladığını...
AK Parti eğer Bodrum’u alsaydı
- Bitez Yalısı’ndan taaa Aspat’a kadar her yerde tüm kavşaklar havuzlarla süslenirdi.
- Binali Yıldırım Bodrum’u yatırım manyağı yapardı.
- Bodrum’un beldeler arası yolları jilet gibi “bölünmüş yol” haline getirilirdi.
- TOKİ derhal “Çökertme Evleri” projesine girişirdi.
- Bodrum Kalesi, Ankara’daki Estergon Kalesi gibi bir havaya büründürülürdü.
- Bodrum Havaalanı’nın yanına en az iki havaalanı daha yapılırdı.
- Melih Gökçek, Bodrum Belediyesi’ne çöp arabaları hediye ederdi.
Darbecilerle maytap geçen müthiş bir kitap
ÖRSAN Öymen’in “Bir İhtilal Daha Var” adlı kitabını okuyup bitirince “Yahu ben bu kitabı neden daha önce keşfetmemişim” diye hayıflandım.
Çünkü ben hayatımda darbeler ve darbecilerle bu kadar etkili maytap geçen bir başka kitap okumadım.
Su gibi akıp giden kitapta...
Bir yandan 27 Mayıs dahil tüm darbelerle ilgili gizli bilgiler veriliyor, bir yandan da darbecilerle dalga geçiliyor.
“Humor” duygusu süper, anlatımı mükemmel, dili şahane ve politik duruşu sağlam bir kitap bu...
12 Eylül’ün sıcak etkisinin sürdüğü 1986 yılında bu kadar cesur bir kitabın çıkmasına da şapka çıkarıyorum.
İlk baskısı Milliyet Yayınları tarafından gerçekleştirilen kitabın yeni baskısını Doğan Kitap yaptı. Hararetle tavsiye ederim.
Paylaş