Paylaş
Okuyalım, ibret alalım ve yobaz olmayalım:
*
Cumhurbaşkanı’nın geldiği konser, Ankara’da Congresium Konser Salonu’ndaydı, tüm biletleri çoktan tükenmiş bir konserdi. Bunu “Fazıl Say, Saray’da konser verdi” diye manipüle ettiler.
*
Repertuvarda kendi solo piyano eserlerim olan “Truva Sonatı”, “İzmir Süiti”, “Kara Toprak” vardı. Bunu da “Fazıl Say Dombra çaldı” diye saçma sapan çakma videolarla manipüle ettiler.
Verdiğim binlerce konserimde nasıl “konser selamı” veriyorsam, 18 Ocak 2019 akşamı da öyle yaptım. Bu sefer de “Fazıl Say diz döktü” diye çamur attılar. “Dönek” diyeni de oldu.
*
Tüm bu olayların başlangıcı, annemin vefatından sonra Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın taziye telefonu ve benim kendisini insanca bir konserime davet etmem ile başlamıştı.
*
Konserin ardından gelişen tüm bu olaylardan sonra dost zannetmiş olduğum pek çok kişinin de bu yalanlara, bu düşmanlığa ortak olduğunu gördüm. Hayatlarına çok yardım etmiş olduklarım dahil.
*
Benim için çok can acıtıcıydı, yıpratıcıydı, kırıcıydı. Aylarca içime kapandım. Geldiler, seyrettiler diye bizim tüm hayatımızın ideolojisi mi değişir? Bu nasıl bir saçmalıktır?
*
Benim özgürlükçü, demokrasi düşkünü ve Atatürk sevdalısı bir vatansever olduğumu bilmeyen mi vardır? Muhalif olduğumu, yaşadığım dertli yılları, mahkemeleri bilmeyen mi vardır?
AÇACAKSIN KAPIYI
YENİ öğretim yılını kutlayan Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu...
Türkçe ve Arapça bir paylaşım yapmış.
*
Arapçadan nefret edip İngilizceye hasta olan tiplerle uzaktan yakından bir ilgim yok. Ama eğer bu paylaşımdaki o Arapça...
“Bütün Suriyeli mültecileri size kilitledik... Artık onlara alışın... İkinci diliniz Arapçadır artık... Hahahaha!” türü bir gönderme ise...
Buna verilecek tek cevap...
Kapıları açıp mültecilerin Avrupa’ya geçişlerine izin vermektir.
YEDİ MADDEYLE İSTANBUL BELEDİYE MECLİS TOPLANTISI
MADDE BİR: İstanbul’un sorunlarını zerre takmayan devasa bir kısır kavga...
*
MADDE İKİ: Hiç bitmeyen, zerre azalmayan büyük bir kuru gürültü...
*
MADDE ÜÇ: Kürsüye her çıkanın peşinden koştuğu boş polemik...
*
MADDE DÖRT: “Sen berbatsın, ben pırıl pırılım”a dayalı sürekli bir laf sokma
*
MADDE BEŞ: Tumturaklı laflar edip kendini göstermeye dayalı bir gayret...
*
MADDE ALTI: “Tevfik nasıl laf soktu”, “Ekrem nasıl hacamat etti” dedirtme çabası.
*
MADDE YEDİ: Tribünleri hop oturtup hop kaldırtmaya dayalı keyifsiz bir izlence...
TATLISES’İN SÖZLERİNİ ANLAMA KILAVUZU
İBRAHİM Tatlıses şöyle demiş:
“Kadınları yavrularının önünde öldürüyorlar. Bu nasıl bir vahşettir? Benim yanımda kadına böyle bir şey yapılsa, yemin ediyorum o adama aynı şeyi ben de yaparım. İdam edilmeli hepsi. Bunu hak ediyorlar”.
*
Şair burada...
“Ben çok değiştim... Ben o eski ben değilim... Eskiden böyle değildim ama artık akıllandım... Cahiliye dönemimde benim de hatalarım olmadı değil... Hepsinden ders çıkardım. O kadar ki... Bir kadına el kaldırana tekme tokat dalarım... O kadar ki... Bir kadının topuğuna sıktıranın topuğuna sıktırırım” demek istiyor.
YOK ARTIK
RAP’çilerin büyük gürültü koparan “Susamam” adlı şarkısı için Hüseyin Gülerce, “Bunun arkasında FETÖ var” demiş.
FETÖ’yü olur olmaz her yerde ağzına almak kimseye yakışmıyor ama Hüseyin Gülerce’ye vallahi de billahi de hiç yakışmıyor.
Yoksa... Yoksa...
“Şarkıyı FETÖ’cü ilan edip iktidar kesimini komik duruma düşürelim” falan diye bir taktik mi söz konusu?
‘KASETİ VAR’ DİYENE NASIL CEVAP VERİLİR?
BİR siyasetçi, başka bir siyasetçi hakkında...
“Kaseti var” diyor, diyebiliyor.
Böyle bir rezilliğe, böyle bir kepazeliğe, böyle bir ahlaksızlığa, böyle bir yılışıklığa, böyle bir ayıba... Nasıl cevap verilecek?
“Bu açıklamanız bizi ziyadesiyle üzmüştür... Böyle bir kasetin mevcudiyeti söz konusu değildir... Lütfen iyice araştırmadan bu tür açıklamalarda bulunmayınız efendim...” falan diye mi?
*
“Kaseti var” diyene öyle bir cevap verilmeli ki...
Böyle diyen bir daha bırakın “Kaseti var” demeyi, “kaset” kelimesini bile aklının ucundan geçirememeli.
*
İşte tam da bu yüzden...
MHP Genel Başkan Yardımcısı Hidayet Vahapoğlu’nun Yaşar Okuyan’a verdiği cevabı, iğrenç ve hayâsız buldum ama çok aşırı tepki gösterecek takati de kendimde bulamadım.
BÖYLE İSTEKLERİM VAR BENİM
Evde pineklerken birden kapım çalsın, açayım ve elinde aşuresiyle komşum! Bunu istiyorum.
Telefon çalsın, bunalarak açayım ve “Hiçbir talebim yok, sadece nasılsın demek için aradım” densin istiyorum.
Canım sıkılsın, Netflix’i açayım ve bir de bakayım ki... Yeni girilmiş bir sürü eski ve güzel film! Bunu da istiyorum.
Kedim Sekter, “Gel” deyince gelmiyor, “Otur” deyince oturmuyor, “Tut” deyince tutmuyor. Bir köpeğim olsun istiyorum.
Canan Karatay’ı aklıma hiç getirmeden... Beyaz çikolata kaplı pastaya yumulmak, yumulmak, yumulmak istiyorum.
Sokakta gezerken... Birinin yolumu kesip “Görüşlerine katılmıyorum ama yazılarını okuyorum” demesini istiyorum.
Paylaş