Paylaş
Hadi adını da söyleyeyim: Faruk Bildirici.
*
Kendi kendine “medya ombudsmanı” diye bir unvan veren bu adamın işi gücü açık kovalamak.
Alıyor eline gazeteyi, tek kaşını kaldırıyor ve başlıyor kendince hatalar aramaya.
Bulamayınca morali acayip bozuluyor. Bulduğunu sanınca da hemen enerjik bir heyecanla atlıyor üzerine.
*
Pardon! Etikçibaşı dediğime bakmayın.
Öyle tarafsız, öyle tepeden tırnağa önyargısız, öyle etikten yapılmış bir abide falan değil ha!
Adamın etiği, sadece bize karşı... Kendisine yakın duranlar, Gülnaz şırıngalarını batırsa bile ırgalanmıyor.
*
Peki ne tür hatalar buluyor bizde?
Mesela en son bulduğu hatayı söyleyeyim:
*
“Parti kongrelerinde çekilen halaylar” başlıklı bir yazı yazdım.
İşte o yazıda... Bir kerecik olsun AK Parti dememişim.
Gizlemişim AK Parti’yi.
O halayların hangi partinin kongrelerinde çekildiğini yazmamışım, yazamamışım.
Korkmuşum. Çekinmişim.
*
- Yazıda AK Parti kongrelerinin söz konusu edildiği bas bas bağırırken...
- Gündeme en uzaklar bile yazıda AK Parti kongrelerinin kastedildiğini şak diye anlamışken...
- Yazının tüm vurgularında iktidar partisinin kongrelerinin söz konusu edildiği kabak gibi ortadayken...
Bizim etikçibaşı, “Yazıda AK Parti demedi, AK Parti’yi gizledi” falan diye siyasal cepheleşmenin kamplarından birini üstüme saldırtıyor.
*
Nedir bu adamın bizimle derdi, anlamış değilim.
- Nasıl bir ukde kaldı acaba içinde?
- Bu kadar büyük bir kini ne ara biriktirdi acaba?
- Niye bir türlü yatışmıyor acaba?
*
Dün de “belediyelerdeki grev” konulu bir yazı yazmıştım.
Koca yazının bir tek satırında bile “CHP” geçmiyordu.
Fakat bizim etikçibaşı, “Bu grevler hangi partinin belediyesinde gerçekleşiyor Ahmet Hakan? Niye CHP’yi saklıyorsun?” diye sormuyor.
Çünkü böyle bir soru, amacıyla örtüşmüyor.
*
Biraz yatıştırsa kendisini... Yoga yapsa... Çıksa dışarı, biraz temiz hava alsa... Derin bir nefes alsa... “Kindar nesil olacak yaşı geçtim, biraz kinimi eksilteyim” dese...
Rahatlayacak.
*
Ama öyle takmış ki kafayı bize...
Şimdi çıkıp...
“Kindar nesil dedi ama Erdoğan demedi” diye bir yazı daha yazar.
MOSTAFA
GALATASARAY haberi için bizim gazetede atılan başlık şöyle:
“Aslan Mostafa”.
Sadece bizim gazetede değil tabii... Her yerde böyle.
*
Yahu bu bizim Mustafa değil mi?
Bildiğimiz, tanıdığımız?
Eniştemizin, amcamızın, kaynımızın, dayımızın adı olan Mustafa...
Hz. Muhammed’in adı olan Mustafa...
*
Niye ille de başka dillerin “Mostafa”sını yazıyoruz?
Yazmak zorunda hissediyoruz?
Tartışsak ya.
UYKUSUZLUĞA KARŞI ŞU 8 ŞEYİ YAPMALIYMIŞIZ
1- DERİN DERİN NEFES: Bu yöntemi binlerce kez denedim. Vallahi de billahi de uykum açıldı.
*
2- UYKU MEDİTASYONU: Bir rehber eşliğinde bu meditasyonu yapmalıymışız. Fikri bile uykumu kaçırdı.
*
3- SUÇLAMA OYUNU: Bu oyunu durdurmalıymışız. Hiç anlamadım. Kendinizi suçlamayı kesin mi demek istiyor? Kendine toz kondurmayanlar da uyuyamıyor. Bunu ne yapacağız?
*
4- SAATİ İZLEME: Saati izlemekten kaçınacakmışız. Yatarken saate yan gözle bile bakmıyorum ama buna rağmen yine de uykuya dalamıyorum. Bu ne olacak?
*
5- YATMADAN ÖNCE ALKOL: Ne alkolü yahu? Yatmadan saatler önce bile kahveyi kafeinsiz içiyoruz. Sen neden bahsediyorsun birader?
*
6- ENDİŞELERİNİZİ YAZIN: Var ya... Böyle bir şeyi yapmaya kalksam... En az 78 saat gözüme uyku girmez.
*
7- MAVİ IŞIĞA DİKKAT: Televizyonu açık bırakmayın demek mi bu? İyi ama bir masal sesi gibi gelen televizyon sesiyle şak diye uyuyoruz.
*
8- 20 DAKİKA SONRA KALKIN: Uyuyamıyorsak 20 dakika sonra kalkacakmışız. E hani saati izlemekten kaçınacaktık? 20 dakikayı nasıl belirleyeceğiz?
ÇOK SİNİR BOZUCU HAREKETLER BUNLAR
- Eşiyle motosikletle giden bir vatandaşı çeviriyor polis. “Hani sosyal mesafe” falan diyerek...
*
- İki dakika nefes almak için maskesini çıkarmış bir vatandaş, İstiklal Caddesi’nde kıstırılıyor polis tarafından. “Maskenizi niye çıkardınız” diyerek.
*
- Dağ başında koyun otlatan teyzeye bile “Evine dön, salgın var” diye çıkışıyor jandarmalarımız.
*
Bütün bu manzaralarla...
Parti kongrelerinde yaşanan manzaraları...
Yan yana koyan vatandaşlarımız ise...
“Oynatmaya az kaldı/Doktorum nerede” şarkısını söylüyor.
*
(Aha! Yine korkumdan AK Parti kongreleri demedim. Parti kongreleri dedim. Hadi Faruk... Geçsene harekete.)
BU FOTOĞRAF ERBAKAN’IN ZAFERİDİR DİYECEĞİM AMA…
RAHMETLİ Erbakan Hoca, 28 Şubat sürecinde...
Yapayalnız bırakılmıştı... Hiçbir parti yanına bile yaklaşmamıştı... Alnından terler damlamıştı... Tek başına savunma yapmıştı... Hiçbir odaktan tek bir destek bile görmemişti...
*
Kadere bakın kadere!
28 Şubat’ın yıldönümünde Erbakan anmasında...
Sekiz ayrı parti bir araya gelmiş... CHP koşmuş, HDP koşmuş... Hiçbiri Erbakan’ı yalnız bırakmamış... Hepsi Erbakan’ın ne yüce bir şahsiyet olduğunu haykırmış... Hepsi Erbakan’a tam destek olmuş...
*
İşin içinde “Saadet Partisi’nin oylarını kim kapacak” meselesi olmasa... “Yıllar geçince yaptıkları haksızlıkları fark ettiler, ne güzel” diyeceğim.
Ama maalesef o mesele var ve diyemiyorum.
Paylaş