Paylaş
Bir tür “Katırcı Salim’in Listesi” filmi olacak bu film. “Kervan 1915” adlı filmin çekimlerine 20 Haziran’da başlanacak. Çekimler 9 hafta sürecek. 2016 yılında gösterime girmesi planlanıyor.
İsmail Güneş’le filmi üzerine konuştum.
İşte sorular ve cevaplar:
*
Filmin konusu ne olacak?
İSMAİL GÜNEŞ: “Kervan 1915”, bir tehcir hikâyesi... Katırcı Salim, Giresun’dan ihale ile 200 kadar Ermeni kadın ve çocuğu Halep’e götürmek üzere teslim alır. 40 gün 40 gece süren bu zorlu yolculukta Salim emanet aldığı insanları hem çeteler ve eşkıyalardan hem de iklim ve yol şartlarının badirelerinden korumak zorundadır. Bir tarafta kadın ve çocuklar... Diğer tarafta 20 kadar çeşitli yörelerden ve yaşlardan erkek... Yol boyu birbiriyle süregelen çatışma, diğer taraftan tabiatı birlikte aşma çabaları...
*
Filmin Ermeni meselesine bakışı nasıl olacak?
İSMAİL GÜNEŞ: Bakış açımız bir suçlu bulmak değildir. Yaşanıp bitmiş bir gerçeğin arka planındaki derin beşeri ilişkilerin bir çözümleme denemesidir. Derdimiz anlamak ve anlatmak olacaktır.
*
Ermenilerin uğradığı zulüm bütünüyle yansıyacak mı filme?
İSMAİL GÜNEŞ: Giresun’dan Halep’e kadar 900 kilometrelik yol boyunca yaya bir yolculuğun bütün olumsuzlukları, tek başına bir zulüm. Günde 10 saat süren yürüyüş, haşerat, susuzluk, hastalık, zorlu yol şartları... Yol boyunca karşılaşılan katliam görüntüleri de ayrıca filme yansıyacak.
*
Filmin amacı ne? İzleyiciler nasıl bir sonuca varacaklar Ermeni meselesiyle ilgili olarak?
İSMAİL GÜNEŞ: Yüz yıldır hem bizde hem dünyada tartışılan bu mesele hakkında ülkemizde maalesef bir film yapılmadı. Katırcı Salim tarafından başarı ile gerçekleştirilmiş bir zorunlu göç hikâyesini anlatarak bu meseleyi hem anlamaya hem de anlatmaya çalışıyorum. Başarı hikâyesini anlatarak meselenin daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum. Önyargısı olmayan her insanın filmi seyrettiklerinde hikâyenin karakterleriyle duygudaşlık kuracaklarına inanıyorum. Filmin kalıplaşmış algılar ve duygularda bir değişim yaratmasını umuyorum.
*
Filmin maliyeti ne olacak? Devletten bir yardım aldınız mı?
İSMAİL GÜNEŞ: Böylesine geniş kadrosu ve mekân zenginliği olan bir yapımı karşılayacak kadar bütçemiz var. Devletin çeşitli kurum ve kuruluşları ve belediyeler her yapıma sundukları katkı kadar yardım edeceklerdir. Adını vermek istemeyen bir sponsorumuz var.
*
Ermeni meselesiyle ilgili olarak Fatih Akın’ın filmi var... O filmi nasıl buldunuz?
İSMAİL GÜNEŞ: Fatih Akın’ın sinematografisini genelde beğenirim. The Cut (Kesik) filminin genel havasında oryantalist bir atmosfer seziliyor. Bu da Akın’ın ‘Tehcir’i tam olarak anlayıp anlamadığı sorusunu akla getiriyor. Filmin duygusunun izleyenlere geçmediğini düşünüyorum.
*
Soykırım mı, değil mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İSMAİL GÜNEŞ: Biz soykırım vardır veya yoktur diyen bir film çekmiyoruz! 1948 tarihli BM Uluslararası Soykırım Yasası tanımına göre bu trajedinin “soykırım” şeklinde nitelenmesi bana doğru gelmiyor. Birinci Dünya Savaşı’nda tüm uluslar birbiriyle savaştı. 16 milyon civarında insan hayatını kaybetti. Bunlardan 3 milyon kadarı Osmanlı devletinin Müslüman tebaası idi. Osmanlı Devleti, 1915 tehciri sırasında hem bu kayıplarla karşı karşıyaydı hem de tüm cephelerde savaşıyordu. 200 yıl boyunca büyük organizasyonlar planlama ve uygulama kabiliyetini yitirmiş bir devletin, bu kadar kapsamlı bir “yer değiştirmeyi” becerememesi olarak değerlendiriyorum. Yaşananların hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar için büyük bir trajedi olduğunu düşünüyorum.
Haklısınız
YAZIMIN altına...
“Bu yaşa gelmiş adamsın... Sinagogda nasıl ibadet edildiğini öğrenmek için ille de bir arkadaşının yakının cenazesine mi gitmen gerekiyordu? Oldu mu şimdi bu?” diye yazanlar!
Vallaha haklısınız.
Gerçekten de haklısınız.
Hiç korkmadan sırtını yasla
- GÖZLERİNİN ta içine bakarak konuşuyorsa...
- Düşene vuran sekiz kişiye aynı anda kafa tutuyorsa...
- Kendi grubunun aleyhinde de olsa doğruyu konuşuyorsa...
- Kendi grubundan dışlanma pahasına vicdanlı davranıyorsa...
- Kendisiyle dalga geçebiliyorsa...
- Merhameti öfkesine galip geliyorsa...
Hiç durma... Daya sırtını.
Sulh ile asliye ceza kapışmasına dair
VAKTİYLE kimsecikleri tahliye etmeyen, tutukluluğu ceza olarak kullanan, yanlışlıkla tahliye edilen biri varsa tahliye edenin üzerine çullanan Cemaat, şimdi arkadaşları tahliye edilmiyor diye feryat ediyor.
*
Gün gelecek.
Bugün Cemaatçileri tahliye etmeyen, tutukluluğu ceza olarak kullanan, bir biçimde tahliye edilen Cemaatçiyi tahliye edenlerin üzerine çullananlar, yarın kendileri benzer muameleye çarptırıldıklarında aynı feryadı edecekler.
*
Bu devran hep böyle sürüp gidecek.
*
Ta ki...
“Yetti gayri” diyen, “Hakkaniyeti tesis etmeliyiz” diyen, “Adalet, sadece adalet” diyen, “İntikam yok, adalet var” diyen, “Tutuklama cezalandırmaya dönüştürülemez” diyen bir anlayış işbaşına geçinceye kadar.
Hubb-ı Ali’den değil buğz-ı Muaviye’den
BİR arkadaşıma sordum:
“Hangi partiye oy vereceksin?”
Cevap verdi:
“HDP’ye.”
*
“Neden?” dedim.
Şöyle dedi:
“Hubb-u Ali’den değil buğz-u Muaviye’den... Yani hubb-ı HDP’den değil, buğz-ı AKP’den dolayı oyumu HDP’ye vereceğim.”
*
(Hubb-ı Ali: Ali sevgisi... Buğz-ı Muaviye: Muaviye düşmanlığı...)
Çarşamba Sohbetleri’nde Durmuş Yılmaz var
ESKİ Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, MHP’den aday oldu.
*
- Neden MHP’yi seçti?
- Merkez Bankası’na yönelik eleştirilere ne diyor?
- Türkiye ekonomisini nasıl görüyor?
- Merkez Bankası başkanı atandığı gün evinin önündeki ayakkabıların fotoğrafları çekilmişti, o fotoğraflar için bugün ne diyor?
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine yönelik eleştirisine ne cevap veriyor?
*
Hepsi ve daha fazlası yarın Çarşamba Sohbetleri’nde...
Kaçmasın.
Paylaş