Erman Toroğlu ile Ahmet Çakar arasındaki farklar

- Erman Toroğlu felsefeye can çekiştirir, Ahmet Çakar lügat paralar.

Haberin Devamı

-  Erman Toroğlu giderek kalın ve hafiften odunsu bir hal alıyor. Ahmet Çakar ise giderek sofistike bir hal alıp ince ve derin gidiyor.
-  Erman Toroğlu tuhaf gözlükler, arap bacılar, ruh çağırmalar falan derken sürekli el yükseltiyor. Ahmet Çakar ise “Galiba bizim miadımız doldu” diyerek Işık Paşa’dan bile daha esaslı özeleştiriler veriyor.
-  Erman Toroğlu yazıda pek bir numara çekemeyen, sadece sözel kültürde harikalar yaratan bir adam. Ahmet Çakar ise sözel kültür kadar yazılı kültürün de hakkını veren adamdır.
-  Erman Toroğlu yeğenine racon öğreten bir amcadır. Ahmet Çakar ise yeğenini sinemaya götüren bir dayı.
-  Erman Toroğlu muhataba “taş arabası” denilerek madara edilen dönemlerin adamıdır. Ahmet Çakar ise muhataba “çüş” denilerek madara edilen dönemlerin adamı.
-  Erman Toroğlu mizansen yaratarak dikkat çeker. Ahmet Çakar ise laf dolandırarak.
-  Erman Toroğlu beş düğmesi açık gömlektir, altın saattir, pembe cekettir. Ahmet Çakar ise lavicert cekettir, yakasına kadar kapalı gömlektir, siyah polis ayakkabısıdır.

Haberin Devamı

Ya o ‘ses kayıtları’ ortaya çıkmasaydı

MÜSTAFİ Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, kendisine ait olduğu kesinleşen “ses kayıtları” ile ilgili olarak şu vurguyu yaptı: “İtiraf etmedim, özeleştiri yaptım”.
* * *
Daha önce söylemiştim, bir kez daha söylemekte fayda mülahaza ediyorum:
“Güneşin sofrasında / dostların arasında” yapılan bir toplantıda...
Mahrem kalacağına kesin olarak inanılan bir ortamda...
“Aman kimseler duymasın ama arkadaşlar bizim de kabahatimiz az değil” imasıyla...
“Aman kimselerin eline koz vermeyelim” vurgularıyla...
Şeffaflığa sımsıkı kapalı bir halde... Söylenmiş sözlere “özeleştiri” denmez.

İki bayramlık olay

-  27 NİSAN BİLDİRİSİ: Bazıları AK Parti hükümetinin askeri vesayetle mücadelesinin öyle çok da ahım şahım bir mücadele olmadığını söylemek amacıyla “İyi ama 27 Nisan bildirisi Genelkurmay’ın sitesinde öylece duruyor” türü cümleler kurmaya meraklıydı. Bunun da bir anlamı kalmadı: Askeri vesayetin önemli bir kalesi daha yıkıldı: Genelkurmay Başkanlığı, 27 Nisan Bildirisi’ni Genelkurmay’ın internet sitesinden kaldırdı. Ne güzel!
-  AZINLIK MALLARI: “Azınlık malları” meselesi, adaletsizlikler tarihimize damgasını vurmuş en önemli konulardan biridir. Bir kısım yurttaşımızın kendilerine haksızlık yapıldığı duygusuyla yaşamasına yol açan bir olay... Yıllardır tartışması yapılan, ancak bir türlü mesafe alınamayan bu sorun da halledildi. Ne güzel!

Haberin Devamı

Bayramınız kutlu olsun

-  Bayramı tatilde geçirmek yerine geniş aileyle geçirmeyi tercih edenler.
-  Kapıya gelen çocukları şekerle geçiştirmek yerine harçlık verenler.
-  “Şeker mi, Ramazan mı” tartışmasına yüz vermeyenler.
-  Bayramı vesile bilip defterden sildiklerini yeniden yazanlar.
-  “Nerede o eski bayramlar” geyiğine sarmayanlar.
-  Tek kalıp telefon mesajıyla herkesi idare etmek yerine herkese özel mesaj yazma zahmetine katlananlar.
“Şeker gibi” bir Ramazan Bayramı diliyorum. Hepinize... Her birinize...

Müzeyyen Senar kitabı

 “MÜZEYYEN Senar mı, Safiye Ayla mı” diye sorsalar, benim yanıtım kesinlikle Safiye Ayla olur.
Safiye Hanım çok kırılgan söyler şarkıları. Az sonra hata yapacakmış gibi... Ama o hatayı asla yapmaz. En piyasa işi şarkılara bile bir soyluluk kazandırması biraz da bundandır.
Müzeyyen Senar ise başka bir ekoldür.
Öyküneni çoktur bu ekolün. Mesela Bülent Ersoy... Burundan ve genizden gelen sesle şarkılara bambaşka bir ruh verir Müzeyyen Hanım.
* * *
Safiye Ayla’nın macerasını az çok biliyordum. Hakkında yazılıp çizilenleri okumuştum.
Ama Müzeyyen Senar’ın macerasına bigâneydim.
Ta ki yazar Radi Dikici’nin kaleme aldığı “Cumhuriyetin Divası: Müzeyyen Senar” adlı kitabını okuyuncaya kadar.
Atatürk’ün huzurunda okuduğu şarkıların öyküsü, Taksim Kristal Gazinosu’nda sahne alması, Zeki Müren’den Bülent Ersoy’a kadar ilginç tanıklıklar, çektiği filmler, Mısır gezisi falan... Hepsi kitapta var.
Sadece Müzeyyen Senar’ın değil, Türk müziğinin de gayriresmi tarihi bu... Bir de sürpriz: Müzeyyen Senar’ın taş plaklarından alınan 15 şarkılık bir CD de kitapla birlikte hediye ediliyor.
Hararetle tavsiye edilir.

Haberin Devamı

Şahan’a acıdım

-  Velev ki hakkımda yapılmış olsun, esprinin hasını görünce meftun olurum.
-  Velev ki bana yönelmiş olsun, hakkı verilmiş bir laf çakma karşısında teslim olurum.
-  Velev ki beni madara etsin, zekâ dolu bir cevap karşısında “Budur abi budur” derim.
* * *
“Duydun mu? Şahan Gökbakar sana cevap vermiş” dediklerinde...
Fazla bir beklenti içine girmemiştim ama yine de dudaklarıma bir tebessüm kondurabileceğimi ummuştum. Fakat heyhat!
Kazma mı kazma, odun mu odun, kaba mı kaba bir cevap. Zekânın kırıntısını bile ara ki bulasın.
“Şuna bir laf çakayım da altında kalsın” hevesiyle ortaya atılan bir orta mektep talebesi bile çok daha yaratıcı, çok daha alaycı, çok daha zekâ dolu bir performans sergileyebilir.
Kısacası...
Acıklı bir laf çakma çırpınışı ki karşısındakinde sadece merhamet hislerinin uyanmasına yol açıyor.
* * *
Şahan Gökbakar’ın öfke kontrolünü kaybetmesine yol açan yazımda şunu söylemiştim:
“Şahan Gökbakar ile Cem Yılmaz kıyas edilemez”.
Son kararım şudur:
Şahan Gökbakar denilen bu arkadaşın adını Cem Yılmaz’la yan yana anmak bile Cem Yılmaz’a ağır hakaret, kendisine ise büyük lütuftur.

Yazarın Tüm Yazıları