Erdoğan yayınından notlar
*
Son dönemde katıldığı televizyon programlarında az sayıda gazetecinin soru sormasını sevdi Erdoğan. Sanırım bundan sonra yöntem bu olacak.
*
Klasik “soru/cevap” formatından çıkmayı da sevdi. Son programlarının sohbet havasında geçmesinin nedeni bu.
*
Seçime çok az bir süre kala Erdoğan’ın söyleyeceklerine kulak kesilenlerin sayısı da bir hayli artmış durumda. Sevgili dostum Demirören Medya TV Grup Başkanı Murat Yancı’nın nitelemesiyle bizdeki programda “dizi reytingi” almış.
*
Morali, neşesi, keyfi yerinde Erdoğan’ın. Ama temkini de elden bırakmıyor. Programda en çok kullandığı kelime “rehavet” oldu.
*
Belki dikkatlerden kaçmıştır: Abdüllatif Şener’den söz açıldığında inceden bir “Ah ah” dedi.
*
Eğer Erdoğan, televizyon yayınlarından önce yoğun biçimde etkinliklere katılıyorsa yayınlardaki performansı bundan olumsuz etkileniyor. Bizim yayına gelmeden önce sadece tek bir etkinliği varmış. Bu nedenle iyi bir performans sergiledi.
İKİ FOTOĞRAF ARASINDAKİ FARK
FOTOĞRAF çektirirken kimi görsem, âdetimdir, mutlaka “Gülümseyin” derim.
*
Hürriyet’in Fotoğraf Servisi Şefi Levent Kulu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığımız yayında fotoğraf çekiyordu.
*
Erdoğan’ın tekli fotoğrafını çekerken...
Kişisel geleneğimi bozmadım ve gayri ihtiyari “Gülümseyin” deyiverdim.
*
Birinci kare ile ikinci kare arasındaki farkın kısa öyküsü budur.
BİRİNCİ KARE
İKİNCİ KARE
BİR ÇARŞI SON GÜNE KADAR KARIŞIR MI ARKADAŞ
KARIŞIRMIŞ. İşte bakın seçime milim kala neler oldu:
*
HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, Millet İttifakı’nın yeni ortağı Ümit Özdağ’a “ırkçı, faşist” dedi.
*
Yetmedi. Pervin Buldan, “Bizim için esas olan Kılıçdaroğlu’nun verdiği sözler” dedi. Böylece “Kılıçdaroğlu HDP’ye ne sözler verdi” meselesi gündem oldu.
*
Bu da yetmedi. Ahmet Türk, “Son dönemdeki milliyetçi söylemler nedeniyle kırgınız ama yine de oyumuz Kılıçdaroğlu’na” dedi.
FAYDASINI GÖRÜYORSAN ZARARINI DA ÇEKECEKSİN
SÜREKLİ yazdım, sürekli söyledim:
*
Kılıçdaroğlu’nun tek başına dilini değiştirmesi yetmez. Çevresine de çeki düzen vermesi gerekir.
*
Maalesef Kılıçdaroğlu, çevresini dönüştürecek bir liderlik sergileyemedi. Bu nedenle partisinin kurumsal kimliği dışında kalan taraftarlarının söylediklerinin de sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldı.
*
BabalaTV’deki yayında işte tam da bu duruma işaret etmiş Kılıçdaroğlu.
Söylediği şu:
*
“Bizim bir şanssızlığımız var: Kim negatif bir şey söylerse ‘Bunu CHP söyledi’ diyorlar. Halbuki biz söylemiyoruz.”
*
Siz söylemiyorsunuz ama...
Sizin için çırpınanlar söylüyor. Yolunuza baş koymuş Şirin Payzın, Ayşenur Abla falan söylüyor. Her gün sizin için manşet atan gazeteniz söylüyor. Hinterland’ınızdakiler söylüyor. Sizin adınıza konuşanlar söylüyor. Bir kısım seçmeniniz söylüyor. Sosyal medyadaki adamlarınız söylüyor.
*
Akşener’e, İnce’ye, Oğan’a yapılan hakaretleri, linçleri, baskıları falan saymıyorum.
*
Bütün bunlar olup biterken siz ne yapıyorsunuz Kemal Kılıçdaroğlu olarak?
Taktiğiniz şu:
*
Söylenenler size fayda sağlıyorsa... O faydayı alıp mutlu mesut cebinize koyuyorsunuz.
Söylenenler size zarar veriyorsa... “Bunun bizimle ne alakası var?” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyorsunuz.
ÇOK ŞÜKÜR
İDDİAYA göre Ali Babacan, CHP’den 5 milletvekili istemiş. Partisinin Meclis’te grup kurabilmesi için.
*
Babacan’ın partisinden yalanlama geldi buna. Çok şükür. Şükür çünkü CHP tabanını bir temiz delirtebilirdi bu iddia.
SİNAN OĞAN
CUMHUR İttifakı’na destek kararını açıkladıktan sonra Sinan Oğan, çeşitli açıklamalar yaptı.
Söylediklerine baktığımda şunları gördüm:
*
Neden böyle bir karar aldığı meselesini gayet iyi temellendirmiş. Yaklaşımını “HDP’nin olduğu yerde olmam” cümlesi üzerine kurmuş. “Akşener ve İnce’ye yapılan bana yapılıyor” diyerek iyi bir çıkış noktası yakalamış. Bir de kendisini küçümseyen Ali Babacan’dan intikamını güzel almış.
*
Sonuç?
Kendi iletişimi açısından Sinan Oğan’ı başarılı bulduğumu söylemek isterim.
BİR CİSİM YAKLAŞIYOR MUHALEFETE DOĞRU
EĞER muhalefet, ağır bir mağlubiyet alırsa... Seçimden sonra şöyle şeyler olabilir:
*
CHP, çok fena karışır. Kılıçdaroğlu, koltuğunu korumak için uğraşır. Tabandan yükselecek tepkiyi göğüslemeye çalışır. İmamoğlu seçeneği masaya gelir. Hizipler, kurultaylar, iç çekişmeler falan.
*
İYİ Parti’de esaslı bir değişim rüzgârı eser. Akşener belki koltuğunu koruyabilir ama partide köklü değişiklikler olur. Liberal isimler budanır. Daha milliyetçi isimler öne çıkar.
*
HDP’yi büyük sarsıntı bekliyor. Pervin Buldan/Mithat Sancar ikilisiyle yola devam etmeme durumu ortaya çıkabilir. Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden parti içine vereceği mesajlar önem kazanır.
*
Deva diye bir partinin geleceğe kalması çok şüpheli. Davutoğlu, küçük partisiyle büyük sözler söylemeye devam edebilir. Saadet’te ya değişim olur ya da Yeniden Refah’ta birleşirler. Gültekin Bey’in keyfi yine yerinde olur.
KAZANACAK OLAN... KAYBEDECEK OLAN...
KAZANACAK OLAN...
BİR çekim merkezi olmayı başarmış olan adaydır kazanacak olan. Her şeyden ve herkesten daha çok odur. Ekibini yönlendirmesi açısından da odur, teşkilatlarını ya da örgütlerini harekete geçirmesi açısından da odur. İyi bir oyun planı kurabilmesi açısından da odur.
*
KAYBEDECEK OLAN...
BİR çekim merkezi olmayı başaramamış olan adaydır kaybedecek olan. Her şeyden ve herkesten daha çok odur. Ekibini iyi belirleyememiş ve yönlendirememiş olması açısından da odur, teşkilatlarını ya da örgütlerini harekete geçirememesi açısından da odur. İyi bir oyun planı kuramaması açısından da odur.
BERNA LAÇİN’İN MESAJI
MUHALEFET için çok çalıştı Berna Laçin.
AK Partililerle sosyal medyada kıran kırana savaştı, Erdoğan’ın mitinglerinin o kadar da kalabalık olmadığını kanıtlamak için uğraştı, polemiklere girdi, tartışmalara daldı.
Aşırı fanatik bir aksiyoner gibi uğraştı durdu.
*
Bayağı bir yoruldu yani. Dinlenmeyi hak etti.
Peki yorgunluğunu nerede attı dersiniz?
Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği’nde. Paris Büyükelçisi’nin davetlisi olarak katıldığı janjanlı davette.
*
“AK Parti iktidarında nefes alamıyoruz” havası basan Berna Laçin, AK Parti iktidarında Paris Büyükelçiliği bahçesinde keyif sürmesinin fotoğraflarını da paylaştı sosyal medyada.
*
Fotoğrafları neden paylaşmış olabilir acaba?
Berna Laçin, bu fotoğraflarla muhalif kesimlere...
“Abartmayalım arkadaşlar. O kadar da nefessiz değiliz yani. Bakın ben Paris Büyükelçiliği’nde kraliçeler gibi ağırlanıyorum” şeklinde gizli bir mesaj mı sarkıtmayı amaçladı?
*
Bunun bir adım sonrası “Bükemediğin bileği öpeceksin arkadaş” açıklaması mı olacak acaba?
Çok merak ben.
