Makam mevki düşkünü olmamalarından... Birbirlerini kardeşten de öte sayıp sevmelerinden... Bir makam söz konusu olduğunda “Lütfen sen buyur kardeşim / Hayır, sen benden daha layıksın” demeye yatkın olmalarından... Yani... Son zamanlarda hükümet destekçisi köşelerde menkıbe şeklinde anlatılan öykülerden kaynaklanmayacak. ¡ ¡ ¡ Çatışmayacaklar. Çünkü Tayyip Erdoğan’ın toplumsal etkisi, kişisel karizması, siyasi gücü karşısında Abdullah Gül herhangi bir çıkış yapmaya takat bulamayacak. Görmüyor musunuz? Tayyip Erdoğan “Çankaya için Abdullah kardeşim” diyor ve Gül Çankaya’ya çıkıyor. Tayyip Erdoğan “7 yıl” diyor ve “5 yıl mı, 7 yıl mı” tartışması bitiyor. Yani... Raconu Erdoğan kesiyor. Sonuç? Erdoğan’ın ezici gücü, Abdullah Gül’ün kıpırdamasına bile meydan bırakmıyor. ¡ ¡ ¡ Ama durum böyledir diye... Ankara kulislerine dalmayı kendilerine meslek edinmiş bazı kalemler, “Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan çatışacaklar. Aralarında ihtilaf çıkacak” diye yazılar yazamayacaklar mı? Yazdıkları takdirde kendilerine... “Vay! Demek siz bu iki lider arasında fitne çıkarmak istiyorsunuz, siz ne fesat adamlarsınız” mı denilecek? Ya da... “İkisi çatışsın da sana gün doğsun öyle mi?” diye laf mı çakılacak? ¡ ¡ ¡ Bu memlekette... Parti içi kavgalar çıkarılmıştır, olmayan hizipler yaratılmıştır, aynı partiden iki güçlü ismin arasına nifak sokulmuştur, kardeş kavgasına çanak tutulmuştur. Ama eli kalem tutan hiçbir gazete yazarının aklına... “Sizi gidi fitneciler sizi” diye saydırmak gelmemiştir. Yani... Tam bir ‘bunu da gördük’ olayı... ¡ ¡ ¡ Benim anlamadığım nokta şu: Bir insan, Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın arasının asla açılmayacağına iman ediyorsa... Buna kalıbını basıyorsa... Ve hiçbir kuşku taşımıyorsa... Birilerinin sınırlı özgürlük ortamında, “Gül ile Erdoğan’ın arası açılacak” diye üfürmeleri neden bu denli rahatsızlığa yol açıyor?
Ermeni meselesinde Türk tezlerinin değişimi
Soykırım sözcüğünün önüne ‘sözde’ kelimesinin özenle eklenme dönemi... “Ama onlar da bize ihanet etti” dönemi... “Karşılıklı vuruşma olmuştur” dönemi... “Bu bir savaş trajedisidir, bazı acılar yaşanmıştır” dönemi... “Bazı haksız uygulamalar yapılmıştır” dönemi... “Sayılar abartılıyor” dönemi... “Bir katliam oldu ama asla soykırım değildir” dönemi...
Bir ülke ne zaman çekilmez hale gelir
Herkes aynı şeyleri söylemeye başladığı zaman... Aydınlar ‘zor şeyler’ söylemek yerine ‘kolay şeyler’ söylemeyi tercih ettiği zaman... Aşırı milliyetçi duygular din sosuyla köpürtüldüğü zaman... “Herkes bize düşman” algısının üzerine gidildiği zaman... Popülizm geçer akçe olmaya başladığı zaman.
Çok tatsız bir şey
Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa’nın aciz kralına yazdığı mağrur mektupla gururlanmak kolay... Zor olan şu soruya yanıt vermek: Bugünün Türkiye’sinin kafasını bozmak neden bu kadar kolay? Daha da önemlisi: Kafası bozulan Türkiye’nin aldığı yaptırım kararları, neden sadece iç kamuoyunun hoşuna giderken yaptırıma hedef olan ülkelerde zerre kadar bir sarsıntıya yol açmıyor? İsrail’e karşı alınan yaptırım kararları, neden minicik bir özre bile yol açmadı? Suriye’ye karşı alınan yaptırım kararları, neden bir etki yaratmadı? Fransa’ya “Hakkında yaptırım kararları alırım” denildiği halde neden bir şey değişmedi? Eğer aldığınız yaptırım kararları, yaptırıma muhatap olan ülkeler nezdinde herhangi bir etki yaratmıyorsa... Buna ‘yaptırım’ denir mi? Boykot uyguluyorsun, protesto ediyorsun, elçi çekiyorsun, maddeler halinde kararlar alıyorsun, ambargo uyguluyorsun... Ama hiçbir etki uyandırmıyorsun. Burada bir sorun yok mu?
Öyle denmez
“Türkler Ermenileri katletti” denmez, “1915’te Osmanlı Devleti’ne egemen olanlar Ermenileri katletti” denir.
“Ermeniler ihanet etti, çeteler kurdu” denmez, “Bazı Ermeniler ihanet etti, bazı Ermeniler çetecilik yaptı” denir.
“Fransızlar bize düşmanlık yapıyor” denmez, “Fransız Parlamentosu’ndaki bazı milletvekilleri aptallık yapıyor” denir.
“Ermenilerin soykırım tezi” denmez. Çünkü her Ermeni “Soykırım olmuştur” demez.
“Türk tarihçiler Ermeni meselesini çalışmaya başlayınca Ermenilerin tezleri çürütüldü” denmez. Çünkü her Ermeni “Soykırım olmuştur” demez. Her Türk tarihçi de “Soykırım olmamıştır” demez.
Birine ‘Ermeni’ diyerek hakaret ettiğini sanmak
Şahsıma ait sanal posta kutusuna gelen mesajlarda benim için, “Ermeni dölü” denmiş. Bir değil, iki değil, bir sürü mesaj... Şaşırdım. Çünkü... Bunu yazan zihniyet, ‘Ermeni’ sözcüğünün muhatabında bir hakarete uğramışlık etkisi bırakacağına inanıyor. Haksız da sayılmaz hani... Ülkenin Cumhurbaşkanı, kendisine “Ermeni” denmesi karşısında acilen şecere açıklamaya kalkarsa... Ülkenin ana muhalefet lideri, kendisine “Ermeni” denmesi karşısında “Beni yıpratmak için bunu söylüyorlar, ben Ermeni değilim” derse... Ülkenin bazı vatandaşları da karşısındakine “Ermeni” diyerek hakaret ettiğini sanır. Oysa bu çirkinlikle mücadele etmenin tek bir yolu var. Biri sana “Ermeni” dediğinde “Ermeniyim var mı diyeceğin?” diye cevap verilmelidir. Bana “Ermeni dölü” diyenlere karşı ilk adımı atıyorum: Ermeniyim, var mı diyeceğin?