BİZİM Silivri’de yılların "Milli Görüşçüsü" bir "Terzi Recai Amca" vardır...
Recai Amca, Tayyip Erdoğan’ın Erbakan Hoca’ya ihanet edebileceğine hiç ama hiç ihtimal vermediğinden, tam 7 yıldır, "Siz bakmayın çatıştıklarına...AKP’nin arkasında Erbakan Hoca’mız var, AKP’yi Erbakan Hoca kurdurttu" der durur...
Erbakan Hoca’nın yeniden kafayı çıkardığı şu son günlerde...
"Gerçekten de Terzi Recai Amca haklı olabilir mi?" demeye başladım.
Öyle ya...
Tam da Saadet Partisi’nin saygınlık kazandığı, uçağın burnunu hafiften de olsa havaya kaldırdığı, Numan Kurtulmuş’la iyi bir rüzgar yakaladığı bir ortamda, Erbakan Hoca’nın yanına en genci 69 yaşında olan "ihtiyar heyeti"ni alıp, lisan-ı hal ile "Bu Saadet Partisi’nden bir şey olmaz" mesajı vermesini başka nasıl açıklayabiliriz?
Saadet Partisi, Erbakan sayesinde "Tayyip Erdoğan’ın korkulu rüyası" olmaktan çıkıyorsa...
"Hoca’dan eski öğrencilerine kıyak" dışında ne denilebilir ki?
Son zamanların en iyi 6 hareketi
BİR - Deniz Baykal’ın, kendisine sözlü ve fiili saldırıda bulunan o korkunç kadını boynundan hafifçe itme hareketi...
İKİ - Kendisine her daim hayran kaldığımız sevgili Zuhal Olcay’ımızın, yıllardır oluşturduğu o "hüzünlü kadın" imajını iki dakikada bitirdiği "kolbastı oynama" hareketi...
ÜÇ - "Ben uçabiliyorum" diyerek Esra Ceyhan’ın programına katılan adamın, programın bir bölümünde "Allah" diyerek kendisini yerden yere atma hareketi...
DÖRT - Zeki Sezer’in DSP Genel Başkanlığı görevini bırakacağını açıklarken göz pınarlarında biriken yaşları gizlemek için yaptığı ve insanda şefkat uyandıran o gözyaşını gizleme hareketi...
BEŞ - Hülya Avşar’ın müstakbel eşi Sadettin Saran’a teniste mağlubiyeti tattırdıktan sonra yaptığı merhamet gösterme ile alay etme arası şahane hareketi...
ALTI - Obama’nın Sultanahmet Camii’nde İstanbul Müftüsü Mustafa Çağırıcı’nın verdiği İslam’a dair bilgileri az sonra kelime-i şahadet getirecekmiş gibi dinlerken, deruni bir ciddiyet ile başını sallama hareketi...
Bu adam tam bir şarlatan
ŞAFAK Çak diye bir adam var...
Kendisini "İslami burjuvazinin iç mimarı" olarak tanıtıyor... Düzenli aralıklarla gazetelerimize röportajlar veriyor...
İddia ediyorum: "İslami Burjuvazi Evini Nasıl Döşüyor?" başlıklı haberlere kaynaklık eden bu adam tam bir şarlatandır.
Bu adam, kısıtlı bilgisi ve çapsız muhayyilesi ile "Parayı bulan İslamcı kendisine nasıl bir ev yapar?" diye düşünüp, aklına gelenleri üfürmektedir.
Yok, İslami burjuvazi gül suyuna bayılırmış, evde klimaların gül suyu üflemesini istermiş... Yok, evinin her tarafına 24 saat Kábe görüntüleri yayınlayan plazmaların yerleştirilmesini istermiş... Yok, asansörlü namaz odaları yaptırırmış...
Buradan meydan okuyorum: Bu Şafak Çak denilen adam, bana evini bu tarzda dekore ettiren üç değil, sadece iki İslamcı burjuva söylesin, ben dişimi kırmaya hazırım...
İşin aslı şudur: Bu adam, bu tür röportajlarla parayı bulan muhafazakarları sazana getirmeye çalışmakta ve "gel gel" yapmaktadır...
Benim anlamadığım ise şudur: Gazetelerimiz böyle bir adama iki tam sayfalarını ayırarak neden reklam yapma fırsatı tanımaktadırlar? İki tam sayfa ilanın parasal karşılığı neden akla gelmemektedir?
Egemen ah Egemen
BİR zamanlar "Ülker Bayisi" olan Tayyip Erdoğan, başbakan olunca gönüllü ya da gönülsüz, öyle ya da böyle, bayilik işine veda etmişti...
Peki Erdoğan’ın uyduğu bu "etik ölçü"ye, Erdoğan’ın Bakanı Egemen Bağış neden uymuyor?
Neden "Vakko Bayisi" sıfatını gururla taşımaya devam ediyor?
Bir nevi patronu olan Cem Hakko ile birlikte "Devlet Bakanı" sıfatıyla Vakko’nun dükkan açılışını yapıyor?
Üstelik Egemen Bağış, ülkemizi Avrupa Birliği’ne taşıyacak "Başmüzakereci" görevini de üstlenmiş durumda...
Peki AB’nin "Siyasilerin siyaset dışı faaliyetlerde bulunmaması gerekir" şeklinde özetlenebilecek etik standardını ihlal eden biri, ülkemizi nasıl AB’ye taşıyacak?
Son soru:
Neden bu konuda sadece Milliyet Gazetesi duyarlılık gösterirken, AB’ci liberal aydınlarımız "gık" bile dememektedirler?