‘En etkin 10’ için savunma sporları

YAZIP çizdiklerimize hiç bakmadan “Bebek katilini övenler utansın” falan diye hırlayanları tabii ki es geçiyorum.

Haberin Devamı

Ama yazıp çizdiklerimizi okuduktan sonra bile “Abdullah Öcalan’ın bu listede ne işi var?” diyenlere sadece şunu söylemek istiyorum: 1940’lı yılların başında yaşasaydım Hitler’i kesin “dünyanın en etkili 10 kişisi” listesine alırdım.
“Etkili olmak” ile “iyi işler yapan adam olmak” aynı şey değildir.
Türkiye’de yaşayan herkesin kendine göre bir “en etkin 10” listesi vardır. Ve işin hakikati şudur: Yayınlanan her liste, yığınla itiraza maruz kalacaktır. Bu türden listeler yayınlamanın ortak ve değişmez kaderi budur.
Kendi listeme şöyle bir baktım, “Ben bu 10 kişiden kaçını seviyorum” diye... En az yarısını sevmediğimi fark ettim.
Ben kendi listeme Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü almadım. Eğer Cumhurbaşkanı Gül, iktidardan bağımsız bir çizgisi olduğu izlenimini verebilseydi, bu listenin en tepesine rahatlıkla girebilirdi.
Yapılmış listeleri eleştirmek çok zevklidir. İşte bakın, ben de bu zevki tadıyorum: Ertuğrul Özkök’ün listesi benim için fazla janjanlıydı. Enis Berberoğlu’nun ikinci sıraya bir “soru işareti” yerleştirmesini çok zekice buldum. Sedat Ergin’in listesi, yazarı tarafından en az bin kere elden geçirilmiş izlenimini veriyordu.
Bir pişmanlık: Şair Sezai Karakoç’u da listeye koymalıydım. Başlık olarak da “suskunluğun devasa etkisi” gibi bir cümle iyi giderdi.
Emine Erdoğan meselesine gelince: Türkiye’de lider eşleri, her zaman söylentilerin, efsanelerin, rivayetlerin, dedikoduların odağında olmuşlardır. Bir tür “gizli güç” sayılmışlardır. Emine Erdoğan bu açıdan diğer lider eşlerine fark atar. Abartılıyor olabilir, doğruluğu tartışmalı olabilir... Ama efsanelere bu denli konu olmak bile muazzam bir etkiye işaret eder.
Bu türden listelerin bir parça konjonktürel olduğunu da unutmayalım. Mesela Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçtiği ilk günlerde yapılsaydı böyle bir çalışma, Kılıçdaroğlu bütün listelerin en tepesinde kesin yer alırdı.
Bir şey dikkatimi çekti: Fethullah Gülen’in tüm listelerin en başında yer almasına kimse ses etmedi. Yaşar Kemal’e, Nuri Bilge Ceylan’a, Fazıl Say’a ses edildi ama ona edilmedi. Realiteyle yüzleşmeyi öğrendik mi nedir...
Listede kadınların sayısı çok azdı. Ertuğrul Özkök’ün renkli dünyalara dalma iştahı bile bu eksikliği gidermeye yetmedi.
Yayınlanan fotoğrafım için bir itiraf: “Giydiğin mont güzel de keşke fermuarı boğazına kadar çekmeseydin” diyenler! Yerden göğe kadar haklısınız! Kendi fotoğrafıma bakınca bende bile boğulacakmışım gibi bir his uyandı.
Ben bu liste hazırlama işini çok sevdim. Yakında “Hayatımdaki en etkin 10” listesi hazırlayacağım. Kendilerinden nefret ederek ders aldıklarım da bu listede yer alacak.

Haberin Devamı

Çok hinsin Fehmi Abi

Haberin Devamı

FEHMİ Koru için “çaptan düştü” saptaması yapmıştım.
Gelen tepkilerden fark ettim ki: Dost düşman herkes aynı kanaatte...
Fakat Fehmi Koru, çaptan düşse de kurnazlığından bir şey kaybetmeyenler familyasındandır.
Her çaptan düşen uyanığın yaptığı gibi o da Hürriyet’e, bizim “4 yüz” projesine falan saydırarak durumu toparlamaya çalışmış.
Bence iyi yapmış.
Onu ancak böylesi bir atılım toparlar.
Ha gayret Fehmi Abi...
834 tane Hürriyet yazısı yazarsan belki kadraja girersin.

Ragıp barometresi

YAZAR yayıncı Ragıp Zarakolu da KCK’dan gözaltına almışlar.
Ragıp Zarakolu bir barometredir.
Türkiye’de ne zaman açılım olsa, çözüme doğru adımlar atılsa, barışa doğru koşar adım gidilse...
Ragıp Zarakolu özgürce yazıp çizer ve yayınlar.
Ancak...
Türkiye’de ne zaman güvenlik politikalarına dönülse, sertleşme olsa, silahlar konuşmaya kalksa...
Ragıp Zarakolu ya içeriye alınır ya da hakkında sayısız dava açılır.
Yani demem o ki Ragıp Zarakolu’nun sadece son 30 yılına bakarak Kürt sorununda izlenen politikaların vasfını tayin edebiliriz.
Ve bugün Ragıp barometresi, bize sertleşmenin haberini veriyor.

Haberin Devamı

Sezai Karakoç bu ödülü de almaz

SEZAİ Karakoç büyük bir şairdir.
Bugünün İslamcılarının yetişmelerinde...
Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu” mektebi ile Sezai Karakoç’un “Diriliş” mektebi, çok büyük rol oynamıştır.
Ancak Necip Fazıl konuşmaya, görünmeye, gündelik siyasete, kitlelerle hemhal olmaya ne denli meraklıysa Sezai Karakoç da o denli meraksızdır.
Sezai Karakoç kendine özgüdür.
Dergi çıkarır ama kimseden yardım dilenmez.
Parti kurar ama gürültü çıkarmaz.
Konferans verir ama reklam yaptırmaz.
Televizyona çıkmaz, belgeselini çektirmez.
Ne belgeseli! Fotoğraf çektirmekten bile elinden geldiğince imtina eder.
Belki de bu özellikleriyle de bir örneklik teşkil etmek ister.
¡    ¡     ¡  
Kültür Bakanlığı 2006 yılında Sezai Karakoç’a ödül vermişti. Sezai Bey ödülü almaya gitmedi. Para ödülünü de kabul etmedi.
Şimdi Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülmüş.
Büyük konuşmak istemem ama benim bildiğim Sezai Karakoç, bu ödülü almaya da gitmeyecektir.

Haberin Devamı

İddia ediyorum

Bir hafta sonra depremi unutacağız.
Kaçak yapılar yıkılmayacak.
Bir dahaki depreme kadar müteahhit sorunları falan rafa kalkacak.
Kalıcı vergilen kalıcı olmaya devam edecek.
Yardım kampanyalarında toplanan paraların akıbetini kimse araştırmayacak.
“Ya böylesi bir deprem İstanbul’da yaşansaydı” sorusu unutulup gidecek.

Nihat Doğan çizilir

ANKARA ’da bir otelde imza attığı o rezaletin ardından...
Nihat Doğan’ın başına şunlar gelecektir:
Memleket koyunları hakkında attığı nutuklara kimse gülmeyecektir bile.
AK Parti etkinliklerinde kendisine ön safta yer bulamayacaktır.
Muhafazakâr kitlelerde oluşan Nihat Doğan sempatisi bir daha zor tamir olacak şekilde aşınacaktır.
Delikanlılığın raconu üzerine konuşmak ona haram olacaktır.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Nihat Doğan adının üstünü çizecektir.

Haberin Devamı

Tören iptaline dair

CUMHURİYET bayramı törenlerinin iptal edilmesinin şöyle bir yararı oldu: O sıkıcı, resmi, üniformalı, heyecansız devlet töreninden kurtulduk. Onun yerine renkli, heyecanlı, enerjik bir halk töreni gördük.
Cumhuriyet bayramı törenlerinin iptal edildiği günün akşamında bir Bakan çocuğu için görkemli bir düğün töreni yapılmasaydı, törenlerin iptal edilmesi konusunda aşırı tepki gösterenlere bu denli hak vermezdim.
Törenlerin iptal edilmesine karşı çıkanların sorduğu şu sorunun da yanıtını veremiyorum: Cumhuriyet bayramı törenleri bir eğlence midir?
Cumhuriyet bayramı törenlerinin iptal edilmesine karşı çıkmayı anlıyorum... Ama bu iptalden yola çıkılarak “Bunlar cumhuriyet düşmanı” türü aşırı yorumları anlamıyorum. Artık aşılıp geçilmiş olan “Bunların gizli gündemi var” paranoyası, bazı kesimlerde asla son bulmayacak.
Bir de şunu düşünmemiz lazım: İptal edilen resmi törenlere karşı halk törenleri neredelerde yapıldı? Kadıköy’de, Nişantaşı’nda, İzmir’de, Beşiktaş’ta... Bu tablo, cumhuriyete gönül verdiklerini söyleyenlerin üzerinde kafa yormaları gereken bir tablodur.

Yazarın Tüm Yazıları