Paylaş
“Namaz beş vakit, ahlak 24 saat farz” diye çıkışması üzerine bir yazı yazmıştım dün.
*
Ece Üner’in o cümlesinin bir de baş tarafı varmış.
Şunu demiş Ece Üner:
“Sorsan hepimiz Müslümanız. Ama gel gör ki namaz 5 vakit, ahlak 24 saat farz.”
*
Televizyonda haber sunan Batılı bir haber sunucusunun...
Bir sahtekârlık, bir ahlaksızlık, bir fırsatçılık haberini sunduktan sonra...
Kameraya dik dik bakarak...
“Sorsan hepimiz Hıristiyanız. Ama gel gör ki kilise haftada bir gün, ahlak ise haftanın yedi günü farz” falan diye bir laf söylediğini düşünün.
Ne yaparlar o sunucuya Batı’da?
Ne yapacaklar canım...
Gülerler.
Sadece gülerler.
*
Ben de “bizimkine” gülüyorum tabii.
Ama sadece gülmüyorum.
Ayrıca şunları da söylemek istiyorum:
*
Yahu Ece Üner!
Bir sahtekârlık, bir fırsatçılık, bir ahlaksızlık gördüğünde...
Aklına niye Müslümanlık geliyor ki senin?
*
Dün de söylemiştim, bugün de söylüyorum:
Fırsatçının, ahlaksızın, sahtekârın dinle diyanetle ilişkili olduğunu nereden biliyorsun?
*
Ayrıca...
Bir iyilik, bir güzellik, ahlaki bir davranış haberini verdiğinde...
Ekrandan seyircilere dik dik bakarak...
“Sayın seyirciler! Biliyorsunuz hepimiz Müslümanız... Bu iyiliğin, bu güzelliğin, bu ahlaklı davranışın nedeni de işte bizim Müslümanlığımızdır” falan diye şöyle afili bir nutuk çekiyor musun?
Tabii ki çekmiyorsun.
*
Müslümanlığımızın güzel ahlaktaki belirleyiciliğine işaret etmeye hiç mi hiç gerek duymazken...
Müslümanlığımız ile kötü ahlak arasındaki çelişkiye işaret etmeye neden gerek duyuyorsun ki?
*
Ama bütün bunlar...
Müslümanlık iddiasında bulunup da ahlakı öncelemeyen tiplerin var olduğu gerçeğini değiştirmiyor tabii...
Bir dinleri olduğu için ahlaka ihtiyaç duymayan tipler var.
Ama Ece Üner’in söz konusu ettiği fırsatçıların, söz konusu ettiği sahtekârların, söz konusu ettiği ahlaksızların onlar olup olmadığı belli değil.
*
Neyse... Söylenecek daha çok söz var ama benim kalkmam lazım. Çünkü elimi 20 saniye boyunca sabunlu suyla yıkama vaktim geldi.
OKULLAR TATİL EDİLMEDEN ÖNCE ATTIĞIMIZ MANŞET
ÖNCEKİ gün saat 19.10’da belli oldu okulların tatil edildiği...
Belirsizlik had safhadaydı.
Yazıişlerinde yaptığımız toplantıda “GÖZLER OKULLAR VE MAÇLARDA” başlığında karar kıldık.
Manşetin altına da “TEREDDÜT ETMEYELİM” başlıklı bir yorum yerleştirdik.
*
Saat 19:10 itibarıyla...
Okulların tatil edildiği, maçların seyircisiz oynanacağı kararı açıklanınca...
Manşetimizi “OKULLAR TATİL MAÇLAR SEYİRCİSİZ” şekline dönüştürdük.
*
Sosyal medyanın bazı önyargılı medya maymunları, “Okullar tatil edilmeseydi... Siz de ‘Aman ne iyi oldu, okullar tatil edilmedi’ derdiniz” demişler de...
O yüzden yazdım bunu.
*
Önyargıları keser mi bu açıklama?
Bilmem.
Neyi parçalamaktan daha zordu önyargıyı parçalamak?
GÖZ YAŞARTICI KORONA KARDEŞLİĞİ
AK Parti’ye karşı kıyasıya mücadele veren CHP, AK Parti hükümetinin Sağlık Bakanlığı’nı tebrik ediyor.
*
Bir başka muhalefet partisi olan İYİ Parti, “Alınan tedbirleri destekliyoruz” diye açıklama yapıyor.
*
Sosyal medyada birçok muhalif isim, hakkı teslim etme olgunluğuyla hareket edip takdir hislerini belirtiyor.
*
AK Partili, CHP’li, MHP’li, İYİ Partili olmayı bir tarafa bırakıp... Ortak meselemize odaklanarak hepimiz millet olmanın tadına varıyoruz.
*
Felaketin parti ayrımı gözetmeden hepimizi etkileyeceği gerçeği, cepheleşme denilen beladan uzaklaştırıyor bizi.
*
Aman nazar değmesin. Ne güzel! Ne iyi! Ne şahane!
ECE ERKEN’E TEBRİK
DİYORDUK ki:
Hiçbir haber, korona gündemini geçebilemez!
*
Ve fakat...
Ece Erken’in çıldırıp araba aynası kırma olayı, korona morona dinlemedi abi.
Ezip geçti vallahi.
*
Tebrikler Ece Erken... Her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsan.
TEMAS YOK, TEMAS YOK
HAVAALANI şımarığı bir kadının hepimizi irite eden sözüydü “Temas yok, temas yok” sözü...
*
Korona çıktığı günden beri...
“Temas yok, temas yok” deyip duruyoruz.
*
Bu neyin lanetidir ey ahali!
FERDİ TAYFUR’UN KÖYE DÖNÜŞ ŞARKISI DİLLERDE
90’ların ortaları...
Şehirleşmenin yol açtığı binbir çilenin tam ortasından fırlamıştı Ferdi Tayfur’un “Hadi gel köyümüze geri dönelim” şarkısı.
*
“Hadi gel köyümüze geri dönelim/Fadime’nin düğününde halay çekelim” diyordu şarkı.
Ağaçların kesilmesinden, taş duvarlardan, iletişimsizlikten, sevgisizlikten falan yakınan şarkı, köydeki güzellikleri anlata anlata bitiremiyordu.
*
Korona bir şehir hastalığı... Köyde yok.
Köyde olması, şehirde olmasından çok daha zor en azından.
İşte tam da bu nedenle köye, köylere kaçanlar var etrafımda.
Ferdi Tayfur’un şarkısını armağan ediyorum kendilerine...
Giderken yolda dinlemeyi ihmal etmesinler.
Paylaş