Paylaş
Tele1 adlı televizyon kanalında konuşan Sedef Kabaş’ın söyledikleri tam olarak şu:
*
“Şuna inanıyorum ki Recep Tayyip Erdoğan dönüp şöyle siyasi hayatına baksa... Kendisine bu toplum, bu halk, bu ülke çok şans verdi. Çok iyi makamlara getirdi, çok destek verdi, çok oy verdi, çok paye verdi. Çok meşhur bir söz vardır, taçlanan baş akıllanır diye. Ama görüyoruz ki gerçek değil. Ya da tam tersi bir söz vardır. Hadi onu söylemeyeyim, büyükbaş hayvan diyeyim. Büyükbaş hayvan, bir saraya girdiği zaman o kral olmaz, o saray ahır olur.”
*
Görüyorsunuz değil mi ülkenin Cumhurbaşkanı’na televizyon ekranında edilen hakaretleri.
*
Bağlamına bakıyoruz sözlerinin... Gördüğümüz şu:
Başı Erdoğan, ortası Erdoğan, sonu Erdoğan. Yani bağlamından koparma falan yok.
Bağlam gayet belli: Erdoğan’a hakaret!
*
Uygar bir insan, siyaset konuşurken... “Öküz” der mi? “Ahır” der mi? “Büyükbaş” der mi? “Hayvan” der mi? Bu nasıl bir üsluptur? Bu nasıl bir dildir? Bu nasıl bir siyasi analizdir?
*
Bu yapılanın adı... Ne siyasi analizdir. Ne siyasi eleştiridir. Ne de sert siyasi eleştiridir.
*
Bu yapılanın adı...
Düpedüz densizliktir. Düpedüz kabalıktır. Düpedüz terbiyesizliktir. Düpedüz seviyesizliktir.
*
Kısacası bu dört başı mamur seviyesizliğin...
Savunulacak, arka çıkılacak, tevil edilecek hiçbir tarafı yoktur.
‘SEDEF KABAŞ’GİLLER NEDEN HAKARET EDİYOR
NEDENİ gayet basit:
*
Çünkü...
Kendi cenahları tarafından asla ayıplanıp utandırılmayacaklarını biliyorlar.
*
Ne ayıplaması! Ne utandırması!
Tam tersine kahramanlaştırılacaklarının, muhalif cenahın starı haline getirileceklerinin bal gibi farkındalar.
*
Muhalefet çevresindeki bu tuhaf iklim nedeniyle...
Seviyeyi düşürdükçe yükseleceklerinden o kadar eminler ki...
Ekranlarda sorumsuzca ve şuursuzca dellendikçe delleniyorlar.
GÖZALTI VE TUTUKLAMA
SEDEF Kabaş’ın hakaretleri hukuki açıdan suç teşkil ediyor.
Sedef Kabaş, tabii ki bunun hesabını hukuk önünde verecek.
*
Ancak Sedef Kabaş’ın gece yarısı gözaltına alınmasına ve dün akşam tutuklanmasına gelince...
*
Lafı hiç uzatmaya gerek yok. Ben bu tür gece yarısı gözaltılarına ve bu tür davalarda tutuklamalara karşıyım.
ERDOĞAN’A HAKARETİN SİYASETTEKİ YANSIMASI
SEDEF Kabaş’ın dilinden dökülen hakaretlerde...
İflah olmaz bir nefretin izlerini görüyoruz.
Nefret ve küçümseme. Nefret ve aşağılama. Nefret ve kabullenememe.
Bütün bu duygularla söylüyor o sözleri Erdoğan’a.
*
Bu sözlerin Erdoğan’ı seven kitle üzerinde şöyle bir etkisi oluyor:
*
“Bu nefret, beni de kapsıyor” diye düşünüyor o kitle. “Bu aslında beni de aşağılıyor” diye hissediyorlar. “Bu küçümseme bana da yönelik” diye inanıyorlar.
Bunun siyasetteki yansıması ise şöyle oluyor:
Muhalif kesime karşı derin bir güvensizlik ve Erdoğan’ın etrafında sımsıkı kenetlenme.
*
Yani Sedef Kabaşgiller, aslında en büyük zararı muhalefete veriyorlar.
UĞUR DÜNDAR, AYKUT ERDOĞDU, ENGİN ÖZKOÇ
SEDEF Kabaş’ın katıldığı programda yer alan diğer isimler şunlardı:
Uğur Dündar, Aykut Erdoğdu ve Engin Özkoç.
*
Keşke bu isimler, Sedef Kabaş o sözleri söylediğinde...
“Ne yapıyorsunuz Sedef Hanım. Lütfen kendinize gelin. Biz de Erdoğan’ı en sert şekilde eleştiriyoruz ama hakaret etmiyoruz. Bu yaptığınız siyasi eleştiri değil. Lütfen sözlerinizi geri alın. Sonuçta hakkında konuştuğunuz kişi ülkenin Cumhurbaşkanı’dır” cümlelerini söylemiş olsalardı.
*
Bu tür hakaretleri durduracak olan işte bu tür yaklaşımlardır.
SEZEN AKSU OLAYI MUHAFAZAKÂR WHATSAPP GRUPLARINDA NASIL KONUŞULUYOR?
YASİN Aktay’ın Yeni Şafak’taki yazısını okudum.
*
Şöyle diyor “Hz. Âdem, İlk İnsan ve İlk Peygamber” başlıklı yazısında Aktay:
*
“Sezen Aksu’nun Hz. Âdem ve Havva’ya hakaret olarak algılanan ‘Harika Bir Şey Yaşamak’ isimli şarkısıyla ilgili tepkiler ve tartışmalar, doğrusu ilginç bir hal aldı. Gözlemleyebildiğim ilginçlik, sosyal medyadaki tepkilerle takip edebildiğim çok sayıda WhatsApp grubundaki değerlendirmeler arasındaki bariz fark. Tamamı muhafazakâr, İslami kesimden insanlardan oluşan bu gruplarda Sezen Aksu’nun bu sözleri hakaret maksadıyla söylememiş olduğuna ve elbette lafız olarak yanlış olsa da bu kadar tepkiyi hak etmediğine dair çok güçlü bir kanaat var.”
*
Çok ilginç bir gözlem bu.
*
Keşke bu insanlar, WhatsApp gruplarında ortaya koydukları bu güçlü kanaati toplum önünde de dile getirebilseler.
Böylece muhafazakâr camiadaki asıl güçlü sesin bu ses olduğu ortaya çıksa da meydan Milli Beka Hareketi’ne kalmasa.
*
Sözü Yasin Aktay’ın yazısının son bölümüyle bitireyim:
*
“Bu kanaati paylaşanların büyük çoğunluğunun Sezen Aksu’nun geçmişte aynı zamanda ‘Işık Doğudan Yükselir’ albümündeki Yunus Emre, Mevlânâ ve Âşık Daimi’nin sözlerine yaptığı muhteşem besteleri hayırla anıyor olmasını da zikretmek gerekiyor. Doğrusu doksanlı yılların karanlık ortamında Türkiye’nin zedelenen manevi iklimine bu albümün tatlı bir esinti gibi geldiğini unutmak mümkün değil.”
Paylaş