Paylaş
BİR: Alkol, bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor. Doğrudur.
*
İKİ: Dünya Sağlık Örgütü, korona açısından alkolden uzak durulması gerektiğini söylüyor. Doğrudur.
*
ÜÇ: Dünyanın birçok ülkesinde karantina süreçlerinde alkol satışına aşırı sınırlandırmalar getiriliyor. Doğrudur.
*
Ama bütün bu doğrular, alkol satışlarının tüm yurtta 17 gün süreyle yasaklanmasını haklı çıkarmıyor.
*
Eğer gerekçe...
Tamamen sağlık ise...
Bakın Bilim Kurulu Üyesi olan Prof. Serap Şimşek Yavuz ne diyor?
“Çok yersiz bir yasak. Hayretler içerisindeyim”.
*
Eğer gerekçe...
Tekel bayilerini kapatarak marketlerdeki alkol satışının doğurduğu haksız rekabeti gidermek ise...
Marketlerde temel ihtiyaç maddelerinin dışında kalan bir sürü ürün satılıyor. Bunlar da haksız rekabete yol açıyor. Buna neden dur denmiyor?
*
(BİR ARA NOT: Hadi diyelim ki... Alkol yasağı getirdiniz. Tekel bayilerini toptan kapatmak da neyin nesi? Birçok tekel bayisi, sadece alkol satmıyor ki. Gazete, kuruyemiş, gazlı içecekler, atıştırmalıklar da satıyor. Bırakın bari onları satsınlar).
*
Toptan yasaklamak...
Yaşam tarzı tartışmalarını alevlendirir.
“İsteyen istediğini yer ve içer, sana ne” çıkışlarına fırsat verir.
Alkolle uzaktan yakından alakası olmayan insanlarda bile “hayatım sınırlandırılıyor” etkisine yol açar.
Bunlar hiç mi hesaba katılmadı?
*
Hepsini geçtim.
Eğer oy hesabıyla bunlar yapılıyorsa...
Ve “Bizim seçmenin nasıl olsa alkolle arası yok” diye düşünülüyorsa...
Bu büyük bir yanılgıdır.
*
Unutulmasın:
Millet İttifakı’nın karşı tarafı etkileme mecburiyeti varsa...
Cumhur İttifakı’nın da karşı tarafı etkileme mecburiyeti vardır.
“Bu sistemde bir oy bile önemli” cümlesi, boşuna mı ezberletiliyor bize?
*
En başa dönüyorum.
Tek dert sağlık ise...
Toptan bir yasaklama yerine...
Şu iki şeyi yapmak mümkün:
*
BİR: Alkol satışına ekstra kısıtlamalar ve sınırlandırmalar getirilir.
*
İKİ: Alkolün korona açısından zararları topluma anlatılır.
*
Bundan sonrası ise...
Aklı fikri yeten bireylerin tercihlerine bırakılır.
ERDOĞAN’IN BIDEN’A VERDİĞİ CEVAP
BEN çok beğendim cevabı.
Vakur bir konuşmaydı. Söylenmesi gereken her şeyi, gayet düzgün bir üslupla söyledi Erdoğan. Kırıp dökmeden söyledi. Öyle alttan alan bir konuşma değildi. Diklenmeden dik duran bir konuşmaydı.
*
Ama muhalefet cephesi, beğenmedi bu konuşmayı.
“Erdoğan heyheyli konuşurdu... Niye şimdi de heyheyli konuşamadı ki” falan diye laf sokuyorlar.
*
Sanki Erdoğan...
Esip gürleseydi, ey deseydi, kırıp dökseydi, üsleri kapatmayı gündeme getirseydi, NATO’dan çıkmaktan söz etseydi, ilişkileri tam olarak keseceğini söyleseydi...
Çok memnun olacaklarmış gibi bir tutum.
*
Hem uluslararası camiayla iyi geçinin, herkesle kavga etmeyin, diyeceksiniz.
Hem de sonra sırf sıkıştırmak için “niye heyheylenmedin” diye laf sokacaksınız.
*
Muhalefet yapmak demek, iktidarın her yaptığının tersini söyleyerek sıkıştırmak değildir ki. İktidar, senin istediğin gibi bir dil tutturmuşsa... O dili savunmak gerekmez mi?
GRUP ÖLÜM
GRUP Yorum adlı müzik grubu, bir müzik grubu olmaktan çıkıp bir ölüm grubu haline geldi.
*
Olay şu:
Grup Yorum elemanlarından Dilan, ölümü değil yaşamayı tercih etmiş. Grup Yorum da bunun üzerine Dilan’ı hedef gösteren bir bildiri yayınlamış. Bildiriyi okudum. İnsani duyguların tümüyle terk edildiği korkunç bir dille yazılmış bir bildiri. Ölümü değil yaşamı tercih eden gencecik bir kadın için “Bu haini sokakta gördüğünüzde yüzüne tükürün” diyen bir bildiri.
*
O genç kadın, yaşamayı değil de ölümü seçseydi...
Hakkında destanlar yazacaklardı.
*
Söyledikleri aşk türkülerinin hepsi yalan... Kuşandıkları sevdaların tümü palavra...
*
Grup Yorum falan değil bu...
Grup Ölüm.
FRANSA VE RUSYA SOYKIRIM DEDİĞİNDE AK PARTİ YOKTU
BIDEN’ın “soykırım” demesini...
Liyakatsiz dış politikaya bağlayanlara soruyorum:
*
Henüz AK Parti’nin ortada olmadığı, yani “monşer” diye küçümsenen diplomatların egemen olduğu dönemlerde...
Mesela... 1995 yılında Rusya, 24 Nisan’ı soykırımı anma günü kabul etti.
Mesela... 2001 yılında Fransa, senatosundan soykırım kararını geçirdi.
*
Yani “Eski diplomatlarımızı monşer diye küçümsemeseydiniz, bütün bunlar başımıza gelmezdi” yakınması...
Pek haklı bir yakınma değil gibi...
FAZIL’IN MİZAHI
FAZIL Say, Twitter’dan bana esprili bir dille takılmış. Espri yapma çabasını anlayışla karşıladım. İyi espriyi severim, aleyhimde olsa bile. Sağına soluna hiç bakmadan kahkahayı basarım. Ancak Fazıl’ın esprisi, bana bayağı yavan geldi. Galiba yeterince olgunlaşmamış bir mizah duygusu var Fazıl’ın. Ancak buna rağmen espri yapma hevesi çok fazla. Eğer “potansiyel” ile “heves” arasında derin bir uçurum varsa... Bu bende her zaman şefkat duygusuna yol açmıştır. Fazıl olayında da böyle oldu.
17 GÜN HAZIRLIĞI
BURCU Biricik dizileri dahil olmak üzere yedi dizim hazır / Kahve kapsüllerinin tedarik zincirini kurmuş bulunmaktayım / Görüntülü konuşma düzeneklerinin tümünü yeniden elden geçirdim / Kedim Sekter için bir arkadaş bulma hazırlıklarında sona yaklaşmış durumdayım / “Karıştırılacaklar” ve “Okunacaklar” diye iki ayrı kitap listem hazır/
Paylaş