Paylaş
Kazanmaya çalışmak yerine...
- Ötelersen...
- Dışlarsan...
- İtersen...
- Mahkûm edersen...
- Yargılarsan...
- PKK’dan ayırmazsan...
- Yaftalarsan...
Sadece ve sadece...
PKK’nın ve PKK’nın terör baronlarının yüzlerini güldürmüş olursun.
*
Kendine gel ve aklını başına topla.
ALPAY İLE ZEKİ MÜREN ARASINDA KALDIM
ZEKİ Müren’i çok severim.
Hele onun erken dönemlerinde klasik eserleri seslendirmesine meftunumdur. Mesela “Gül Yüzlülerin Şevkine Gel Nûş Edelim” şarkısını, hiç kimse onun kadar güzel terennüm edemez.
*
Alpay’a gelince...
Duygu katarak şarkı söyleme işinin bir numarasıdır. Onun her zaman genç kalışını ve her zaman bir arayışta oluşunu hep takdirle karşılamışımdır. Siyasi görüşlerini de her zaman büyük bir anlayışla karşılarım.
*
Alpay’ın Sabah gazetesinde Zeki Müren’i eleştiren sözlerini okuyunca...
Duraksadım.
*
Şöyle şeyler söylüyordu Zeki Müren için:
*
“On kulağım olsa biriyle Zeki Müren dinlemem. Zeki Müren abartılı üslubu ve Türkçesiyle Türk sanat müziğini katletmiştir. Ölçüsüz tavırlarıyla Türkiye’de kötü örnek olmuştur.”
*
“Arada kaldım, duraksadım” falan diyorum ama yine de ölüp gitmiş bir sanatçı hakkında, bir başka sanatçının bu denli keskin ifadeler kullanmasını yadırgadığım için kendimi Zeki Müren’e daha yakın hissettim.
*
Zeki Müren, sadece bir dönemden ibaret değildir ki...
Ne yani?
Alpay, Zeki Müren’in klasik eserleri kusursuz biçimde icra ettiği şarkılarını 10 kulağından biriyle de olsun dinlemez mi?
TARAFSIZ BÖLGE’NİN GÖZDE İSİMLERİNE DAİR
- METE YARAR: Anlatım tarzıyla, yaklaşım farklılığıyla yakalıyor seyirciyi... Kimsenin itiraz edemeyeceği noktaları yakalıyor. Anlattıklarını dinletiyor, dinletebiliyor.
- NECDET SARAÇ: Demokrat bir isim... Her görüşe açık. Karşısındakine hak veriyor. İnandığı fikirleri savunurken ise ödünsüz. Temiz tartışıyor.
* ŞABAN SEVİNÇ: “Sayın” demeden isim söylemez, diplomatik bir üslubu vardır. Arada çok iyi espri yapar. Yakın tarihi iyi bilir. Vazgeçilmezdir yani.
- ZAFER ŞAHİN: O kadar çok tartıştı ki... Tartıştıklarıyla dost oldu. Şaka bir yana... Yakından tanısanız seversiniz. Ben çok sevdim mesela.
- BEDRİ BAYKAM: Tartışma ne kadar büyürse büyüsün... Nezaketinden gıdım taviz vermiyor. Görüşlerinden de... Bir sanatçı bakışı katıyor tartışmalara.
- NEDİM ŞENER: İki konuda çok ama çok hassas: FETÖ ve PKK... Bu iki konu açıldığında kimseyi dinlemez. Hassasiyetindeki samimiyet herkesi etkiliyor.
- YAŞAR HACISALİHOĞLU: Bamteli var, ona dokunmazsanız bilimsel ve akademik bir üslupla konuşur. Dokunursanız... Üslubunu bozmadan yumruk gibi iner.
- ÜMİT KOCASAKAL: Futbolu bilir. Şarkı söyler. Çizgi roman hastasıdır. Renkli kişiliğini en ciddi tartışmanın içine öyle ustaca yerleştirir ki... Bayılırsınız.
- HULKİ CEVİZOĞLU: Bir ağırlığı var, kesin. Ama bir mizah duygusu da var, bu da kesin. Bilgiye dayalı ve ezberbozan yaklaşımlarıyla her zaman gözdedir.
EVREN’İN BOĞAZİÇİ’NE ATADIĞI REKTÖRÜN KİTABI
SENE: 1982...
12 Eylül darbesinin başı Kenan Evren, tepeden inme biçimde...
Boğaziçi Üniversitesi’ne bir rektör atadı.
Adı: Ergün Toğrol.
Tam 10 yıl boyunca...
Boğaziçi Üniversitesi’nde rektör olarak görev yaptı.
*
Ergün Toğrol’un Boğaziçi anılarını anlattığı “Boğaz’da On Yıl” adlı kitabını aldım.
*
Cevabını aradığım soru şuydu:
*
Kültürü acayip farklı olan, kendine özgü bir dünyası olan, diğer bütün üniversiteler gibi olmayan, kafasına göre takılan, özgürlüğü bir yaşam biçimi haline dönüştüren Boğaziçi Üniversitesi’nde...
Darbeci Kenan Evren’in tepeden indirdiği bu rektöre karşı...
Bir protesto, bir sırt dönme, bir itiraz, bir serzeniş, bir ses yükseltme, hatta ve hatta bir yüz buruşturma olmuş mu diye...
*
Yok. Yok. Yok.
Ergün Toğrol, en güzel yıllarını geçirmiş Boğaziçi’nde.
Unutulmaz yıllar olmuş Boğaziçi yılları...
Kenan Evren gelmiş üniversiteye, âlâyı vâlâ ile ağırlanmış.
Her şey çok güzel geçmiş ama çok güzel...
*
Merak ettim:
Acaba Boğaziçi kültürü dediğimiz kültür, 1982 ile 1992 yılları arasında kendisini paranteze mi almıştı?
AÇIN ARTIK ŞU KAFE VE RESTORANLARIMIZI
- Parti kongreleri yapılıyor mu? Yapılıyor.
- Kayak tatillerinde sorun var mı? Yok.
- Kalabalık cenaze törenleri düzenleniyor mu? Düzenleniyor.
- Otellerin restoranları ve kafeleri açık mı? Açık.
- Sokaklar dolup taşıyor mu? Taşıyor.
*
Eeee açın kardeşim şu lokanta ve kafelerimizi... Beş sezonluk Breaking Bad’i üçüncü kez izliyoruz. Anlayın artık halimizi.
Paylaş