Paylaş
-HERHANGİ bir hukuki süreç başladığında “Ben bu davanın savcısıyım” demeyeceğime...
-Adliyemi ve polisimi herhangi bir İslami cemaatin eline teslim etmeyeceğime...
-Herhangi bir cemaate karşı “Ne isterlerse veririz” yaklaşımında olmayacağıma...
-“Ne güzel, askeri vesayeti geriletiyor çocuklar” diyerek yapılan kumpasları görmezden gelmeyeceğime...
-Uydurulmuş suikast iddialarıyla devletin kozmik odasına girilmesine izin vermeyeceğime...
-Atılan iftiralarla subaylarımızı intihara sürüklemelerine neden olmayacağıma...
-Komutanlarımızın haksız yere cezaevlerinde aylarca sürünmesine göz yummayacağıma...
-Kulaklarımı hep kumpasçılara değil, “Kumpas var” diyenlere de açacağıma...
-Askere yapılan kumpastan söz edenlerin “darbeci” diye nitelendirilmelerini sağlayacak bir atmosferi oluşturmayacağıma...
-Savcısı olduğum tüm davaların kumpas çıkması halinde “Yanılmışım, ne yapayım” demek yerine istifayı basıp evime çekileceğime...
Namusum, şerefim ve tüm kutsal bildiklerim üzerine yemin ederim.
Sinan Oğan’ı harcamak
SİNAN Oğan denilince benim aklıma şunlar gelir:
-Ne dediği anlaşılan çok iyi bir tartışmacı...
-Partisinin görüşlerini kamuoyu önünde başarıyla dile getiren bir siyasetçi...
-En karşıtlarına bile “Doğru söylüyor” dedirtmeyi başaran bir MHP’li...
-Aldığı maaşın hakkını fazlasıyla veren çalışkan bir milletvekili...
*
Parti içinde ne oldu, hangi tartışmalar yaşandı, mesele nedir falan bilmiyorum.
Bildiğim tek şey var:
O da Sinan Oğan’ın seçimde aday olmayacağı...
*
Hükmümü hemen veriyorum:
Bu gelişmenin kaybedeni Sinan Oğan değil, MHP olacaktır.
‘Kahve zararlıdır’ putu yıkıldı, çok şükür
ŞU cümleleri kim bilir kaç kere işitmişimdir:
-İçme şu kahveyi çarpıntı yapacak.
-Miden nasıl dayanıyor bu kahveye.
-Çok zararlı kahve azizim çok.
*
Ve bingo!
Artık bu türden cümlelerle üzerime gelinemeyecek.
Çünkü elimde kapı gibi bilimsel bir rapor var.
*
Rapora göre...
Günde üç-beş bardak şekersiz kahve içenlerin...
-Şeker hastalığı olma ihtimali azalıyormuş.
-Erken bunama ve Alzheimer riskleri düşüyormuş.
-Parkinson hastalığına karşı dirençleri artıyormuş.
-Karaciğer kanseri riskleri geriliyormuş.
Neyse...
Daha çok faydası varmış ama ben yazmaya üşendim.
*
İzin verirseniz, “İçme bu kadar kahve, zararlı” diye “bik bik” edenlere karşı elde ettiğim bu zafer duygusuyla şimdi kendime şöyle okkalı bir sade kahve söyleyeceğim.
Aklı karışıklar için kılavuz
-AKLI KARIŞIĞIN SORUSU: HDP barajı geçerse... Erdoğan’la başkanlık pazarlığı yapmayacağının garantisi mi var?
-KILAVUZ: Hayatta hiçbir şeyin garantisi yoktur. Ama Selahattin Demirtaş ve partisi, “Erdoğan’ı başkan yaptırmayacağız” diyerek... Geri dönülmesi imkânsız, bağlayıcı, garanti edici, kesin, keskin ve net bir adım atmıştır... Bu adımın ikna gücü çok yüksektir. İşte biraz da bu nedenle hükümet çevreleri, Demirtaş’a ve HDP’ye demediklerini bırakmamaktadır.
*
-AKLI KARIŞIĞIN SORUSU: HDP barajı geçerse... Öcalan’ın devreye girmesi sonucu Erdoğan’la başkanlık pazarlığı yapabilir mi?
-KILAVUZ: Meselenin en kritik noktası burasıdır... Demirtaş’ın ikna edici sözünün değerini düşürmek isteyen tüm çevreler, “Selahattin Demirtaş ne derse desin... Öcalan ne derse o olur” diyerek Demirtaş’ın çıkışını değersizleştirmeye çalışıyorlar. Doğrudur, Kürt Siyasi Hareketi açısından Öcalan’ın sözünün gücü tartışmasız çok yüksektir. Ancak Öcalan da, kendisini bu denli bağlamış bir açıklamayı boşa çıkarmadan önce en az 40 kere düşünecektir... Çünkü bu işlerin matematiği bunu gerektirir.
*
-AKLI KARIŞIĞIN SORUSU:
HDP barajı geçmezse... Erdoğan istediğini elde eder ve Türkiye başkanlık rejimine geçer mi?
-KILAVUZ: HDP barajı geçmezse... Diyarbakır’da, Batman’da, Van’da ve daha birçok kentte HDP’ye akan oyların tümü geçersiz sayılacak ve bu kentlerin tüm milletvekillerini AK Parti kazanacaktır. AK Parti, bu şekilde elde ettiği çoğunlukla belki başkanlık rejimini getirebilecektir. Ama unutulmasın ki: Yapacağı bu değişiklik, çok tartışmalı olacaktır. Büyük haksızlıklar sonucu ülkeye giydirilen “başkanlık rejimi”, huzur, mutluluk ve istikrar getirmeyecektir.
Senin ne farkın var Alman’ın medyasından
YENİ Şafak gazetesinin manşet haberinde geçen iki cümle aynen şöyle:
-Frankfurt’taki gösterilerde 350 kişi gözaltına alınırken 200 kişi de yaralandı.
-Gezi’de Türkçe “Boyun Eğme” diyerek vandalları isyana teşvik eden Alman medyası ise polis şiddeti yerine eylemcilerin çapulculuğunu öne çıkardı.
*
İyi de Yeni Şafak gazetesi!
Senin o kınadığın Alman medyasından bir farkın var mı?
Sen de Gezi’de...
Polis şiddeti yerine eylemcilerin çapulculuğunu öne çıkarmamış mıydın?
Paylaş