Paylaş
-Meclis, DEP Milletvekili rahmetli Orhan Doğan’ın dokunulmazlığını kaldırmıştı.
-Orhan Doğan, Meclis’e sığınmıştı.
-Polis, Meclis’e sığınan Orhan Doğan’a bir süre müdahale etmemişti.
-Ancak bir süre sonra Meclis’e girilmiş, Orhan Doğan yaka paça gözaltına alınmıştı.
-Orhan Doğan’ın polis aracına bindirilirken kafasına bastırılması, 90’ların en unutulmaz görüntüsü olmuştu.
*
“Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın dokunulmazlığı kaldırılsın” diye kampanya yapanlara soruyorum:
Dokunulmazlık kaldırılınca...
Bu iki ismin kafalarına bastırılarak polis araçlarına bindirilmesi de söz konusu olacak mı?
90’lardan 2010’lara kadar unutamadığımız o görüntüye...
2010’lardan 2030’lara kadar unutamayacağımız yeni görüntüler mi ekleyeceksiniz?
*
“Devlette devamlılık esastır” diye bilgiç demeçler vermek yerine...
Biraz da “Devlette akıl esastır” demeyi öğrensek, daha iyi bir iş yapılmış olmaz mı?
Umarım artık ‘postal yalayıcı’ demezler
GENELKURMAY Başkanlığı da aramış Akit gazetesini...
Hasan Karakaya’nın vefatı üzerine başsağlığı dilemek için.
*
Nereden nereye!
312 generalin Akit gazetesine toplu dava açtığı, Akit gazetesi yazarlarının askeri mahkemelerde yargılandığı, Akit’in kapılardan içeri sokulmadığı günlerden...
Genelkurmay’ın “Dik duruşlu Hasan Karakaya” övgüsü yaptığı günlere...
*
Memnun oldum bu taziyeden.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun taziyede bulunmasından nasıl memnun olduysam...
Öyle memnun oldum.
*
Fakat bu taziyeden sonra bir beklenti oluştu bende:
Umarım Akit ve Akit’in diline övgüler yağdıran iktidar çevresi, artık Kemalistlere “postal yalayıcı, asker sevici, kışla demokratı” falan diye çemkirmekten vazgeçer. Çünkü Kemalistler, Akit’e taziyede bulunan Genelkurmay’ın bırakın postalını yalamayı, kapısından bile geçmez.
Fethullah Gülen fetvayı verdi: Kaçın, kurtulun
PARALEL Yapı mensubu savcı, polis ve yargıçlar, son sürat kapağı yurtdışına atıyorlar.
Resmen kaçıyorlar yani.
İyi ama neden?
*
İşte bu sorunun cevabını Fethullah Gülen veriyor.
Kimsenin pek dikkatini çekmedi ama Fethullah Gülen, son açıklamasında bu bürokratlara, “Teslim olmayın, kaçın ve kurtulun” emrini verdi.
*
İşte o son açıklamadan kesitler.
Bakın ne diyor Gülen?
*
-Bir yerde Nemrutlar üzerinize geldiği zaman oradan çıkıp gidebilirsiniz. Hazreti İbrahim’in yoludur bu.
-Orada duralım da bunlar bizi arama rahatsızlığına düşmesinler, gidip boş evlere baskın yapmasın, şurayı burayı kurcalama zahmetine girmesinler veya ayaklarına gidip “Efendim beni arıyormuşsunuz, onun için geldim” diyelim. Bu doğru düşünce değildir.
-Müminin kendisine zulmeden birisinin işini kolaylaştırması Allah’a karşı terbiyesizliktir.
-Ne diye zalimin, hainin işini kolaylaştırıyorsun?
*
Şu açıklamayı okuyunca insan İlker Paşa’yı, Tuncay Özkan’ı, Ahmet Şık’ı, Mustafa Balbay’ı, Nedim Şener’i falan “uyanık” olmadıkları için kınamadan edemiyor.
Bulamadılar ki kendilerine böyle bir hoca.
Ey Bild! Otur sıfır
ALMAN Bild gazetesi, dünyada üç lideri 2016 için “tehlike” olarak göstermiş.
*
Kim bu üç lider?
-Kuzey Kore’nin yaramaz çocuğu Kim.
-İran’ın reformcu lideri Ruhani...
-Ve Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan...
*
Önce bu üç lidere bakalım:
*
-KİM: Artık dünyada bir “diktatör parodisi” olarak algılanıyor. Bu parodiye tanık olmak isteyenler için Kuzey Kore’ye politik turlar düzenleniyor. Komik bir karakter... Zerre kadar ciddiye alınacak bir tarafı yok. Otoriterliğinin derecesi ise tarih ötesi... Putin bile bunun yanında yunmuş yıkanmıştır.
*
-RUHANİ: İran’daki rejimden bugüne kadar fevkalade rahatsız olanlar bile onun ne denli büyük bir reformcu olduğunu söyleyip duruyorlar. Onun reformcu kişiliğinin de etkisiyle dünya, İran’la barışıyor. En büyük karşıtları İran’daki tutucular ile Batı’daki “Bu İran’dan bir numara olmaz” diyenler... Bu iki kesim, Ruhani karşıtlığında birleşiyor.
*
-ERDOĞAN: “Kuvvetler ayrılığı” ilkesiyle başı hoş değil... Uyguladığı dış politika tartışılıyor... İçeride otoriter rüzgârlar estiriyor... Ülkede anayasal bir boşluğun ortaya çıkmasına neden oluyor... Ama tüm bunlara rağmen Kim gibi komik bir karakterle ya da Ruhani gibi baskıcılığı ve otoriterliği tartışılmaz bir rejimin başıyla kıyaslanamaz.
*
Suudi Arabistan, Suriye, Rusya gibi ülkelerin despotlarını hiç mesele etmeden...
Birbiriyle asla kıyaslanamaz bu üç ismi “Yeni Yılın En Tehlikeli Üçlüsü” olarak aynı potada eriten Bild’e “Otur, sıfır” diyorum.
İbrahim Kalın’dan bir torpil rica ediyorum
DÜNKÜ Hürriyet’te yayınlanan “ANKARA KULİSİ”nden öğrendim:
Hep ciddi, hep asık yüzlü, hep “devletlû” taraflarını gördüğümüz Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, meğer bir türkü ustasıymış.
Neşet Ertaş idolü, Arif Sağ hocası imiş.
Hem bağlama çalar hem de türkü söyler imiş.
Ne güzel!
*
Aynı kulis yazısından İbrahim Kalın’ın Neşet Ertaş ekolünün temsilcisi olarak İsmail Altunsaray’ı önemsediğini öğrendiğim anda kendisinden bir torpil rica etmeyi göze aldım.
*
İbrahim Bey!
Ben geçenlerde Neşet Ertaş ekolünün en büyük temsilcisini tanıma fırsatı buldum. Adı: Ramazan Bağgül... Efendiliğiyle tebarüz etmiş bu Kırşehirli tornacı, bağlamayı öyle bir çalıyor ki, dinleseniz “Yoksa Neşet Ertaş mezarından mı çıktı” dersiniz. Neşet Ertaş’ın gençlik döneminin sesini veriyor Ramazan. Bağlamayı çalışı ise muhteşem... Fakat İbrahim Bey, Ramazan yoksul, Ramazan’ın imkânları yok, Ramazan sesini duyuramıyor. Siz etkili ve yetkili bir yerdesiniz. Rica etsem Ramazan’ın kitlelere ulaşmasında yardımcı olabilir misiniz? Elinden tutabilir misiniz?
Paylaş