Paylaş
O “Saray”, kamunundur.
Demirbaşa kaydedilmiştir.
*
Yine doğrudur.
O “Saray”, şahsın değil, makamındır.
Tayyip Erdoğan gidecektir, yerine başkası gelecektir.
Ve gelen, o “Saray”da oturacaktır.
*
Asıl mesele bu değildir.
Asıl mesele...
Bugün Türkiye’yi yönetenlerin zihniyetiyle ilgilidir.
*
O “zihniyet” şudur:
Devasa ve görkemli bir saray inşa ederek, Türkiye’nin büyüklüğünü, önemini, gücünü ve statüsünü göstermenin mümkün olduğunu sanma zihniyeti.
Büyük ve devasa bir sarayla ülkenin gücünün tüm dünyaya gösterilebileceği anlayışı...
*
Bu zihniyetin aynısı mesela Brunei Sultanı’nda da var.
O da ülkesinin ve kendisinin önemini, prestijini, statüsünü ve büyüklüğünü bu tür yapılarla göstermeye çalışmakta.
*
Bizim ondan bir farkımız olmalıydı.
Di mi ama?
‘Atatürk’e yat alındığında neredeydiniz’ sorusu
20’li yaşlardaki gençlere atarlanarak soruyorlar:
“Ülke yoksulken Atatürk’e yat alınmıştı... O zaman neredeydiniz?”
*
Gençler!
Bu soruyu soranlara şöyle cevap verin:
*
“Ama biz Sultan Abdülmecid, Dolmabahçe’ye kurumlu ve alımlı bir saray yaptırdığında da sesimizi çıkarmamıştık. Aklımız şimdi başımıza geldi. İdare ediverin artık.”
Milletimize layık standartlar
BAŞBAKANLIK diyor ki:
“Ak Saray, milletimize layık standartlara uygundur.”
*
İyi de Sayın Başbakanlık!
Neden sarayınız, uçağınız söz konusu olduğunda “Milletimize layık standartlar” aklınıza geliyor da...
Sıra yüzlerce işçimize mezar olan maden ocaklarına gelince...
Aklınıza bir türlü “milletimize layık standartlar” gelmiyor?
*
Yoksa büyük milletimize layık “maden ocağı standardı” bu mudur?
Bunu mu demek istiyorsunuz?
YÖK Başkanı’nın suçunu hatırladım
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya görevden alındı.
*
“Neden acaba” diye düşünürken...
Aniden hatırladım.
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’nın şu sözü, birkaç hafta önce manşetlere çekilmişti:
“Susturulmuş bir akademik camia var.”
*
Olay çözülmüştür:
“Susturulmuş bir akademik camia var” diyen, akademik camianın reisi de susturulmuş oldu.
*
Geçmiş olsun.
Farkında mısınız?
ARTIK televizyon dizilerimiz eskisi kadar kapı baca kırdırmıyor.
*
Sertap Erener ile Demir Demirkan’ın aşkı nasıl sıkıcı ise... Ayrılıkları da o derece sıkıcı oldu.
Hükümet kanadına yakın eli kalem tutanlar, hükümeti savunma adına eskisi kadar yaratıcı fikirler üretemiyor, bir çaptan düşüş söz konusu.
*
CHP’deki parti içi karışıklıklar, artık kimsenin ilgisini çekmiyor.
İyi ki Kolin’in sosyal sorumluluk bilinci var
SOMA’nın Yırca köyünde 6 bin zeytin ağacını kesen “Kolin” adlı şirket var ya... İşte bu şirketin “kurumsal sosyal sorumluluk hedefleri” var imiş.
*
Neymiş bu hedefler?
Şunlarmış:
Çevreyi ve ekolojik dengeyi koruyacak tedbirler almak.
Doğal kaynakların tüketimini asgari düzeyde tutmak...
Çevresel bilincin gelişmesi için çalışmak.
Yöresel kültürlere verilebilecek zararları önlemek.
*
İyi ki “Kolin” adlı güzide şirketimizin bu türden sosyal sorumluluk hedefleri varmış.
Bu güzel hedeflere rağmen
6 bin zeytin ağacını bir gecede acımasızca katleden şirketin, bu türden hedefleri olmadığında yapabileceklerini aklıma bile getirmek istemiyorum.
Davutoğlu’nun duası
DAVUTOĞLU Bursa’da şöyle dua etti dün:
“Allah bizi zulme karşı direnmeyen onursuzlardan eylemesin.”
*
Amin deyin hep birden...
Amin... Amin... Amin...
*
Amin deyin, çünkü...
Bir yerde zulüm varsa orada direniş kaçınılmaz olur.
Direnmeyen ise onursuzun önde gidenidir.
Zeytin
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, büyük atılım paketini açıkladı.
*
Atılımlardan biri de şu:
“Tarımda su kullanımı etkin hale getirilecek.”
*
Termik santral uğruna Soma’nın Yırca köyünde tam “altı bin zeytin ağacı”nın kesildiği bir günde...
Tarımdan, su kullanımından falan söz ediliyor.
*
Merak ediyorum:
Dalga böyle geçilmezse...
Nasıl geçilir?
Paylaş