Davutoğlu’na yanıt: Al sana çizgi değişimi

“Ahmet Hakan’ın sizin hakkınızda şöyle şöyle eleştirileri var” diye sorulmuş.

O da buna cevap verirken...

“Ahmet Hakan’ın gazetecilik hayatındaki çizgi değişimleri...” falan diye başlayan bir cümle kurmuş.

*

Ahmet Davutoğlu, madem sözü çizgi değişimlerine getirdi.

O zaman ben de oradan ilerleyeyim.

*

Hiç unutmam:

Kemal Kılıçdaroğlu ile Tarafsız Bölge programı yapıyordum.

Programda şöyle demişti Kemal Kılıçdaroğlu:

“Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gelmiş geçmiş en çapsız dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’dur.”

*

Ve bugün Kemal Kılıçdaroğlu ile Ahmet Davutoğlu birlikteler.

*

Peki Kemal Bey’in yakın geçmişte “en çapsız Dışişleri Bakanı” ilan ettiği Davutoğlu ile şimdi ittifak kurması, bir çizgi değişimi değil mi?

Ahmet Davutoğlu’nun benim çizgi değişimlerimle uğraşmak yerine...

Kemal Bey’deki bu epey kalın çizgi değişimine odaklanması gerekmez mi?

*

Hadi bırakalım Kemal Bey’i.

Ahmet Davutoğlu’nun kendisine bakalım:

*

Başbakanlık görevini bırakırken şöyle demişti Ahmet Davutoğlu:

*

“Cumhurbaşkanımızla son nefesime kadar vefa ilişkisini sürdüreceğim. Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhine tek bir söz duymadı, duymayacak.”

*

E ne oldu?

Hep birlikte görüyoruz ne olduğunu.

*

Bu kadar büyük konuştuktan sonra insanın kendi sözünü bu denli iştahla yiyebilmiş olması...

En hafif tabirle...

Bir çizgi değişimi değilse nedir?

*

Doğrudur.

Gazetecilik hayatım boyunca çok çizgi değişimleri yaşamışımdır.

Ama bu örneklerdeki çizgi değişimleri beni bile aşıyor!

HEYKEL ÜZERİNDEN KIŞKIRTMA DENEMESİ

SAMSUN’daki meşhur Atatürk heykeline “Onur Anıtı” denildiğini unutmuşum. Duyunca hatırladım.

*

1919 tarihi, bu milletin onurlu başkaldırışının başlangıç tarihidir. Bu nedenle o anıta “Onur Anıtı” denmesi, tam isabettir.

*

“Onur Anıtı”na onursuzca saldıran tiplerin uyuşturucuya dayalı sabıka kayıtları ortaya çıktı.

*

Bu tipler, olsa olsa bir provokasyonun maşası olabilirler...

Başka da bir şey olamazlar.

*

Bu kriminal tipler, eğer gerçekten de maşaysalar...

Kimin maşasıdırlar, asıl ona bakmak lazım.

HÜDA HANIM NE DİYOR BU İŞE?

HDP Milletvekili Oya Ersoy, millet Regaib Kandili’ni kutlarken Meclis’te şu konuşmayı yaptı:

*

“Size neden gerici diyoruz, biliyor musunuz? Çünkü sizler 500 yıl geride kalmış Osmanlı’yı, 1500 yıl geride kalmış din esaslı toplum düzenini yeniden hortlatmaya çalışıyorsunuz. Biz kadınlar özgür olabileceğimizi öğrendik ve ne 500 yıl ne de 1500 yıl öncesine gitmeye niyetimiz yok. Götüremezsiniz.” 

*

HDP’de dindarlığıyla öne çıkan Hüda Kaya isimli bir milletvekili var.

*

O Hüda Kaya ki...

28 Şubat’ta başörtüsü zulmüne maruz kalmıştı. Üç kızıyla birlikte hapislere atılmış, sürüm sürüm süründürülmüştü.

*

Acaba Hüda Hanım...

Bir kandil gecesi, Meclis kürsüsünden yapılan bu konuşma hakkında ne düşünüyor?

*

“1500 yıl öncesinde kalmış” cümlesinden rahatsız oluyor mu mesela? “Gerici” nitelemesine fit mi mesela?

Yoksa tevil üstüne tevil mi eder bu konuşmayı? Tevil edecekse... Nasıl edecek acaba?

*

Vallahi çok merak ediyorum, billahi çok merak ediyorum.

ZELENSKİ TAMAM SIRA PUTİN’DE

HERKES gibi ben de şu sorunun yanıtını merak ediyorum:

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna krizinin çözümünde çok önemli bir rol oynayabilecek mi?

*

Erdoğan’ın Kiev gezisinin ardından uçakta yaptığı basın toplantısında söylediklerinden yola çıkarak...

İzlenimlerimi aktarıyorum:

*

- İlk girişimden son derece başarılı bir sonuç çıkmış durumda. Öyle anlaşılıyor ki Ukrayna Lideri Zelenski’nin Erdoğan’a güveni tam. Çok kuvvetli biçimde Erdoğan’ı arabulucu konumunda gördüğünü belirtmiş Zelenski.�

*

- Şimdi sırada çetin ceviz Putin var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Putin arasında yıllardır süren bir ilişki var. Her iki lider de birbirlerini iyi tanıyorlar. Buradan yola çıkarak şunu söyleyebilirim: Erdoğan, Putin’in son tahlilde rasyonel bir tutum alacağını umut ediyor olabilir.

*

- Ama yine de çok ihtiyatlı Cumhurbaşkanı Erdoğan. Çok ihtiyatlı fakat iyimser. Bunu da söylemeden geçmeyelim.

BALIKÇI OLAYINDAN FENA SIKILDIM

BALIKÇI da balıkçı... Balıkçı da balıkçı...

İktidara yakın kesimler, balıkçı olayının peşini neredeyse bırakmış durumda ama bakıyoruz İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu hâlâ balıkçıyı konuşuyor.

*

İmamoğlu, “Genel başkanımıza yemeği niye haber verecekmişim ki? Yediğimiz her yemeği haber mi vereceğiz?” diyor.

*

Kılıçdaroğlu ise “İmamoğlu bana İngiliz elçisiyle yemek yiyeceğini haber vermişti” diyor.

*

Yani yaptıkları yeni açıklamalarla soru işaretlerini gidermek yerine büsbütün artırıyorlar.

*

Bense fena sıkıldım bu balıkçı muhabbetinden.

Bu sıkıntı ancak Kahraman’a gidip kalkan söyleyerek geçecek gibi.