Paylaş
ABD ile her türden teması kamuoyuna duyurmaya meraklı dışişleri yetkililerimiz, bu görüşmeyi kamuoyuna duyurmaktan imtina ettiler.
Fakat elin ABD’lisinin ağzı torba değil ki büzesin.
Adamlar görüşmeyi dünyaya duyuruverdiler.
* * *
“Bizimkiler”, bu durumdan hiç memnun olmadı.
Çünkü...
Davutoğlu, “ABD’nin taleplerini Şam’a ileten bir ulak” gibi algılanacaktı.
Bu da karizmayı fena halde çizerdi.
Hemen harekete geçildi:
“Hillary de kimmiş? Biz Şam’a sadece kendi taleplerimizi iletmek üzere gidiyoruz” mesajı verildi.
Özenle. Altı çizilerek. Vurgulanarak. Üstüne basılarak.
* * *
Ben Ahmet Davutoğlu’nu özgüveni yüksek, hatta özgüven patlaması yaşayan bir siyaset adamı olarak bilirdim. Dünyaya çekidüzen verdiğini düşündüğünü, Ortadoğu’yu kendi teorileri doğrultusunda şekillendirdiğine inandığını, kendisini “stratejik derinlik” sahibi bir diplomasi dehası olarak gördüğünü düşünürdüm.
Şu “Aman ulak gibi görünmeyeyim” endişesine tanık olunca...
“Demek ki o kadar da özgüven sahibi değilmiş” diye düşünmeye başladım.
Fotoğraftan analiz
- Beşar Esad süt dökmüş kedi gibi... Ahmet Davutoğlu “Dökülen süt olsun biraderim, yeter ki değiş” der gibi...
- Beşar Esad “Dersimi alıyorum, ezberi sonra edeceğim” der gibi... Ahmet Davutoğlu, talebesine birden yüklenip dersten soğutmak istemeyen bir hoca gibi...
- Beşar Esad, “Ne yapmalı” der gibi... Ahmet Davutoğlu, “Seni ben bile kurtaramam” der gibi...
- Beşar Esad “Düzeleceğim ama ah şu babamın arkadaşları” der gibi... Ahmet Davutoğlu “Babanın devri çoktan geçti” der gibi...
- Beşar Esad “Sizin hatırınız için birkaç geri adım hazırladık” der gibi... Ahmet Davutoğlu “Yetmez ama evet” der gibi...
Esad’la değil Suriye halkıyla kardeş olmak
TÜRKİYE ’nin Suriye yönetimini ciddi bir şekilde uyarması karşısında bazıları şöyle diyorlar:
“Hani Suriye ile kardeştik? Hani aradaki sınırlar bile kalkıyordu? Hani neredeyse tek devlet oluyorduk?”
Çarpık bir soru bu...
Çarpık sorunun doğru cevabı olmaz.
Çünkü...
Türkiye Beşar Esad’la değil, Suriye halkıyla kardeş olmaya çabalıyordu.
O yaratığın bulunması şart
İSTANBUL ’un göbeğinde bir belediye otobüsünde adamın biri, “Halkın ahlakını bozuyorsun” diyerek şort giyen bir genç kadına saldırdı.
Eğer hükümetimiz, polisimiz, muhafazakâr medyamız...
Bu olayın abartılmamasını, “münferit” denilip geçilmesini, mesele edilmemesini, “Sonunda İran olduk işte” diye laflar edilmemesini, “Yaşam tarzına baskılar başladı” türünden sonuçlar çıkarılmamasını istiyorsa...
Derhal ve acilen...
Otobüste genç bir kadına kıyafeti nedeniyle yumruk atmayı marifet sanan o zavallı yaratığı bulmalıdır.
Hükümet bunu istemelidir, İstanbul polisi seferber olmalıdır, muhafazakâr medya çağrıda bulunmalıdır. Ancak o yaratığın bulunması durumunda...
İklim değişir Akdeniz olur.
Yoksa sonumuz zemheridir.
Lüks iftar davetlerinden kaçınmak için 9 neden
BİR: Çorbanın sıcak geldiği vaki değildir.
İKİ: Ana yemek fazlasıyla fabrikasyon, fazlasıyla tatsızdır.
ÜÇ: Serviste tutarsızlık had safhadadır: Birileri tatlıya geçmişken, birileri henüz çorbaya bile başlamamıştır.
DÖRT: Birbirini tanımayan 12 kişilik masada ürkek ve gergin bir şekilde etrafı kesmek zorunda kalmak mukadderdir.
BEŞ: Uzun nutuklara maruz kalırsınız.
ALTI: Servisin gecikmesi nedeniyle sadece masadaki hurma ve peynirle idare etme durumu söz konusu olabilir.
YEDİ: Sıra çaya, kahveye bir türlü gelmez.
SEKİZ: Lüks iftardan çıkar çıkmaz “İyi bir lokanta bulmalıyım” arayışı kaçınılmaz olur.
DOKUZ: Açlık ve küslük içinde çıktığınız davet nedeniyle bir de “Şuna bak, beş yıldızlı otelde iftar yapıyor” diye hor görülürsünüz.
Medyatik şeyler
- NTV’de Oğuz Haksever dilini çıkarırken yakalanmış. Eh, koca kanalda bütün programlar Oğuz Haksever’e yaptırılırsa Oğuz Haksever’in her durumda yakalanması kaçınılmaz olur.
- Demet Akalın’ın kendisini aldattığını düşündüğü sevgilisine Twitter’da yazdığı “Eşyaların çöpte” lafı, yaza damgasını vuracak müthiş bir şarkı için ilk adım olabilecek nitelikte.
- Bülent Arınç, televizyonlardaki “izdivaç” programlarının kaldırılmasını istemiş. Destekliyorum kendisini. Bunun için eğer hukuki dayanak aranıyorsa, Türk Ceza Kanunu’na “Halkın bir bölümünü, bir başka bölümü karşısında maskaraya çevirmek” maddesi eklenebilir.
- Akademisyen Ayşe Sözen’in dünkü Taraf gazetesinde yayınlanan “Müslümanca Yaşamak Üzerine Düşünmek” başlıklı yazısı, Hayrettin Karaman Hoca’ya yönelik çok esaslı itirazları dile getiriyordu. Kaçıranlara bulup okumalarını tavsiye ederim. Hem de hararetle.
- TRT meşhur “Tosun Paşa” filminin hamam sahnelerini sansürlemiş. Benim bu konudaki ilkem şudur: Madem sansürleyeceksin hiç yayınlama kardeşim.
Bravo Başbakan’a
“Somali’ye yardım” kampanyaları, sadece “Yardım edelim, çocuklar ölüyor” temasına sıkışıp kalmamalıydı.
Bu eksiği Başbakan Tayyip Erdoğan, dün yaptığı konuşmada şahane bir şekilde giderdi.
Şöyle dedi:
“Yıllarca Afrika’yı sömürenler şimdi vicdanları sükût etmiş bir şekilde olanları izliyorlar. Uluslararası toplum her gün ölüme yürüyen çocukları kurtarmak için işbirliği yapmayacaksa ne zaman yapacak?”
İşte budur...
Tabii ki “Somali’ye yardım” yapacağız.
Ama “yıllarca Afrika’yı sömürenler” meselesinde tam bir şuur sahibi olmayı asla ihmal etmeden.
Paylaş