Paylaş
Mesela...
İsmet Özel’in Türklük üzerine ortaya attığı hezeyanlar karşısında, sırf “İsmet Özel büyük şairdir” diye gıkımızı çıkarmayacak mıyız?
Mesela...
Bedri Baykam’ın politik tuhaflıklarına, sırf “Bedri iyi ressamdır” diye iki çift laf edemeyecek miyiz?
Mesela...
Sezen Aksu’nun güldürmeyen esprileri karşısında, sırf “Sezen gibisi yüz yılda gelmez” diyerek “Sahnede kırdı geçirdi” başlığını atmak zorunda mıyız?
Mesela...
Fazıl Say’ın yeterli imla bilgisine sahip olmamasına rağmen fikirlerini yazıyla ifade etme hevesine kapılmasına, sırf “Fazıl bir dâhidir” diye ses etmeyecek miyiz?
* * *
Elimde Fazıl Say’ın Doğan Kitap’tan çıkan “Yalnızlık Kederi-Bir Müzisyenin Notları” adlı kitabı var...
Karıştırıyorum kitabı:
Had safhada bir özensizlik...
Müthiş bir işin kolayına kaçma olayı...
Düşünceler savruk... Anlatım bozuk... İfade yetersiz...
Kapaktaki fotoğraf da taklit...
Bazılarına göre klasik müzikte deha mertebesine ulaşmış bir adam olan Fazıl, ne yazık ki düşüncelerini yazıyla aktarma noktasında tam bir yetenek düşmanı...
Ne yani?
“Dâhiler imtiyaz sahibidir” diyerek, susup geçecek miyiz? Ben ki her alanda eşitlikçilik fikrinin hastasıyım, dâhinin dehası hatırına hiç bundan vazgeçer miyim?
Yeni başlayanlar için Beşir Atalay
Beşir Atalay, “Kürt açılımı” gibi zorlu bir süreci yürütmek için biçilmiş kaftandır.
İşte nedenleri:
BİR: Ketumdur...
İKİ: Kendini ön plana çıkarmak yerine yaptığı işi ön plana çıkaran bir karaktere sahiptir...
ÜÇ: Artistlik yapmaz.
DÖRT: Sansasyondan hiç hoşlanmaz...
BEŞ: Aldatmaz, kandırmaz...
ALTI: Abartmaz, saklamaz, çarpıtmaz...
YEDİ: Ne diyeceğini bilir, ne demesi gerektiğini de bilir...
SEKİZ: İnsan ilişkilerinde “temas” ve “mesafe” ayarını gayet iyi bilir...
DOKUZ: Uygardır... İnsanları olduğu gibi kabul eder...
ON: Önyargısızdır...
ON BİR: Soğukkanlıdır... Heyecana gark olmaz...
CHP neden kaybedecek
Kaybedecek çünkü:
Çözüm önermiyor... İyimserlik aşılamıyor... “Daha iyi bir hayat için” bir tane bile cümle kurmuyor... Eleştiriyor ama alternatifini söylemiyor... Umut vermiyor... Mevcut duruma kimse dokunmasın istiyor... Çözümü zorlamıyor... “Böyle çözülmez” diyor ama “Şöyle çözülür” demiyor... İyi bir gelecek vaat etmiyor... Gündemi belirleyemiyor... Belirlenen gündemin peşinden koşuyor... “Sen yapamazsın” diyor ama “Ben yaparım” demiyor...
Üç vakte kadar olacaklar
BİR: Adnan Oktar, Mehdiliğini ilan edecek.
İKİ: Bazıları Tayyip Erdoğan’ın uçtuğunu iddia edecek...
ÜÇ: Deniz Baykal MHP’ye kaydını yaptıracak.
DÖRT: Hilmi Özkök, “Türk Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü” adlı bir kitap çıkaracak.
BEŞ: Bülent Arınç, “Gözyaşı Geceleri” başlıklı bir dizi etkinlik düzenleyecek...
ALTI: Salih Memecan “Cumhurbaşkanlığı Resmi Çizeri” olarak “majestelerinin karikatüristi” durumunu resmileştirecek.
YEDİ: Fehmi Koru, “Türk Matbuatı Tasfiye Kurulu”nun başkanlığına getirilecek...
SEKİZ: Cüppeli Ahmet, Habertürk’te fıkıh köşesi hazırlayacak...
DOKUZ: Kemal Unakıtan yeni bir muhalefet hareketi başlatacak...
Narkoz kardeşliği
NLP uzmanı Cengiz Eren, Ayşe Arman’a verdiği “Ünlülerin Hayatlarında Yaptıkları Hatalar” başlıklı söyleşide Hıncal Uluç hakkında yorum yaparken şöyle demiş: “Hıncal Uluç sertleşti... Çünkü narkoz aldı... Narkoz insanları değiştirir”.
Hıncal Uluç, dünkü köşesinde bu görüşe itiraz ederek, kişisel ameliyatlar tarihinin sayfalarını çevirerek, 1972’de 7.5 saat, 1982’de 4 saat, 1994’te 7 saat narkoz altında kaldığını yazmış...
Sonunda da “Madem narkoz adamı değiştirir, neden bu narkozlar beni bozmadı” demeye getirmiş.
Gerçi ameliyattan sonra yazdığım iki yazıda da “hükümete yakın görüşler” serdettim ama ben yine de Hıncal Usta’ya destek çıkayım:
En son sekiz saatlik narkoza maruz kalmış bir adam olarak şahadet ederim ki...
Narkoz adamı pek değiştirmiyor!
Paylaş