Paylaş
- Çünkü: Asık suratlı, Hitler disiplinli, intizam kumkuması, peşin satan ve öngörülebilir değiller.
- Çünkü: Ellerine yüzlerine bulaştırdıkları her işin ardından mahcup bir biçimde gülümsemekten başka bir şey yapamıyorlar.
- Çünkü: Hedefleri ile yetenekleri arasında öyle devasa bir uçurum var ki... O uçurum insanda şefkat patlamasına yol açıyor.
- Çünkü: Oyunu kuralına göre oynamakta ve ustalıkta sınır tanımayan rakiplerinin karşısında naiflikte ve acemilikte sınır tanımıyorlar.
- Çünkü: Kendileri hakkında hiçbir zaman “İşte şimdi oldu... İşte beklenen ve özlenen CHP...” diye bir hüküm verilemeyecek kadar profesyonellikten uzaklar.
- Çünkü: O kadar korunaksızlar ki... İnsanın bazen vurdukça vurası, bazen de övdükçe övesi geliyor.
- Çünkü: Ateş almayan tabanca, patlamayan bomba, yaratamayan sanatçı, hedefine varamayan ok, yakıtı tükenmiş araba gibiler.
- Çünkü: Ben romanların ve filmlerin en ezik, en sorunlu, en iş bilmez, en kaybeden, en tutunamayan kahramanlarını severim.
Yeni CHP’de dört klas isim
- BİNNAZ TOPRAK: O herkesin Binnaz Hoca’sıdır. Kafa dengidir. Muziptir. Espri duygusu mükemmeldir. Türkiye meselelerine hâkimdir. Laikliğe dayalı gerginlikleri gayet iyi bilir. Yeni dönemin ortaya çıkardığı yeni haksızlıkları ilk keşfeden isim olduğu için iktidarcılar sevmez kendisini... CHP’nin en büyük kazancıdır.
- MUHAMMET ÇAKMAK: CHP, parti yönetiminde ne zaman bir ilahiyatçı bulundurmaya kalksa, mutlaka “CHP kafasında bir ilahiyatçı” arayıp bulurdu. Bu uğurda nice “Atatürkçü imamlar”, “Cumhuriyetçi ilahiyatçılar” denendi. Ama olmadı. CHP’de ilk kez eksantrik olmayan bir ilahiyatçı deneniyor. Hayırlı olsun.
- FARUK LOĞOĞLU: Herkesin uçuşa geçtiği ortamlarda bazen sağduyu abidesi birinin “durun bakalım” demesi gerekir ya... Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu, işte bu işlevi mükemmel bir şekilde görebilir. Mükemmel bir şekilde: Yani özgürlüklerin sınırlarını daraltarak değil, uçuşun sınırlarını daraltarak...
- SEZGİN TANRIKULU: Çok değil iki yıl önce rüyamızda görsek inanmazdık. Düşünsenize: Yıllarca Diyarbakır Barosu’nda başkanlık görevini yürütmüş, insan hakları savunucusu, bölgenin acı gerçeklerini gayet iyi bilen bir isim CHP’ye yönetici olmuş. “Kürtlerle barış” adına atılmış mükemmel bir adım diyorum.
Geri dön Fehmi Abi
FEHMİ Koru’ya “Sen bırak Doğan Grubu’nu da kendi gazetenden haber ver” diyerek somut bir soru sormuştum ya...
Hay sormaz olaymışım.
Adamcağız o sorunun sorulduğu günden beri ortada yok.
Hem kendi sütunu boş, hem de müstearının...
* * *
Buradan Fehmi Koru’ya sesleniyorum:
Fehmi Abi! Fehmi Abi!
Boş ver Allah’ını seversen. Kendini bu kadar ciddiye alma. Üç günlük dünya... Değer mi bu tür kaprislere.
Hadi yazmaya başla yeniden.
Hatta yine Doğan Grubu’nu yaz, yine “Patron iyi ama çevresi kötü” diye yaz, yine benim için “sığıntı” diye lakap tak.
Söz, ses etmeyeceğim. “Sen kendin gazetenden haber ver” bile demeyeceğim.
Yeter ki geri dön...
Sen Türk medyasının bir gülüsün ve sensiz Türk medyası çok eksik be Fehmi Abi...
En şahane Çiller esprisi
TANSU Çiller yeniden siyasete dönecekmiş.
Herkes bu haber üzerinden mavra çeviriyor.
Ama mavranın kralını yapmak, Radikal’in Aziz Kedi’sine nasip oldu.
Bakın, Aziz Kedi ne yazmış?
* * *
“Eğer Mahallenin Muhtarları da yeni bölümleriyle tekrar yayınlanacaksa...
Tamer Oyguç basketbola geri dönecekse...
Kaan Yakuphan, kesip attığı ‘oğullarından’ı soyadına yeniden lehimleyecekse...
Ve Medyum Memiş, unvanını korumak için Keto’nun karşısına ikici kez çıkacaksa...
Ben bu 90’lar nostaljisine gülerim.
Yoksa gülmem.”
Kış depresyonu sayıklamaları
- Bodrum mu, Çeşme mi? Bodrum mu, Çeşme mi? Bodrum mu, Çeşme mi?
- Astrolog Hakan Kırkoğlu’nun bütün burçlara mavi boncuk dağıtması, sizin de asabınızı bozmuyor mu?
- Artık bir tane daha Mehmet Turgut fotoğrafı görmek, bir tane daha Elif Şafak röportajı okumak, bir tane daha Hande Ataizi haberine bakmak istemiyorum.
- Galiba İlya İlyiç Oblomov’u anlamaya başladım.
- Yeni eğlencemiz: Adnan Oktar’ın internetteki sohbet videoları. Cüppeli Hoca out, Adnan Hoca in...
- Bir arkadaşım başrollerini Ahu Tuğba ile Burçin Oraloğlu’nun paylaştığı “Kadın Bir Defa Sever” adlı filmi arıyormuş. “Neden?” diye sordum. “Kışın iyi gidiyor abi” diye yanıt verdi.
- Numan Bey! Numan Bey! Neredesiniz?
- Dersimi aldım da ediyorum ezber: Bazen kafa bulmak için bile bazı isimlerden söz etmemek gerekir.
- Ne zaman yılbaşı yaklaşsa, makyajı fazla kaçırmışlara dönen şu Nişantaşı’ndan uzaklaşmak istiyorum.
Yumurta ile karanfil
BİR grup üniversite öğrencisi Başbakan Erdoğan’ı, Konya’da karanfil atarak karşılamış.
Tuhaflığı Başbakan Erdoğan da fark etmiş olacak ki, “Yumurta yok mu yumurta?” diye latife yapmış.
* * *
Tamam. Üniversite öğrencileri, Başbakan’ı yumurta atarak karşılamasınlar.
Ama karanfil atarak karşılamak da ne oluyor?
Yanlış anlaşılmasın, üniversite öğrencisi de Başbakan Erdoğan’a hayran olabilir.
Benim itirazım bu hayranlığın yansıtılış biçimine...
Benim gözümde kızılan lidere yumurta atmak ile hayran olunan lidere karanfil atmak arasında pek bir fark yok.
Biri kızgınlığını abartıyor, diğeri hayranlığını...
Biri fazlasıyla hoyrat bir tutum, diğeri fazlasıyla “cici”...
Hani bazıları “Yumurta atmak hiç de zekice bir eylem değil” demişlerdi, karanfil atmak çok mu zekice yani?
Ya da şöyle sorayım:
Bu memlekette yumurta atmak ile karanfil atmak arasında bir yer bulunamayacak mı?
Paylaş